Doğuş Grubunun kalan paylarını da satmasıyla yabancıların Türk bankacılık sistemindeki payı tehlikeli boyuta ulaştı.
Habertürk gazetesi yazarı Abdurrahman Yıldırım, bugünkü köşesinde bankacılık sektörüne ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Doğuş Grubu’nun Garanti Bankası’ndaki hisselerini yabancı ortağına satmasıyla birlikte, yabancıların Türkiye’deki bankacılık sektöründe payının yüzde 44.5’e yükseldiğine dikkat çeken Abdurrahman Yıldırım, oranın tehlikeli boyutlara ulaştığını ifade etti. Yıldırım yazısının devamında yabancılarının payının bankacılık sektöründe yüzde 50’yi aşması durumunda Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri de sıraladı.
İşte Abdurrahman Yıldırım’ın yazısı:
“Garanti’nin satışı ile bankacılıkta yabancı payı borsadakilerle yüzde 44.5’e yükselecek. Geriye üç kamu bankası ve iki büyük özel banka kalıyor. Birinin daha satışı halinde yabancıların payı çoğunluğa geçecek
Garanti Bankası’nın Doğuş Grubu’nda kalan yüzde 9.95 hissesi daha 3.32 milyar liraya (920 milyon dolar) İspanyol ana ortak BBVA’ya devredildi. Devir sonrasında BBVA’nın bankadaki payı yüzde 49.85’e çıkarken, Doğuş’un payı yüzde 0.05 ile sembolik düzeye indi. Bankanın geri kalan hisseleri ise halka açık. Dolayısıyla satış tamamlandı. Bir dönem üç bankası olan Doğuş bankacılıktan çıkarken yerli bir büyük bankamız daha tam olarak yabancı sermayeli hale dönüştü. Yüzde 10’luk hisse devri bankacılıktaki yabancı payını bir puana yakın sınırlı artırır ama zaten bu pay yüzde 43.5 ile epeyce yüksek. Bu satışla yüzde 44.5’e çıkacak.
– Normalde yabancıların elinde olan sermaye oranı Eylül 2016 itibarıyla yüzde 35.1. Ancak halka açık olan yüzde 12.6’lık payın da üçte ikisi yabancı yatırımcıların elinde. Yüzde 8.4’e yüzde 35.1 ilave ettiğimizde yüzde 43.5 oranına ulaşıyoruz.
– Halka açık oranları dikkate almamız lazım. Çünkü zaman içinde bankaların halka açık kısmının yabancı tarafına geçtiğini görüyoruz. Elimizde son 10 yılın rakamları var. 2006 sonunda banka sermayelerinin halka açıklığı ortalama yüzde 18.1 iken, 2016 Eylül sonu itibarıyla yüzde 12.6’ya geriledi. Geçen yıllarda halka açık payın azaltılan 5.5 puanlık kısmı yabancıların tarafından satın alındı. TEB, Finansbank, Denizbank halka açıktı, artık kapalı.
– İlk bakışta, halka açık kısmıyla da olsa yabancı payı yüzde 43.5, yerli sermayedarın elinde yüzde 56.5 hisse var. Burada şimdilik bir sorun yok. Böyle kalacaksa da olmayacak. Ama tam sınırdayız ve bir büyük bankayı daha yabancıya satarsak sistemin bütün dengesi değişecek. Bankacılık yabancı sermaye ağırlıklı olacak ve öyle kalacak.
– Çünkü satışa konu olabilecek bankalar en büyük 7 banka içinden çıkacak. Sonrakiler zaten yabancı sermayeli. 7. büyük bankanın sistemdeki ağırlığı yüzde 8.8. Bu banka satıldığında yabancı payı çoğunluğa geçer. Diğer bankalarda zaten yüzde 50 sınırı çoktan aşılıyor.
– Daha sonra bu payı tekrar azaltmak çok zor. Çünkü söz konusu olan bankacılık büyük sermaye gerektirir. Büyük sermayeyi de Türkiye’de ancak devlet ya da yabancı sermaye koyar. Yerli sermayedar alamaz. Sermayesi de yetmez, cesareti de olmaz.
– En büyük 7 bankadan biri olan Garanti tamamen, Yapı Kredi de yarı yarıya yabancı sermayeli oldu. Geriye 3 kamu bankası ile 2 özel sektör bankası kalıyor. Bunlardan birinin yabancı sermayeli olması halinde sektör ağırlıklı yabancı sermayeli hale dönüşür. Bankacılıkta daha çok onların borusu öter.
– Bunun altı üstü bir sektör, üstelik kamu tarafından düzenlenen, sıkı denetlenen, kaçağı göçeği olmayan bir sektör. Sermayenin sıcak, soğuk ve ılık hemen her türüne de açık bir ekonomiyiz. Bankacılıkta hâkim konuma gelse ne olacak denilebilir. Buna karşı iki gerekçe söyleyebilirim.
– Bir, Osmanlı döneminden kalma “Türkler bankacılık yapamaz” görüşünü 90 yıl, 100 yıl sonra doğrulamış oluruz. Bir asır dönüp dolaştıktan sonra yeniden Galata Borsası yapısına döneriz ki, aracısı da, fonlayıcıları da, yatırımcıları da yabancıydı, sadece fon sağlayanlar yerliydi. Borsada zaten bu sisteme önemli ölçüde döndük. En stratejik sektörlerden biri bankalar yabancılarda ise ekonomi yerli de kalmaz.
– İkincisi ve daha önemlisi, gelişmiş ekonomilerin hiçbirinde bankacılık sektörü yabancıların hâkimiyetinde değil. Payları var ama azınlıktalar. Yabancı paylarının yüzde 50’nin üzerinde olduğu bütün ekonomiler gelişmekte olan ekonomilerdir. Yabancıların hâkim olduğu bir bankacılık sistemiyle kalkınmış bir ekonomi de dünyada yok.
– Bir büyük bankayı daha satarsak elbette kısa vadede herhangi bir olumsuz etkisini görmeyiz. Bedel uzun vadededir.
SONUÇ: “Yeni olan hiçbir şey yoktur, sadece tarih okumamışsınızdır.” Santayana