HANİFE SERTER YAZIYOR: Sıcak para ekonomisi ile büyüyen ve ve genişleyen piyasalarda biraz mobbing biraz da şans etkisiyle iyi iş çıkaran yöneticilerin hepsi bu ara dökülüyor
Hangi seviyede görev yapıyor olursa olsun, eminim ki her bankacının zaman zaman durup kendine sorduğu bir soru vardır : ” Bunları ( yönetenleri ) başımıza kim getirdi ? Biz bu kadar kötü yönetilmeyi hakedecek ne yaptık ?“
Her zaman, her yerde olduğu gibi bankacılıkta da ” kimler tarafından yönetiliyor olduğunuz ” kaderinizi belirler. Bir çok kişisel gelişim hurafesi ” kaderiniz ellerinizde, değişim sizinle başlar, iste olsun vs…” gibi söylemlerle sizi oyalayadursun, siz kişisel kişisel gelişmeye çabalarken, her türlü hatayı kendinizde arayıp çözmeye çalışırken, atı alan Üsküdar’ı geçiverir. Oyunun kurallarını onlar koyar ve gerektiğinde yine onlar bozar. Size ise sadece izlemek düşer. Alkışlamamanız ise göze batar. Dün “ak” denilene ” bugün ” kara” demeye başladıklarında, “ben nerede kaçırdım ki griyi ?! ” diye sorar durursunuz kendinize. Yönetenlerin dünyasında her şeyin mübah olduğunu öğrendiğinizde ise bırakırsınız artık sorgulamayı.
Borsa bir düşüp bir yükseliyor, kurlar mehter marşı ile uyumlu ilerliyor, faizler start çizgisinde fırlamak üzere hazır bekliyor. Toplantı üzerine toplantı, açıklama üzerine açıklamalar yapılıyor. Yurtdışına gidilip geliniyor. Olan biten ne ? Elde var sıfır. Yönetemeyenlerin, yönetiyormuş gibi yapmaları sürecinde oyunculuklarını her geçen gün biraz daha ilerletmeleri dışında pek bir değişim gözlenmiyor.
HEPSİ DÖKÜLÜYOR!
Kim ne derse desin, olağanüstüsü hallerde ihtiyaç duyulan değişim altlardan değil , en tepeden başlar. Yöneten gerçek bir lider olduğunda sözüne güven, kararlarına saygı duyulur ve pek fazla sorgulanmaz. Bunun için liderin uzmanlığının, tecrübesinin, eğitiminin, bilgi ve görgüsünün yaptığı iş ile uyumlu olması beklenir. Uyumlu olmadığında sorgulanır, yıpranır. Sıcak para ekonomisi ile büyüyen ve ve genişleyen piyasalarda biraz mobbing biraz da şans etkisiyle iyi iş çıkaran yöneticilerin hepsi bu ara dökülüyor. Sudan çıkmış balık misali adeta çırpınıyor ama nafile. Balık sudan çıktı bir kere. Şimdi balıkların değil kuşların zamanı. Denizlerin sığ sularında yüzenlerin değil, gökyüzünde özgürce kanat çırpmayı bilenlerin zamanı. Bataklıkta nefes almak için çırpınan balıkları da yine kurtarsa kurtarsa bu kuşlar kurtarır. Değişim zamanı gelindiğinde, değişen ve değiştiren kurtulur, yerine çakılıp kalan ise soluksuz kalıp batar. Bir ülkenin de , bir kurumun da kaderini bazen işte bu karar belirler.
Bekleyip göreceğiz şimdi, kimler batacak, kimler uçacak. Bakalım o koltuklar kimlere kalacak ?