Hanife Serter soruyor? Bankaların reklamları neden yok? Şube kapatan bankalar ve kuyruğunu kaptırmış yabancıların kaçışı.
Son yıllarda önceden sadece bankacılık yapanların bildiği bir çok terim ve uygulama artık halk diline düştü. Bankacılığa başladığım yıllarda müfettiş olarak gittiğim şubelerde benim bile nadiren gördüğüm “ Takipteki Krediler” , halk diliyle ” Batık krediler ” artık bankacılığın olmazsa olmazı haline geldi.
2000’li yıllarda yaşanan krizler sonrası icat edilen sorunlu kredileri yakın izlemeye alma, yapılandırma , öteleme, takipteki kredileri satma ifadeleri herkes için çok tanıdık olmaya başladı.
Banka bilançolarını bunları görmeden okumak imkansız.
Her bankada mutlaka bir kaç devasa kurumun, inşaat firmasının , futbol klübünün, belediyenin ödemekte zorlandığı kredilere ait yapılandırmalar, yapılandırdığı halde ödeyemeyenlere ait takipler ( ki genelde yapılandırsalar da ödeyemezler ) mevcut. Borçlarını öteleyenlerin, taksite böldürenlerin , bugün git yarın gel diyenlerin akıbeti meçhul.
Herkes bir mucize bekler gibi sürekli bir şeyleri bekliyor.
Bir seçimin bitmesini, bir mevsimin geçmesini, bir bayramın gelmesini , okulların kapanmasını, olmadı tekrar açılmasını. Ama o görünen o ki değişen hiçbir şey olmuyor.
Piyasalarda zaman zaman esen tatlı rüzgarlar dışında önemli, mucizevi bir iyileşme henüz yok. Doğrusu iyileşme için gerekli ve geçerli bir sebep de yok.
ZAMPARA MÜTEAHHİTLER
İşlerin iyi (!) gittiği günlerde koşa koşa piyasaya giren yabancılara ait bazı bankaların kuyruğunu kıstırıp tekrar piyasadan çıkacağı konuşuluyor. Yerli, yabancı bir çok banka şubelerini kapatıyor, bitmeyen yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında personelden tasarruf edip, ünvan değişikliği bahanesi ile giderlerini düşürmeye çalışıyor. Eskisi gibi reklamlar dönmüyor, kredi pazarlama standları açılmıyor. Harç bitti, yapı paydos. “ Huzur inşaatta” diyenler bile artık ortada görünmüyor , gösteriş meraklısı, görgüsüz, zampara müteahhitler adeta kayıp.
İşyerlerini yurtdışına taşıyan taşıyana. Ağır hastaya umut vermeye çalışan , durup durup “Allahtan ümit kesilmez ” diyen imam misali konuşan ekonomiden sorumlu bakan dışında kimsenin bu ekonominin çıkmayan canından umudu yok.
Yerli de yabancı da temkinli, beklemede. Daha iki hafta öncesine kadar ” Demokrasi var mı yok mu, adaletli bir seçim yapılabilecek mi, yapılırsa seçim sonuçları herkes tarafından sindirilecek mi, kabul görecek mi ?” sorularını akla getiren bir süreci yaşatan bu ülkede , yönetenlere “Güven” ne kadar varsa , ekonominin düzeleceğine dair “Umut” da ancak o kadar var işte. Her görevi “ liyakati” olana vermenin ne kadar önemli olduğunu, verilmediğinde koca bir kurumu, bir ülkeyi, bir milleti nereye sürükleyebileceğini yaşayarak görme noktasındayız şimdi. Sadece krediler değil zihniyet de ” batık” bir hal aldı artık. Bundan sonrasında sadece “Ekonominin” başına değil, her kurumun hatta her birimin başına bilgili, tecrübeli, eğitimli , etkili ama en önemlisi “erdemli” yöneticiler gelmediği sürece bu ” batık”lardan kurtulma şansımız yok.