Hanife Serter’den tarihi yazı:

Tüm Banka patronlarına, yöneticilerine sesleniyorum burdan. İnsan emeğine ve insan onuruna saygılı olun! Kazandığınız her kuruşta personeliniz kadar ailelerinin de özverisi var. Birazcık ahlakınız, vicdanınız varsa, onların da ahını almayın. 
Bu 8 Mart’ı 60,65,70…yaşında hala torun bakan emekçi kadınlara, annelerimize adayalım mı ?

Bir tütün tarlasının yanı başındaki küçük bir evde doğmuş Ayşe teyze.
Tarlalarda büyümüş, kendini bildi bileli işe koşulmuş, çocuk yaşında çocuk bakmış, ev çekip çevirmiş, tütün toplamış, tütün dizmiş, okumak istemiş, ilkokuldan sonra göndermemiş babası, annesi de üstelememiş.
Biçki, dikişe göndermişler elinden her iş gelsin diye.
En güzel giysileri  dikmiş, dikişi bir sanat, bir ilim bilmiş. Ne gösterirlerse öğrenmiş.
Nakış da işlemiş, tığ işi de. 17’sinde görücü usulü evlenmiş, kalabalık bir eve gelin gitmiş. Gün gelmiş on kişinin yemeği, çamaşırı, bulaşığı elinden geçmiş. Kıt kanaat geçinirken , en küçük gelin olduğu için sofraya en son o oturur, ilk o kalkarmış, gün gelir aç yatar yine de kimseye sesi çıkmazmış.
Derken çocukları olmuş, iki yıl arayla, bir kız , bir oğlan. Kocası fabrikada işçi. Tek maaş yetmemiş. Çocuklar büyüyüp de okullara başlayınca o da fabrikalarda, konfeksiyonlarda işe girmiş.
Başlamış gece gündüz çalışmaya.
Gün gelmiş gece yarılarına kadar mesaide tutmuşlar, gün gelmiş sigorta primini çalmışlar.
Yılmamış, bulduğu her işte çalışmış, iş yok dedikleri kriz zamanlarında bile evde dikiş dikip çıkarmış evinin nafakasını. Aslında gizliden gizliye tek derdi varmış. O da çocuklarını okutup meslek sahibi yapmak. Özellikle de kızı okusun çok istemiş.
En çok da onun üzerine titremiş, gözünün içine bakmış her okul açılışında, ” Sen oku, benim gibi olma kızım dercesine “ uzun uzun bakmış gözleri nemli…
Kızı en iyi üniversiteyi kazandığında, gözlerinin içi gülmüş ilk kez. Sonra da bir bankada  işe girdiğinde gururlanmış, sevinmiş. Kendini kurtardı diye düşünmüş.
Kızım okudu, iş, güç sahibi oldu, kendi parasını kazanıyor diyerek övünmüş içten içe, kimselere de söyleyememiş…içinde yaşamış bu mutluluğunu. 
 Yıllar bir bir geçerken, her geçen gün daha az görür olmuş kızını.
Ya akşam geç bitermiş işi, ya hafta sonu eğitimi. Yıllık izin desen ne var, ne yok. Üstüne bir de evlenince…
Haftada bir sesini duysa sevinir olmuş…Ama torun gelince işler değişmiş. Hem o kıyamamış el kadar bebeği ellere bırakmaya, hem kızının içi rahat etmemiş…
Böylece başlamış Ayşe teyzenin ikinci kariyeri. 1,2,3,4 torun geçmiş elinden, kızı ile oğlundan toplam. Kimisine tam gün bakmış, kimisine part time. 
Ayşe teyze aradı geçenlerde, ağlamaklı. Kızını işten çıkarmışlar “ performansı yetersiz” diyerek. Anlamamış. 

” Bu kız 16 yıldır gecesini gündüzüne kattı bu iş için dedi. O orda ayrı, biz burda çocuklarla ayrı çile çektik. Geçen yıl teşekkür belgesi verdilerdi. Bu yıl performans deyip gönderdiler. Onca yıl çiftçilik, işçilik yaptım, ben böyle bir bahane duymadım .. Nedir Allah aşkına bu ” performans ” dedikleri ?!

“Kılıftır Ayşe teyze” dedim.  ” Minareyi çalanların uydurduğu kılıftır. Gözünün içine baka baka söyledikleri yalandır. İş bilmeyenlerin işgüzarlığı, vicdanı olmayanların vicdansızlığıdır. Kul hakkı yemenin kapitalist sistemdeki adıdır. Adaletsizliğin kitabına uydurulmuş hali, yılların emeğini sıfırlamanın en hesaplı tarifidir “Performans” dedikleri. Ya kanaat kullanıp notunu kırarlar, ya notu kırıklar sırada dururken ” senin notun düşük” deyip işten kovma sırasında öne dizerler. Niyetleri atmak olsun, yeter.. Onlar yılların emeğini hiçe sayarlar…
“Anladım yavrum” dedi. ” Bunlar bizim zamanımızın toprak ağalarından, konfeksiyon ustalarından bile merhametsizmiş meğer. Biz de çok çalıştık , emeğimizin karşılığını tam alamadık gençken ama gözümüzün içine baka baka onurumuzla oynanmadı bu kadar asla. Okusun, huzurlu çalışsın, aklı arkada kalmasın diye bu yaşıma kadar çok emek verdim. Yavruma helaldir emeğim ama ben bunlara emeğimi helal etmedim. Dilerim ki torunlarım çekmez bu derdi … Okuyanın hali buysa bu memlekette ne yapsak , onları nerelerde okutsak bilemedim ki …”

Bugün / Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınları Anma Günü… Bankacılar için sembol olmuş bir ismi , Nadide Kısa‘yı anıyorum saygıyla.
Onun yerinde hepimiz olabilirdik biliyorum. Tüm Banka patronlarına, yöneticilerine sesleniyorum burdan. İnsan emeğine ve insan onuruna saygılı olun diyorum. Kazandığınız her kuruşta personeliniz kadar ailelerinin de özverisi var. Birazcık ahlakınız, vicdanınız varsa, onların da ahını almayın. 

Exit mobile version