İtibarsız bankacılık

Türk bankacılığının çivisi ile birlikte itibarı da çıktı. Bir yöneticinin büyük bir icatmış gibi bulduğunu düşündüğü ve şube personeline dayattığı gerçekçi olmayan satış hedefine artık son verilmeli. Çünkü bu satışları yapamayan, önce sağlığından sonra işinden oluyor
İstanbul Sefaköy’de bir banka şubesi.
Şube tıklım tıklım dolu. Kimisi fatura yatırmaya gelmiş, kimisi kredi çekmeye. İçeride iki elin parmak sayısı kadar az olan bankacılar adeta bunalmış. Son bir yılda en fazla personel çıkartan bu banka, mevcut şube personelinin de yarısını sokaklara salmış.
Yeni müşteri bulsun getirsin diye.
-Gelen müşteriler nasıl olsa geliyor, gelmeyeni gidip bulun getirin!
Dolmuş gibi sokakta müşteri topla. Böyle bankacılık olur mu?
Tabii ki olur. Burası Türkiye olursa her şey olur. Bir dönem sokakta kredi kartı için müşteri kovalayan bankacılar bu yasaklanınca şimdi  kredi müşterisi yakalamaya çalışıyorlar.
Şehrin belirli meydanlarında ve caddelerinde şık giyimli bir bayan sizi durdurursa ve “kredi vereyim mi?” derse bunu sakın kamera şakası ya da başka bir şey sanmayın gerçekten bankacıdır.
İşte böyle bir mantıkta çalışan bu bankanın şubesinde ilginç bir olay yaşanır.
50 yaşlarında bir adam, hışımla banka şubesine girer ve köşede zaten bunalmış olan bankacıya bağırmaya başlar.
-Bana bunu baştan söylemediniz!
Bankacı hanım hakarete varan bu bağırma karşısında panikle adamı sakinleştirmeye çalışır… Adam bir türlü sakinleşmez ve elindeki kredi kartı işleminin yapıldığı POS cihazını öfke ile fırlatır.
-Bedeli ne kadarsa kesin kurtulayım. Bir daha da benim iş yerime sakın uğramayın!
Bu bir banka şubesinin hemen hemen her gün karşılaştığı yüzlerce örnekten sadece biri.
17 yıllık esnaf, bankacının ısrarı ile o bankaya ait POS cihazını alır. Alırken hiç masrafının olmayacağı ve daha bir çok konuda söz verilir. POS cihazı bağlanır ve iki ay sonra balayı biter. Bu banka, esnafın hesabından, ayda yılda bir kullandığı cihazdan dolayı sürekli para keser.
Aidat, verimsizlik, puan ceza, POS sigortası ve daha akla ziyan masraflar kesilir. Adam sonunda isyan eder ve POS cihazını söktüğü gibi bankacının masasına atar.
***
Banka şubelerinde her gün bu tür kavga ve bağırtı var. İnsanlar artık banka şubelerine girmeye korkar hale geldiler. Orada kendisini kandıracaklarını düşünüyorlar. Bir çok iş yeri bankacıyı kapıdan çeviriyor. Vatandaş bankacıya karşı güvensiz. Çünkü bugüne kadar hep güven sarsıldı. Hesabından dünyada olmayan ücretler alındı. Faiz oranı 1 denildi, 2’den hesaba yansıtıldı. Nitekim Gümrük ve Ticaret Bakanlığı daha dün iki büyük bankaya tüketiciyi aldattığı gerekçesiyle 125 ve 115 milyon lira para cezası kesti. Danıştay bazı bankaların bir süre önce kredilerde haksız faiz ile zarara uğratıldığını resmen tescil ederek tazminat yolunu açtı.
Daha yüzlerce örnek.
Türk bankacılığına yabancı sermayeli bankalar tarafından büyük zarar verildi. Bir dönemin en itibarlı mesleği, eski Galata Köprüsü’nde vatandaşı çarpan “bul karayı al parayı” tezgahına döndü.
Burada banka çalışanlarının hiç bir suçu yok!
Bunun tek sorumlusu bankaya daha çok kazandırıp, yıl sonu koltuğunu sağlamlaştırmakla beraber milyon dolarlık primleri cebine indirmek isteyen üst yöneticilerdir.
Banka çalışanlarını hedef baskısıyla gerçekçi olmayan satışlara zorladılar.
Sonuç ortada.
Türk bankacılığının çivisi ile birlikte itibarı da çıktı.
Türkiye’de bankacılık mesleğine yeniden itibar kazandırılmak isteniyorsa mutlaka piyasa şartlarına uymayan hedef baskılarına devlet müdahale etmeli.
Bir yöneticinin büyük bir icatmış gibi bulduğunu düşündüğü ve şube personeline dayattığı gerçekçi olmayan satış hedefine artık son verilmeli. Çünkü bu satışları yapamayan, önce sağlığından sonra işinden oluyor.
Bin bir yalanla satışı yapan ise bir süre sonra itibarından oluyor.
Tıpkı kendisine söylenmeden onlarca masraf aldıkları için POS cihazını  şubede bankacının üstüne atılması gibi.
Burada utanılması gereken bankacı değil, sektörü bu hale getirenlerdir.

Kaynak: İtibarsız bankacılık -YENİÇAĞ GAZETESİ/ Remzi ÖZDEMİR

Exit mobile version