780Bankacılığın kitabını yazacak kadar işi bilen ve eğitimli bir yönetici bankadan neden kovuldu? Hanife Serter, bankadan kovulma nedenini yazıyor!
Geçtiğimiz günlerde, uzun yıllar yurt içi ve yurt dışında çeşitli görevler yapmış ve yakın zamanda emekli olmuş çok değerli bir bankacı ile sohbet etme şansım oldu.
Kendi anılarından bahsederken aktardığı bir anektod çok dikkat çekiciydi.
Alman bir meslektaşı ile ” Performans değerlendirme sistemleri” üzerine yaptıkları bir sohbette “ Performans değerlendirmesi yapan kişi taraf tutarsa ne olur ?” diye sorduğunu, Alman bankacının bu soruya bir türlü anlam veremediğini, çok yadırgadığını ,
“ Böyle bir şey nasıl olabilir ki, tabii ki o Zaman tüm ekibin performansı, dolayısı ile birimin performansı düşer, düşüren de bedelini öder !” diye şaşkınlıkla cevap verdiğini anlattı.
Bunun düşüncesinin bile Alman bankacıyı adeta dehşete düşürdüğünü gözlemlediğini ifade etti.
YAŞANMIŞ BİR OLAY!
Bu hikayeyi dinlerken benim de gözümde, yıllar önce sicil amirim olan kişi ile yaşamış olduğum bir dialog canlandı. Şube personelimizin yıllık performans değerlendirmelerini yapıp üst onaya gönderdiğimiz günlerdi.
Akşam mesai saati sonrası, 19 civarı şube telefonum çaldı.
Karşımdaki kişi bağlı olduğum bölge müdürüydü.
Benden şubemde görev yapan ve o günlerde doğum izninde bulunan personelimin sicil notlarını düşürmemi istedi. Kendisine göre (!) bu süreçte bu kadar iyi bir performans notunu haketmiş olamazdı.
Asıl niyet ise kendisine uzak olan kişilerin notunu düşürürken, kollamak, korumak istediklerinin notunu yükseltmekti belli ki. Ben de kendisine söz konusu personelimin tüm görevlerini aksatmadan yaptığını, hatta bu süreci rapor dahi almadan gayet sağlıklı bir şekilde geçirdiğini ve bu performans notunu hakettiğini düşündüğümü ve değiştirmeyeceğimi ifade ettim.
Şubede kendisine göre bir performans düşüklüğü var ise bunun sorumlusunun ben olduğumu da ekledim.
Bir kaç ay sonra, rakamsal hedef gerçekleştirme performansıma göre sistemin bana verdiği notu Müdürümün , kendisine verilen takdir yetkisine dayanarak yarım puan kadar aşağıya çektiğini üzülerek gördüm. Üstelik bu dokunuş ile o dönem performans primi almaya hak kazanmak için gerekli sınırın da altına düşmüş oluyordum. Sahada kazandığım maçı hakemle kaybetmiş gibiydim adeta.
Şaşırmış ve üzülmüştüm.
İşin maddi yönünden çok yaklaşım biçimi beni üzmüştü. İtaat etmemenin bedeli tarafıma bu şekilde ödetilmişti o gün için. Performans notumun ne gerekçe ile düşürüldüğünü sorgulayan bir yazı yazarak ilgili birimlere iletmemden kısa bir süre sonra ise karşılığını yuvarlak ifadeler içeren bir ” uyarı” yazısı olarak aldım.
Üstelik yazıyı tebliğ ederken sicil amirimin söylediği şey ” Ne gerek vardı şimdi böyle şeyler yazmaya, hem yazdınız da ne oldu, bakın ..” demek oldu. O gün de kendisine söylediğim gibi: “Ben yazarım, üstelik yazarsam doğruları yazarım..” Bunu söylerken aldığım keyif, uyarı almakla ilgili en ufak bir üzüntü bile hissetmememi sağladı.
O gün kendisine söylediğim diğer bir şey de yönetimi sırasında ” taraf tuttuğunu” gözlemlediğimdi. Bunu duyduğu andaki yüz ifadesi adeta suçüstü yakalanmış biri gibiydi. Doğruyu söylediğim için kendimden son derece memnun olarak ayrıldım huzurundan.
Hatta yüzümde garip bir gülümse ile odadan çıktığımda bölge çalışanlarının şaşkın bakışları üzerime takılıp kalmıştı. Uyarı almış biri nasıl böyle mutlu bir ifade ile odadan çıkmıştı ?
Beni tanımayan bir çok bankacının ” Bu hanımı banka neden işten çıkarmış ki ?” diye sorduğunu duyuyorum. Bu vesile ile açıklamış olayım.
Benim işten çıkarılma sebebim işte bu dik başlılığımdır.
O dik başlılık ki benim zamanında aileme karşı çıkıp imam hatip lisesinde değil, Anadolu Lisesi’nde okumama, İzmir’de ailemin dizinin dibinde değil Ankara’da Mülkiye’de eğitim almama, aşık olduğum kişiye kavuşmak için yıllarca her türlü zorluğa karşı sabırlı olmama, herkes ” kadın için zor iş” derken evli ve çocuklu bir kadın olarak kariyerim için beş yıl müfettişlik yapmayı göze almama, ikinci çocuğum daha 40 günlükken ” Nasıl olsa kabul etmez ” diyerek teklif edilen şube müdürlüğü görevine başlamama ama özellikle de yalanı gördüğüm yerde çenemi tutamamama sebeptir. Ben dik başlılığımı severim. Karakterimdir. Bazen kaybettirmiş görünse de son tahlilde kazandıklarıma sebeptir.
Yazının başındaki hikayeye geri dönersek . Almanya ‘da olmaz ya , olur da performans değerlendiren kişi taraf tutarsa, o birimin performansı düşer, ahlaken ve moralman bunu kaldıramazlar. Performans düşerse, taraf tutan bedelini öder orada. Ama burası Türkiye. Ve burada “taraf olmayan” bertaraf olur elbette.