İki banka! Biri yerli biri körfez sermayeli. Hükümeti ve dahası Cumhurbaşkanı’nı sabote etmek için personel çıkartıyor. Amaç işsizlik rakamlarının yükseltmek ve hükümeti zora sokmak. İşte o sabote:
Dünyada Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar, bankaları eleştiren bir devlet adamı daha yok!
Erdoğan her fırsatta bankaları açgözlülükle suçluyor.
Doğrudur!
Dünyada bütün bankalar açgözlüdür.
Daha çok ama daha daha çok kazanma peşinde olan şirketlerdir. Ancak Türkiye’de bankalar dünyadaki bankalara göre biraz daha açgözlü.
Bunun sebebi ise Türk bankacılık sisteminin millî olmamasıdır.
Türkiye’de son 13 yılda bankacılık sistemi büyük çapta yabancıların kontrolüne geçti.
Yabancı hissedar doğal olarak Türkiye’nin değil kendi ülkesinin ve kârının hesabını dikkate alıyor. Halktan mevduat olarak topladığı parayı uygun şartlarda ülkenin kalkınmasına ve yatırıma yönelmesine değil de yine vatandaşa bir tefeci mantığı ile satmasına neden oluyor.
Türkiye’de maalesef bankaların birçoğu tıpkı bir tefeci gibi çalışıyor.
Burada ilginç olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o muhteşem gücü ve kudretine rağmen bankaların halen başına buyruk olması. BDDK denilen yani bankacılık sektörünün denetlenmesi ve düzenlemesinden sorumlu kuruma rağmen bankalar bildiğini okuyor.
İşsizlik sorunu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bankacılık sistemine yönelik haklı eleştirileri karşısında bankalar adeta Türkiye’ye karşı gizli bir silah kullanıyor. Bu silahın adı işsizlik!
Bankacılık sektöründe 200 bin eğitimli insan çalışıyor. Bunların yaş ortalaması genç nüfus kategorisinde. TÜİK’in son açıkladığı işsizlik rakamlarında genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 20’nin üstünde. İşte bu rakamda bankaların büyük katkısı var.
Bu ülke bankalardan ne zaman bir şey istese onlar hemen personel çıkartmaya giderek Türkiye’yi işsizlik silahı ile tehdit edip hatta vuruyorlar. Üstelik bu işi alenen yapıyorlar.
Gerekçeleri hazır: Ülkeden kriz var personel çıkartıyoruz. Bir de bunun yasal kılıfını bulmuşlar. İş kanununun 16 ve 17. maddesi yani performans yetersizliği. Mahkemeler yüzlerce değil binlerce bankacının işe iade davası ile doldu taştı.
Bu kumpas şöyle işliyor:
Banka personelini performansa dayalı hedef sistemi ile çalıştırıyor. Bu kontrolsüz bir sistem. Yani bir ucu açık. Tamamen işverenin vicdanı ile çalışıyor. Bankacılık sisteminde vicdan olmadığı için istediklerini yapıyorlar.
Banka yönetimi personeline hedef veriyor. Ancak verilen bu hedefler Türkiye’nin ve dünyanın içinde bulunduğu ekonomik gerçeğe uymuyor. Olsun! Yaparlarsa kâr yapmazlarsa kovarak yine kâr elde ediyorlar.
Verilen hedefin gerçekçi olup olmadığını denetleyecek tek bir kurum yok! Yani banka birini kovmak istiyorsa ona yapması imkânsız hedef veriyor. Akıl almaz rakamlarda sigorta satışı ve vadesiz hedefler konuluyor.
Sen banka mısın sigorta şirketi misin? Bunu kimse sormuyor. Sigorta şirketlerinin hiçbir zaman riske dönüşmeyecek poliçeleri personele hedef olarak dayatılıyor. Bazı bankalar personel çıkartmak istediği zaman bu rakamı imkânsız seviyelerine bile çekebiliyor.
Nasıl olsa denetleyen yok.
Vadesiz bul!
Bankaların personeline dayattığı bir başka hedef ise vadesiz mevduat. Aylık 1 milyon hatta 5 milyon liraya kadar vadesiz hedef veriliyor.
Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Vatandaşı ikna et parasını faiz almadan bankada tutsun diyor. Buradaki döndürülen çarka bakar mısınız?
Banka en az yüzde 10 vermesi gereken faizi vermeden vatandaştan para toplayacak, onu da götürüp konut veya ihtiyaç kredisi olarak yine vatandaşa yüzde 30 ile satacak. Bankalar bu insafsız çarka vadesiz hedefi diyorlar.
Bu köşeden en az 10 kez yazdım. BDDK bankaların tuttuğu vadesize bir sınırlama getirmeli diye. Ama tık yok.
İşte bu iki hedef ile bankalar hem Türkiye’yi soyup soğana çeviriyor hem de hükümeti sabote etmede kullanıyor. Personeli işten çıkartarak hükümetin üzerinde bir tehdit oluşturuyorlar. Özellikle bankacılık sektöründe son dönemde işten çıkartmaların büyük bir nedeni Türkiye’yi zor durumda bırakmak amacıyla yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta yine bankalara kızdı. Daha az kazanmalarını istedi. Bakın iddia ediyorum: Göreceksiniz ki Erdoğan’ın bu konuşmasının üzerinden 1 ay bile geçmeden Türkiye’de en az bin bankacı daha işsiz kalacak.
Bu ay özellikle yerli sermayeli bir banka ile yine Türkiye’nin sıkı ekonomik ilişkilerde bulunduğu Körfez sermayeli bankaya dikkat edin!
Kaynak: Hükümeti sabote eden bankalar – Remzi ÖZDEMİR-YENİÇAĞ GAZETESİ