İşsiz bankacı Adliye koridorunda neler yaşadı

Bankadan atılan işsiz bir bankacı adliye koridorlarında ilginç bir davaya şahit olunca… İşte o anlar:
Yıl kaçtı bilmiyorum.
Hem ne önemi var. İşte eskilerden bir anı. 
İstanbul Fatih’te Ortaokul sıralarındayız. O zamanlar daha ortaokul dört yıla çıkmamıştı. İlkokuldan çıktık hop ortaokul.
Efendim birçok ders bir çok öğretmen. Bu derslerden bir tanesi de sosyal bilgiler dersi.
Dersin Öğretmeni Cemil Çiftçi.
Pek soyadı gibi Çiftçi değil ama soyadı işte. Bizi dersten çok hayata alıştırmaya çalışıyor. Zamanına göre entel bile sayılabilecek bir öğretmen . İdealist yani.
Neyse bir gün tutturdu bizi ve bizim gibi tüm ortaokul öğrencilerini adliyeye götürecekmiş. Okul idaresinden de izin almış. İzin almak çok zor o günlerde. Her yerde karışıklık var.
Yıl yetmişlerin sonları. Adliye ziyareti için tarih ve gün kararlaştırıldı. Biz tüm okul servislere dolduk Sultanahmet’teki Adliyeye gittik.
Öğretmenimiz her sınıfı ayrı ayrı Duruşma Salonuna Soktu.Duruşmalar oldu.
Kimi güldü, kimi not aldı, kimi umursamadı bile vs vs. Tekrar servislere dolduk okula geldik. Öğretmenimiz bize gördüklerimizi anlatın demişti.
Herkes utandığını, çok gürültü olduğunu falan yazdı.
Cemil öğretmen benim yazdıklarımı sınıfta okuttu ve en yüksel puanı bana vermişti. Ben ne mi yazdım. Mahkemenin bir hak arama yeri olduğunu burada olmaktan utanmamamız gerektiğini ve hakkımız var ise burada aramamız gerektiğini söylemiştim.
VE BİR GÜN!
Aradan yıllar geçti. Bankada çalıştık, geçindik, çocuk büyüttük. İşten ayrıldık. Artık boş vakit de çok yine mahkemeye gittim. 
Bu arada mahkemede oturup duruşma izlemek serbest. İstanbul mahkemeleri  yıllar önce yeni binalara taşınmış. 
Dışarısı buz gibi ama mahkeme salonu ve adalet sıcacık bir anne kucağı gibi. 
Ortam süper herkeste bir koşturmaca. 
Ben de kafama göre bir duruşma salonuna girdim. Oturdum duruşmalar sırasıyla görülüyor. Ama ne duruşma hep Avukat var. Ne asil davacı var nede asil davalı. Varsa yoksa avukat. İçerde avukatlar savaşı yaşanıyor resmen. Kanun aynı ama kimse kimsenin sözünü kabul etmiyor. 
Çok sıkıldım derken bir davacı kadın geldi. Tek başına cesurca. Tam donanımlı tam bilgili tam pimi çekilmiş bomba misali. Davalı Avukatı gelmedi. Süremi ne istemiş. Mahkeme bekliyor iyimi. 
Davalı kadın işçi daha mahkeme başlamadan bir sıfır yenik. 
Aradan yarım saat kırkbeş dakika geçti. 
Firma Avukat geldi. Avukat da bayan çıkmaz mı.
İki bayan davası yani. Hakim çapraz ateşte kalacağından haberi yok saatlerce yaptığı şekilde davayı görüyor. Davalı İşçi kadına sorular soruyor. Kadın cevaplıyor. 
Meğer kadın bankada çaycı olarak taşeron firmaya bağlı çalışıyormuş. Kanuna göre emeklilik şartları dolmuş ve emeklilik için taşeron firmaya dilekçe vermiş. Taşeron firma kadını işten çıkarmış ama tazminat  vermemiş. (İddia tabi. ) Kadın biraz heyecanlı. Asıl filim bundan sonra başlıyor.
​Hakim İşçi kadından sonra firma avukatına söz verdi.
