Bankacıların dünyada eşi benzeri olmayan bu modern kölelik sisteminde, bu kadar komik paralarla, bu kadar etkin ve sömürülerek çalıştırılması GM ve GMY’lerin hiç mi içini sızlatmıyor?
Özel bir bankanın şubesinde çalışan onun tabiri ile “şubeci”nin yazdığı o mektup:
Aslında yazılacak çok şey var.
Her sabah kalkıp cezaevine gittiğinizi ve orada sürekli inanılmaz bir baskıyla yönetilmeye çalışıldığınızı ve sizin de tüm o stresi, baskıyı, is yükünü yönetmeye çalıştığınızı duşunun..
Her gün artan ve kesinlikle hayali hatta imkânsız olan verimlilik çabaları sonucunda, günden güne hem fiziksel hem ruhsal sağlığını kaybeden siz ve arkadaşlarınıza isten sonra 2 saat oturup bir şeyler yiyip içmek yetmez olmuştur artık. Herkesin gözünde bir hüzün perdesi, herkesin içinde kocaman bir boşluk: çaresizlik. Ve inanır misiniz bunu anlayan kimse yok.
EŞİN BİLE ANLAMAZ!
Eş, aile, arkadaş. Size sadece yanınızdaki anlar. Başka birinin anlamasını beklemek saflıktan öteye gitmez inanın.
Bankacıların çoğunun borcu vardır ve isten kurtulmak için hep o borcun bitmesini beklerler. Mutlaka ailesini geçindirmek zorundadır ve alınan para ve göz boyanan prim kredi kartına yatırılır, bir sonraki ayin kredisi ödenir, çocuğa bir hediye alınır bir de yemeğe gidilir ve biter.
Ertesi güne yoktur.
Türkiye’de hatta dünyada esi benzeri olmayan bu modern kölelik sisteminde çalışanların; bu kadar komik paralarla, bu kadar etkin ve sömürülerek çalışması sonucunda elde edilen karları açıklarken GM ve GMYlerin hiç mi içi sızlamaz? Sızlamıyor? Anlamak mümkün değil.
İple çektiğin hafta sonu sanki 1 saat gibi geçer gider hayatından.
Hafta soncuda evi mi toparlayacaksın, ailenle mi görüşeceksin, arkadaşlarını mi göreceksin, kendine vakit mi ayıracaksın?..
Ben size şöyleyim hiçbiri.
Aklınızda bir sonraki haftanın ya da bir sonraki ayin hedefleme ve planı varken hiçbirini yapamıyorsunuz: yaptınız varsayalım tat almıyorsunuz.
Ve yine aklınızda o soru: Bu ay ne yapacağım? Yapabilir miyim? Buradan kurtulabilir miyim?
Önce cesaret edemiyorsunuz.
Çünkü size çalışmaya başladığınız andan itibaren yetersiz ve vasıfsız olduğunuz empoze ediliyor.
Kısaca `Sen bizim sayemizde varsın, biz yoksak sen de dışarda hiçbir şey değilsin. `
Hafızası yoktur bu sektörün.
Genel müdürlüğe birçok kez gittim. Bize dedikleri hep aşırı yoğun oldukları, telefonların susmadığı, hiçbir şeye yetişemedikleri yönündeydi. Şubedeki yoğunluk, hedef, baskı, eziyet yanında genel müdürlük bildiğiniz bir vaha gibi.
Şubecilikte kaba bir tabir ile 7 kocanız vardır.
Hem üstlerinizi hem astlarınızı hem müşterilerinizi hem rakamlarınızı hem operasyonunuzu hem teftişinizi hem bölgenizi hem genel müdürlüğünüzü yönetmek zorundasınızdır. Kisisel egolar ve 1950`li yıllardan kaldığına inandığım saçma sapan prosedürlerden ve bankacılığın bitmeyen mevzuatlarından dolay tüm bunları yönetmek Çinceden farksızdır.
Her şeye rağmen; şubelerde ya da hadi genelleyelim bu sektörde istediğiniz kadar başarılı olun, istediğiniz kadar derece yapın, istediğiniz kadar hem operasyonu hem pazarlamayı kusursuz bir şekilde yönetin bir gün ya da bir ay bir şey olmadığında siz artık basarisizsiniz. Kimse donup de 1 ay öncesine bile bakmaz.
Hemen gelen bir telefon sanki seni anlarmış gibi yapan ama inanın onu bile beceremeyen ve bulunduğu mevkie nasıl geldiği kesinlikle belli olmayan ve bu nedenden saygı duyamadığınız biri tarafından uyabilirsiniz. Karsınızdaki kişi o kadar iyi niyetlidir ki bak şimdi bölge müdürü ve müdürün cc li mail atıyorum ama sen toparlarsan ben bu tarafı hallederim?
Bu duruma düşmemek ve gerçekten saygı duymadığınız birinden saçma sapan laf yememek adına kendinizi bir cendereye sokarsınız. Hep daha iyisi için devam edersiniz ve yaparsınız da.
Müdürünüzün yalandan size destek olması ya da öyle gözükmesi tabii ki arkanızdan is çevirdiği gerçeğini değiştirmez. En büyük destekçinizdir çoğu zaman. Oturur konuşur, derdinizi dinler gibi gözükür. Sizde tutunacak bir dal aradığınızdan saf saf anlatıverirsiniz her şeyinizi. Bunu neden yapar; çünkü size ihtiyacı vardır. Arkanızı döndüğünüzde ya en yakın arkadaş grubuyla ya bölgenizle sizin `aramızda kalırsa sevinirim` dediğiniz her şeyi bir güzel paylaşır.
MÜDÜR MÜ DEDİNİZ???
Anlayacağınız Mudur olmak da ayni Bölgedekiler gibi ciddi bir ikiyüzlülük gerektirir.
Dedim ya yazılacak çok şey var, yapacak da tek bir şey.
Bir şekilde kurtulmak ve kendine yeni bir yol çizmek. Her bankacının hayali olan kendi isini kurmak ve belki de o deniz kenarı kasaba neresiyse oraya yerleşmek…Bu hemen her gün konuşulur bankacılar arasında.
Peki bu çok mu zor
Evet bugünün Sartlarında inanılmaz zor.
İmkânsız mi?
Hayır.
Belki birilerine tercüman olur düşüncesi ile sadece çok ufak bir kısmini paylaştım sizinle.
Buradan okuyan her bankacıya sabır diliyorum.
Tez zamanda kurtulursunuz umarım.
Sevgiler
(Bir bankacı)