Bu bankacılık bir felaket

Bir video. 30 yaşlarında.. Ayağında parmak arası terlik elinde bir kağıt dans ediyor. Kağıtta 5 milyon vadesiz yazıyor. Müşterisini kazıklamanın mutluluğunu BU KIZ BİR FELAKET klibi ile kutluyor.
Geçtiğimiz günlerde bana gönderilen bir video görüntüsü bırakın bir gazeteci olmayı banka müşterisi olarak şaşkınlığa uğrattı.
Bir banka şubesinin holünde ayağında parmak arası terlikler olan, yazlık rahat bir elbise giymiş bir kadın fonda çalan, “Bu kız bir felaket …” sözlerinin geçtiği bir şarkı eşliğinde oldukça mutlu bir şekilde dans ediyordu.
Kızın elinde tuttuğu ve dans ederken kameraya gösterdiği A-4 boyutundaki kâğıtta el yazısı ile “5 milyon vadesiz” yazısı dikkat çekiyordu.
Videoyu dikkatlice incelediğimde yerli sermayeli Banka’nın İstanbul’daki bir şubesinin özel müşterilerle birebir ilgilenen bir çalışanının videosu olduğu anlaşılıyordu.
Banka içinde hızla yayılmış, hatta şubenin bağlı olduğu bölgenin bayan müdürünün pek hoşuna gitmiş, sempatik bulunmuş, üst yönetimle de paylaşılmış diye duydum.
Her duyduğumuza inanmasak da bana kadar ulaşan bu videonun görüntülerini görünce gözlerimize inandık ve sorgulamaya başladık.
Bankacılık ne zaman, nasıl bu hale geldi?
Faizlerin yüzde 24-25 gibi bu kadar yüksek seyrettiği bu dönemde bir banka çalışanı müşterisini bu kadar yüksek tutarda bir mevduatı vadesiz hesapta tutmaya nasıl ikna etti? Müşterinin kaybı yaklaşık 15 bin lira. Yani bu çalışan 15 bin lirayı müşterisinin cebinden gizlice alıp bankaya kar yazıyor.
Adil bir pazarlık yapıldıysa, kazan-kazan ilkesi çerçevesinde bir anlaşmaysa bu absürt kutlama niye? Videoda görülen parmak arası terlikli ve gündelik, rahat giyimli genç kadın gerçekten bir bankacı mı?
İşini iyi yapan, hedeflerini tutturan, başarılı bir kazanım sağlayan her çalışanın mutlu olma ve bunu paylaşma hakkı vardır elbet ama bu şov yapma, her işi bir şova dönüştürme meselesi son yıllarda çıktı.
Başı da, yapılan geniş katılımlı toplantılarda şov yapmaya meraklı olan CEO’lar, GMY’ler çekti.
Kimi şarkı söyledi, kimi dans etti, kimi enstrüman çaldı. Hiçbirini yapamayan komik olduğunu düşündüğü (ve herkesin ayıp olmasın diye güldüğü) bayat ve saçma sapan esprilerle şov hevesini giderdi.
Yeni nesil bankacıların hoşuna gitti belki de. Onlar zaten ciddiyeti pek sevmez, her işi bir oyun, bir eğlence gibi görmek isterdi.
Kendisi de kırk yaşında performans nedeniyle işten çıkarılan bir kadın müdür anlatıyor: “Şubemde işini çok ciddiye alan, çok güler yüzlü, çalışkan, disiplinli, etik kurallara çok önem veren, müşteri memnuniyetini de Banka’nın saygınlığını ve kazanımlarını da eşit derecede önemseyen çok başarılı genç kadın iş arkadaşlarım vardı. Yazın bile ayak ucu açık ayakkabı giymezler, şık takımlarının ceketini yanlarından eksik etmezler, işler açılsın (!) diye etek boylarında, dekoltede aşırıya kaçmazlardı. Çok başarılı kazanımlar sağlasalar bile yaygarasını yapmazlar, usulüne uygun şekilde gerekli yerlere kısa bir not ile utana sıkıla (Bu zaten bizim işimiz, işimizi yapıyoruz, neden ekstra bir şey yapmış gibi bildiriyoruz ki anlamında) bildirirlerdi. Başka şubelerde benzer işleri yapanlara övgü dolu kutlama mesajları gelirken, bizim arkadaşlar kuru bir teşekkür ile geçiştirilir, zaman zaman da tamamen görmezden gelinirdi. Şaşırırdık ama fazla da anlam yüklemezdik. Benim işten çıkarılmamdan sonra birkaç yıl içinde tüm bu arkadaşlar da performans gerekçesi ile işten çıkarıldı. Duyduğumda inanamadım çünkü işlerinde ne kadar titiz, çalışkan ve başarılı olduklarına yakından şahit olmuştum. Bunun bambaşka bir anlamı vardı. İstenmiyorlardı. İşlerine verdikleri değer, işlerini yaparken ki ciddiyetleri, şov yapma konusundaki yetersizlikleri onlar için bir dezavantaja dönüşmüştü. Başka bir açıklaması olamazdı.”
Bu görüntüleri izleyince, bu yorumları duyunca, bankacıların ve bankacılığın gittiği bu yönü görünce insan videoda fonda çalan şarkıyı hatırlıyor:
“Evet, bu bankacılık bir felaket!”
Buradan defalarca yazdım. BDDK’nın vadesiz konusunda düzenleme yapması gerektiğini.
Elbette ülkede kriz var ve hassas bir konu bankacılık. Ancak bankalar kazansın diye de göz göre göre halkın soyulmasına da izin verilmemeli. Öncelikle belirli bir rakamın üzerinde paranın kesinlikle fonda tutulması zorunlu kılınmalı.
Bankalar yüksek faiz döneminde halkın kendine emanet ettiği parasını bedava kullanmak istiyor.
Denetleyici ve düzenleyici kurum buna dur demek zorunda.
Bu düzenleme yapılmaz ise müşterisini kandırıp parasını 5 gün vadesizde tuttuğu için dans eden bankacıları göreceğiz.
Kaynak Yeniçağ: Bu bankacılık bir felaket – Remzi ÖZDEMİR

Exit mobile version