Son yıllarda işten çıkarmalarda kadınların sayısının erkeklere göre çok daha fazla olduğu görülüyor. İşten çıkarma kararını veren ” erkekler” ne oluyor da kadınların ” performansını” bir türlü yeterli bulmuyor ?
En fazla Yüzde 49’luk bir azınlığın, en az yüzde 51’lik bir çoğunluğa hükmettiği bir yer düşünün . Gündemin etkisinde kalıp aklınıza ilk gelen şeyi yavaşça bırakabilirsiniz şimdi. Çünkü konumuz tabii ki yine Bankacılık. ( Üstelik, eğitim seviyesi en yüksek insan kaynağını istihdam eden bu sektör düzelmeden, bu ülkenin sorunlarının düzelmeyeceğine dair de bir inancım var nedense… )
Bu sektörde çalışanların yüzdesel çoğunluğu kadın olduğu halde, üst yönetimlerde, karar alıcı mevkilerde , en etkili yönetim pozisyonlarında görev yapanlar nedense çok büyük oranda erkeklerden oluşmakta.
Kadın, erkek hepsi aynı seviyede eğitim almış, aynı okullardan mezun olmuş , aynı mesleki becerilere sahip oldukları halde , vitrini kadınlar süslerken, satışta ön saflara kadınlar sürülürken , iyi eğitimli birer insan olmaktan öte onlardan kadın olmanın avantajını (!) kullanması beklenirken, dolgun maaşlı, hükmedici makamlara ait kartvizitlerde hep erkeklerin adı yazılı.
“Bu işte bir terslik yok mu ?” diye sorması gerekense yine en başta kadınlar olmalı aslında. Ama anlaşılan o ki onların da bir çoğu kaderine razı.
Erkekten çok erkeksi yönetim anlayışları ile aradan sıyrılıp kendine yönetimde yer açmaya çalışan istisna ve ayrı bir vaka konusu kadınları saymazsak, kadınların bir kısmı kendilerine biçilen rolü oynayıp sahneyi terk etmekte sakınca görmüyor.
HANGİ PERFORMANS?
Son yıllarda işten çıkarmalarda kadınların sayısının erkeklere göre çok daha fazla olduğu görülüyor. İşten çıkarma kararını veren ” erkekler” ne oluyor da kadınların “ performansını” bir türlü yeterli bulmuyor ?
Bazı kadın çalışanlar, özellikle “başarı, güç ve para” değeri yüksek olanlar yüksek ” performans” larını üstlerine çeşitli toplantılardaki iddialı danslarıyla , cesur dekolteleri ile samimi sohbetleri ile ispatlamaya çalışırken, müşterileri ile olan dialoglarında da Bankacılık ahlakına uygun sınırları tanımıyor ve zorlayabiliyor.
İşini kanuna, kurala, ahlaka uygun zeminde yürütmeye çalışan kadınların “ performans” takdiri, üst yönetimlerin iki dudağının arasında.
GEL DİYİNCE GELEN
Onlar ki kadınları ” hatun” olarak görüp, ne giydiğini, Nasıl davrandığını takip ediyor. Biraz olsun ” ciddi” bulduklarını ” iletişimi bozuk “ olarak etiketliyor, her gel dediği yere gelmeyeni ” takım çalışmasına uyumlu değil” deyip kestirip atıyor, öyle erkek yöneticiler var ki; kendilerini haremdeki sultan sanıyor. Onlara bu cür’eti veren biraz da bu sektördeki kadınların kendi değerini küçümsemesi ve yönetim kurullarının bu konulara umursamaz yaklaşımı olsa gerek. “Karlılık artsın da nasıl artarsa artsın ..” diyen bir anlayış, bu sektördeki günden güne artan ahlaki çöküntüyü görmezden geliyor.
BU NASIL MOTİVASYON?
Geç saatlere kadar süren sanal toplantılar, sözde motivasyon amaçlı ekstra buluşmalar , aile hayatına Zaman bırakmayan akşam mesaileri, hafta sonu çalışmaları aile hayatını dahi tehdit ediyor. Bankacılık boşanmaların en çok olduğu meslek olarak kayıtlara geçiyor. Akşamları annesini babasını görmeden uykuya dalan çocuklar, birlikte baş başa zaman geçiremeyen, birbirinin hayatından habersiz yaşayan, birlikte kahvaltı bile yapamayan karı kocalar, Varlığını Bankasının varlığına armağan ederken, en değer verdiği varlığı, ailesini kaybeden kadınlar ve adamlar…
Özellikle aile kurmamış, çocuk yapmaya Zaman bulamamış , bulduysa da kafasında çocuğu saksıda kendi kendine yetişen bir bitki olarak konumlandırmış erkek yöneticiler yönetim basamaklarını hızla tırmanarak, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bu koca camiaya acımasızca hükmediyor.
Bu kadar insafsız ve cahilce bir yönetim anlayışı, bu çağda bu sektöre hiç yakışmıyor.
HANİFE SERTER