Siz hiç gittiğiniz banka şubesinde bireysel pazarlama ya da kobi personelinin kendi eliyle yaptığı kahveyi içtiniz mi? İçmediyseniz hadi şubeye…
Dışı seni içi beni yakar misali…
Bankacılıkta aynen öyle.
Mesela ben bu sektörü tercih etmemin sebebi hep banka reklamlarıdır.
Üniversite harcını yatırmaya gittiğimde bile şık giyimleri, gittikleri yerlerde gördükleri itibar beni çok etkilemiştir.
Sonunda bankacı olduk…
Oldukta ne oldu?
Başımız göge mi erdi?
Başımız göğe ermedi ama gururumuz yerlere serildi.
Hayatı boyunca kahve yapmayan ben KOB’nin yönetmeni olarak iyi kahveci oldum çıktım.
Her şey bankamızın tasarruf için şube çaycısını işten çıkartması ile başladı.
Kendi çayımızı kahvemizi kendimiz yapmaya başladık.
Madem çayı kahveyi seviyorsun o zaman kalk yap!
Yaptık da!!!
Sonra önemli ve sevdiğim müşterilerimizin masamıza gelmesi ile “sırf gönlü hoş olsun”diye kahve seanslarımız başladı.
Ta ki, şubenin hatırı sayılır müşterimiz Ömer Bey’in şube müdürüne ziyarete gelmesi ile birlikte artık yeni bir meslegim oldu.
Şube müdürünün yarı espiri yarı çaresizlik yarı da mecburiyetten yaptığı bir espiri aslında sektörün nereye geldiğinin en iyi işaretiydi.
Şube müdürü, “Ömer bey, Nazan’ın kahvesi çok meşhurdur”espirisi ile yapmadığımız işi de yapmaya başladık.
Ömer bey’den sonra, Ahmet Bey, ondan sonra Kazım, Mahmut….
Hepsinde aynı igrenç ve utanç espirisi..
Birgün Nazan’ın bir gün Ayşe’nin bir gün de Hülya’nın kahvesi güzel oldu.
Şube müdürü diyemedi ki, gözü kar hırsı bürümüş yöneticilerimiz milyon dolarlık yıl sonu primleri, lüks otomobilleri, gezilerini ve üst yönetimin sınırsız harcamalarını kısmak yerine asgari ücret ile çalışan çaycı Fatma’yı işten çıkarttılar…
Diyemedi ki, çaresizlikten acizlikten size çayı KOBİ, Bireysel veya operasyon yönetmenimiz kahve hazırlıyor.
Sizi de bir gün şubemize kahveye bekleriz:
Şube müdürümüz Gülay hanım çok iyi ada çayı yapıyor!