Hiç bu kadar ezilen büzülen avukat görmemiştim. Gerçekten acıdım . Yazık ki ne yazık
– Tazminat ödediniz mi.
– Efendim ödedik galiba dosyayı yeni aldım da. Şey dekont , Dekont şurada olacak, yok burada olacaktı nerde ki, koymamışlar şey gak da gak gukkk da gugukkkk
– İşçi Kadın hemen parladı : Ne ödediniz mi? Bu soruyu öyle bir sordu ki mahkeme salonunda yankılandı resmen . (Canı yandı tabi….)
– Hakim söz almadan ve kendisine söz vermeden konuşamazsın dedi.
Ben bir şeyler olacağını sezdim. Mahkeme salonunda olan herkes pür dikkat olayı izliyor. Hakim avukata birkaç soru daha sordu. Avukatların kem küm ettiğini hiç görmemiştim. Bankada bize hep yukardan yukardan bakarlardı.  
Meğer avukatlar da insanmış. Onlar da zor durumda kalabilirmiş.
Firma avukatı açıkgöz kadın . 
Duruşma sonu imzalanacak kağıdı imzaladı. Hemen duruşma salonundan çıktı. Cevval işçi hanım da kağıdıimzaladı ve hışımla dışarı çıktı. Ben de hepsinin arkasından çıktım. Neden çıktım bilmiyorum. Çıktım işte.
Cevval işçi kadın başladı bağırmaya 
– Sana o cübbeyi giydirenin……. (nokta noktavirgül devam ediyor)
– Sen nasıl bir insansın……
– Sende hic vicdan yok mu….
– Ben tazminat almadım hakkımı istiyorum….(Burdaki noktaların virgüllerin ardı arkası gelmiyor. Nasıl olacak bu )
-Sesi gittikçe yükseliyordu…. 
Hiç bu kadar bağıran kişiyi; daha doğrusu hiç bu kadar avukatı rezil eden birini veya hiç bu kadar rezil olan avukatı daha önce görmemiştim. Maden inanmıyorsun neden davayı alıp kendini rezil ediyorsun. Sen de bal gibi biliyorsun bu işin yanlış olduğunu , ama….
( Cevval İşçi kadın birkaç yıldır banka şubesinde asgari ücret ile taşeron firmada çalışıyordu.
Taşeron firma neden tazminat vermez ki. Oysa mahkemeye gitmek daha masraflı. Ama olsun insanlara eziyet etmek daha başka. Bu dava en azından üç dört yıl sürecek. Ancak banka kayıtlarına bakılırsa beş dakikada tazminat almadığı kesinleşecek. Dört yıl sonrası taşeron firma kesin iflasını isteyip ortadan tüymüş olacak . Hep böyle olmuştur.)
​Mahkemenin geniş salonunda sağlı sollu özel kalem odaları var. Tüm memurlar odalardan çıktı Cevval İşçi kadını seyrediyor. İşte bu aşamada firma avukatı karşı saldırıya geçti.
– Biraz daha bağırırsan seni aşağıya çektireceğim. Haberin olsun (Savcılığı kastediyor.)
Kadın altta kalmak bir yana daha da çıldırdı. 
– Hayatının sonuna kadar da olsa bu işin peşini bırakmayacağım ……. Nokta sayısı gittikçe artıyordu. (Nokta da nokta, nokta da nokta )
– Gittiği yere kadar gideceğim diye devam etti.
– Sonra İnsan Hakları Mahkemesi dedi. Hakkım var dedi. Avukat yine oralı değil. Avukat da takmış kafayı alt kata kadını çektirmeğe. 
Avukatın vurdumduymaz tavrı kadının tepesini daha da artırdı. Bu sefer ben işyerine gidiyorum diye bağıra bağıra beşinci kattan girişe doğru seyretti. 
 Avukat hanım da usuldan usuldan oradan kayboldu.
Ben avukat olsam herhalde o mahkemeye bir daha adım atamazdım.
Bu arada inşallah akşam veya ertesi gün bu hanımları televizyonda haberlerde görmeyiz.
Saygılarımla ;

Exit mobile version