DENİZBANK VE PERSONEL POLİTİKASI

Denizbank 20.yıl dönümünü kutladı. Denizbank’ı farklı kılan en önemli özelliği bazı bankalar gibi personel katliamı yapmamasıdır.
Denizbank geçen hafta 20. kuruluş yıldönümünü kutladı.

Tam 20 yıl önce bir otel odasında kurulup, Türkiye’nin en büyük 5. özel bankası olmak aslında bir başarı hikâyesi.

Denizbank’ın bu başarı hikâyesini yazan kişi ise 20 yıldır hiç ara vermeksizin Genel Müdürlük koltuğunda oturan Hakan Ateş’tir.

Tam 20 yıl önce Zorlu Grubu ile sonra Belçikalı Dexia ve son olarak da Rus Sberbank ile vazgeçilmez bir yönetici olarak çalışmak kolay değil.

Denizbank nasıl büyüdü veya ne yaptı, onları bir kenara bırakıp Türkiye’ye ne kattı ona bakmak lazım.

Yıllardır bankacılık sektörü çalışanların sorunlarını dinleyip gündeme taşıyan bir gazeteci olarak bu bankanın takdir ettiğim en büyük yönü personele olan sevgisi ve saygısıdır.

Denizbank’ın büyüme rakamlarına baktığınızda hep krizlerde daha fazla şube açıp daha fazla personel almıştır.

Türkiye’de maalesef bankalar adeta insan kaynağı yok etme makinası gibi.

Yıllarını bankacılık sektörüne veren kişiler liyakat ve geçmiş başarısına bakmaksızın bir anda kapının önüne konulmakta ve bir daha başka bankada çalışmaması için referansı kirletilmekte. Bunu sadece yabancı sermayeli bankalar değil aynı zamanda maalesef bazı yerli sermayeli bankalar da yapmakta.

Nitekim çok ünlü bir ailenin yönetimindeki Türk sermayeli banka son 3 yılda krizi bahane ederek adeta katliam yapmıştır.

Denizbank’ı farklı kılan da budur. Bazı bankalar gibi insan kaynağını hor kullanmayıp, personeliyle büyümeyi tercih etmiştir. 750 şubede 14 bin 800 çalışan. Müthiş bir rakam. Bu kadar insana iş alanı açmak ve bunları “yarın korkusu” yaşatmadan mutlu bir şekilde çalıştırmak gerçek başarı hikâyesidir.

Bu nedenle ben Denizbank’ın ticari başarısından çok bu yönüne dikkat çekmek istedim.

Kirli olmayan kâr

Denizbank’ın 20. yıl kutlamaları nedeniyle düzenlenen gecede Hakan Ateş, başarısının arkasında ekibinin bulunduğunu söyledi. Ateş’in burada söylediği şu cümle çok önemliydi; “Çalışanlarımızdan kirli, hakkımız olmayan bir kârı istemedik!”

Bugün Türkiye’de halkın bankacılık sektörüne öfkeyle ve güvensiz bakmasında en büyük etken haksız kazanç peşinde olmalarıdır.

Yine biri yerli olmak üzeri bazı yabancı bankalar halen ücret ve komisyon adı altında adeta soygun yapmaktadırlar. Sigorta adı altında zoraki alınan paralar ve müşterilerini kandırarak vadesizde tutulan paralardan elde edilen gelirler bana göre de kirli ve helal olmayan bir kârdır.

Hakan Ateş’in ve dolaysıyla Denizbank’ın bu politikası takdir edilecek bir davranış şekli.

Özetle 20 yıllık bir bankacılık tecrübesinden elde edilen başarı, hiç küçümsenecek bir şey değildir.

Türkiye’nin gerçek anlamda büyümesi için Denizbank gibi daha çok başarı hikâyesine ihtiyaç var.

Kaynak: Krizde büyümek – Remzi ÖZDEMİR

Exit mobile version