Bankacılık sektöründe mobing artık whatsapp aracılıgı ile yapılmaya başlandı. Bankaların yeni hedef ve baskı yöntemi kafa yedirttecek türden!
Yaklaşık 5 yıldır bu köşede bankacık sektörü çalışanlarının sorunlarını dile getiriyorum ama bu kadarını ilk kez duydum.
Bir bankacının attığı elektronik posta, sektör çalışanlarının nasıl köle gibi görülüp muamele edildiğinin açık bir göstergesi.
Çin de dahil dünyanın hiç bir ülkesinde çalışanlara yapılmayanlar maalesef yabancıların kontrolündeki ülkemizde yapılıyor.
İşte o mektup:
“Sektörde 17 yılını doldurmuş bir çalışan olarak yapılan baskılar ve yapılan muameleler artık dayanılacak gibi değil.
Sürekli hedef baskısı ve kovulma tehdidi ile sokaklarda pazarlamacılık yaptırılıyoruz.
Sokak sokak dolaşarak ihtiyaç kredisi pazarlaması yaptırılıyor. Her gün sokağa çıkarak karşınıza çıkan insanlara krediye ihtiyacınız var mı diye pazarlama yapmak zorundasınız.
Son uygulama ise insanlık onuruna adeta hakaret eder türden. Kredi pazarlamak için dolaştığımız yerlerin ispatı için whatsapp uygulaması üzerinden konum yollamamızı ve müşteriler ile birlikte resim çektirmemiz isteniyor. Bankacılık bu hale mi geldi? Yazıklar olsun.”
Bankacıyı yağmurda çamurda sokağa döküp, sokakta geçen insanlara kredi pazarlaması yaptıran, ispat olarak da cep telefonu ile konumunu ve pazarlama yaptığı vatandaşlarla çekilen resmi bölge satış müdürlerine bildirmesini isteyen bu bankanın aslında hiç suçu yok!
Suçlu olan BDDK ve Çalışma Bakanlığı’dır.
Sektördeki 300 bin kişinin, köle gibi çalıştırılmasına izin veren hükümettir.
Buradan adında Türk kelimesi bulunmasına rağmen, yüzde 100 Fransız olan bu bankanın baş patronuna yani Fransa’daki CEO’su Jean-Laurent Bonnafe’e seslenmek istiyorum:
“Bayım akıllı bir yatırım yaparak bir Türk bankasını satın aldınız. Daha fazla kâr elde etmek istemenizi anlayışla karşılıyorum. Ancak şunu buradan size sormak istiyorum:
Siz, ülkenizdeki bankanızda çalışanlarınızı sokaklara çıkartıp, köşe başlarında kredi pazarlama yaptırabiliyor musunuz? Buna ülkenizin yasaları ve sendikalar izin veriyor mu?
Onlara gittiğin sokakları ispat için GSRS konum ve pazarlama yaptığı insanlarla birlikte resim çektirip göndermelerini istiyor musunuz?
En önemlisi; bir personeliniz Paris sokaklarında bir Fransız’a kredi ihtiyacınız var mı diyerek birlikte resim çektirmek istese ona ne yanıt verilir?
Son olarak da şunu sormak istiyorum:
Siz Türkiye’yi bankacılık sektörünün Çin’i olarak mı görüyorsunuz?”
Bay Jean-Laurent Bonnafe bu sorularıma yanıt verir mi bilemiyorum ama Türkiye’de artık bankacılara yapılan kötü muamele iş ahlakı sınırlarını aştı.
Buna bir noktada dur denilmesi gerekiyor. Bunun için de mutlaka bankacılık sektöründe sendikalaşmanın önü yasal olarak açılmalı.
Bankacılıkta dönüm noktası
Anayasa Mahkemesi önceki gün bankacılık sektöründe grev yapılamayacağını belirten yasayı Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Bu bankacılık sektöründe bir dönüm noktasıdır.
Eğer Türkiye’de bankacılık sektörüne bir kalite getirilmesi isteniyorsa mutlak suretle sendikanın yaygınlaştırılması lazım.
Sendikalı bazı bankacılar “bizde var da ne oluyor” diyebilirler. Haklılar da. Bankacılık sektöründe çok az kesim sendikalı ve onlar da sendikalarını sadece aidat toplamakla suçluyorlar.
Ancak bu hep böyle gitmez. Sektörde eğitimli genç bir nesil var ve sendikanın yaygınlaşmasıyla bu kişiler yönetimde söz sahibi olacaklardır.
Buradaki en büyük sorun, sektörün yüzde 70’inin yabancıların kontrolünde olmasıdır. Ülkelerinde sendikalaşmaya ses çıkartamayan yabancı patronlar, maalesef Türkiye’deki iştiraklerinde buna izin vermiyorlar.
Sendikaya üye olan personeli işten atmakla tehdit ediyorlar.
Bu nedenle bu tehditlerin önüne geçebilmek için Çalışma Bakanlığı yasal düzenlemeler yapmak zorunda.