Bankacı annenin ağlatan ihtihar mektubu

Uğradığı baskı ve haksızlıklar karşısında psikolojisi bozularak intihara teşebbüs eden bir bankacı annenin ağlatan mektubu. Bu mektup sektörün ağlatan haline gözler önüne seriyor.
Remzi Bey, 
Dün bir bankacının intihar haberini okudum.
Eminim bu sizin için sıradan basit bir haberdi. Sadece paylaştığınız bir intihar haberiydi.
Bankacıların da “yazık”diye okuyup hatta beğendiği bir paylaşımdı.
Siz bir insan neden canına kıymak ister bilir misiniz?
O psikolojiye gelmenin ne olduğunu anlayabilir misiniz? Ölümle yaşam aslında incecik bir dikiş ipliği gibidir. Bazen çok kolay kopar ve bu dünyadan kırgın ayrılırsınız.
Bazen de o iplik sizi yaşama bağlar.
O iplik bazen ölümünüz için neden olur.
Denizli’de her şeyi geride bırakıp intihar eden arkadaşı en iyi ben anlarım.
O bir anneydi… Bende bir anneyim.  Hatta bir süre önce iki bebesini öpüp koklayıp kendini köprüden atan Levent arkadaşımızı da en iyi ben anlarım.
Çünkü ben de o duyguyu yaşadım.
O incecik iplik beni ölüm çizgisine kadar taşıdı. Yine o iplik beni yaşama bağladı.
Hani geçen gün bir yorumunuz vardı: Kulağında küpeli üç beş yöneticiden bahsediyordunuz ya… Hani ağzında daha diş teli olan o annesinin “kuzum benim”diye hitap ettiği 28 yaşındaki yöneticiyi.. Bu kişiler aslında semboliktir. Bu kişilerin adı Ayşe, Filiz, Sema, arzu olabilir..
Bunlar sadece sistemin bir parçası.Ve o sistem emin olun ki, bir gün onları de yutup yok edecektir.Konuyu uzatmayayım:
Bende intihara teşebbüs ettim.
14 yıl büyük özveri ile çalıştığım bankamdan sizin tabirinizle 3 kart, 2 pos ve bilmem ne satamadığım için işten çıkartıldım.
Diyeceksiniz ki, işten çıkartılma ile insan intihar mı eder?
Eder! Hem de bal gibi eder!
Siz 14 yıl bir işe emek veriyorsunuz. Bu 14 yılın 13.5 yılına yakını başarı ile geçiyor. Aptal sigorta, saçma sapan kredi kampanyalarından hep ilk 10’da yer almış bir insansanız ve başınıza yönetici olarak işi bilmeyen süt kuzusu gelirse elbette psikolojiniz bozulur.
Sanır mısınız mesainiz saat 18’de biter ve siz çıkarsınız işten.
İşten çıksanız bile o iş sizinle evinize gelir. Çünkü ertesi günün stresi, korkusu ve tehdidi hep sizden bir şeyleri alıp götürür.
Her gün “şu satışı yapamadınız” diye duyduğunuz onca hakaret ve yarattığı deprasyonla gidersiniz eve.  Üzerinizdeki bu pislik öyle yıkanarak çıkmaz. Çıkartsanız bile biliyorsunuz ki, ertesi günü sabah daha ilk saatlerde masanıza oturduğunuz an bölgeden gelen “bugün ne yapmayı düşünüyorsunuz”maili ile yeniden üzerinize karabasan gibi çöker.
Defalarca gittiğim psikolog hep aynı şeyi söyledi.
Takmamamı!
Bu o kadar kolay mı?
Sonunda bir çırpıda kapının önüne konuldum. Bunu da yaparken yeniden iş bulabilmem için istifa etmemi önerdiler. Bunu bana öneren kişilerde bir anneydi tıpkı benim gibi.
Onlarda akşam evlerine gittiklerinde çocuklarına sarılıp kokluyorlardır. Ama bizlere o igrenç REFERANS TUZAĞINI kurarken benim de anne olduğumu bana ihtiyacı olan bir yavrumun olduğunu unutuyorlardı.
İşsiz kalma korkusu ile nasıl oldu bilmiyorum ama istifa dilekçemi elimden aldılar.
Kabuslarım ondan sonra başladı.  Neredeye 11 bankaya iş başvurusunda bulundum ve hiçbir geri dönüş alamadım. San ki vebalıydım.
San ki daha önceki bankamı dolandırmış zarar etmesine neden olmuştum.
Eğitimimin, aldığım sertifikaların  ve başarılarımın hiç birinin önemi yoktu!
Sadece önemli olan onlara eski bankamın verdiği kötü referanstı.
Başarısız olduğu için işten çıkartıldı sözü bile sizin başka bankalar tarafından istenmeyen kişi olarak ilan edilmenize yetiyor. “Bankasında ürün satamayan kişi bizde ne yapar ki” diye düşünüyorlardı.
Aradan 9 ay geçti.  Bu durumdaki insana yapılacak en büyük kötülük nedir biliyor musunuz?
HALEN İŞ BULAMADIN MI? Sorular…
İşte bu söz bile sizin hayattan kopmanıza ve yaşamdan uzaklaşmanıza neden oluyor. Sonunda biten para ve bir süre önce benim aradığım “gecikmiş”lerden olup bitiyorsunuz. Her arama sizin daha da kahrolmanıza neden oluyor. İcra tehditleri ve daha bir çok baskı sizin yavrunuzu bile görmenize engel oluyor.
Bir gün gece tıpkı Levent Turan (bir süre önce köprüden atlayarak intihar eden bankacı) gibi bende çocuğumu öpüp kokladım. En azından iş nedeniyle bitirmek zorunda kaldığım evliliğimdeki babası ona sahip çıkardı.
Gecenin 02’sinde salondaki avizeyi tutan askıya taktığım ipi boynuma geçirdim.
Ellerim titriyordu. Ağıt nedeniyle akan yaş artık gözlerimi yakmaya başladı.
Hiçbir şey hissetmiyordum. Daha ayağımdaki sehpayı itmeden öldüğümü düşündüm.
Bacaklarımda titremeye başladı. Nefes alışımı değiştirmişti.  Beynimde bir uğultu başladı. O an ölümden çok sevdiklerimi bir daha göremeyecek olmak beni kasıyordu.
Artık geriye dönüş yoktu. Duvardaki saati zor görüyordum. Zaman durmuştu adeta.
Kaderime ağlıyordum. Yanlış yapılan bir evlilik ve yanlış seçilen bir meslek benim hayatıma mal oluyordu.
Bir an ürperdim. Boynuma geçirdiğim  ipten bir tiksinti geldi. Sanki bir düşmana dokunur gibi. O ipin bedenime dokunuşu beni rahatsız etmişti.
Aklıma yan odada melek gibi uyuyan kuzum geldi.  Sabah uyanacak ve benim cansız bedenimi ipte asılı görecekti. Büyük bir şok yaşayacaktı. Korkacaktı! Bağıracak beklide aklını bile kaybedebilecekti.
Korkak, beceriksiz annesinin cesedi belki de onun ömür boyu büyük bir travma yaşamasına neden olacaktı.
Bana yapılan haksızlığın bedelini yavrum bekli de ömür boyu ödeyecekti.
İşte o incecik ip dediğim var ya… Beni bu kez hayata bağladı.
O an yaşamaya karar verdim. Boynumdan ipi çıkartıp kızımın odasına gittim ve ona sarılarak, koklayarak hıçkıra hıçkıra ağladım.
O sabah benim için yeni bir başlangıç oldu. Bankacılığın dışında hatta aldığım ücretin yarısından daha az bir rakama iş buldum.
Yaptığım iş sekreterlik. Çok iyi geçinemiyorum. Arada kozmetik ürünler pazarlayarak ek katkı sağlıyorum. Ama gece huzurla uyuyorum..
Ne tehdit mailleri, ne de aptal talepler yok artık.
Şimdi mutluyum!!!
Sevgi ile kalın!
Nurdan
 

Exit mobile version