75 milyonluk ülkede sisteme sadece 5.8 milyon kişi katıldı. Bu fiyaskonun sorumlusu BES’i hedef olarak dayatan bankalardır.Bankalar sisteme nasıl zarar verdi?
BES yani Bireysel Emeklilik Sistemi. Bütün dünyada var olan bu sistem ülkemizde de var.
Her ay belirli bir miktarda para ödüyorsun ve en az 10 yıl ve 56 yaş üstünde emekli olabiliyorsun. İstersen paranı toplu alıyorsun istersen her ay maaş gibi alıyorsun.
Çok akıllıca bir sistem.
Devlet tasarrufu teşvik etmek için bu sisteme katılanlara yüzde 25’de ek katkı veriyor. Yani bin lira her ay sisteme para yatırıyorsanız devlet de sizin adınıza 250 lira ödüyor. Bu para tefeci faizinden bile en az 2 kat fazla. Burada amaç vatandaşı tasarrufa teşvik etmek.
Sisteme şu ana kadar katılanların sayısı 5 milyonun üstünde. Fon büyüklüğü ise devlet katkısı ile birlikte 50 milyara yaklaştı.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: 70 milyon nüfuslu bir ülkede 2003 yılında başlayan emeklilik sistemine vergi ve yüzde 25 devlet katkısına rağmen katılımcı sayısı halen 6 milyon bile değil. Biriken para ise 40 milyar lira ve devlet katkısı ile 50 milyar lirayı bile bulmuyor.
Bu verilere baktığımızda sistem başarılı mı sorusunu soralım.
Sistem şu ana kadar kesinlikle başarılı değil! Bireysel emeklilik sistemi özellikle Avrupa ve Amerika’da sosyal güvenlik sistemini destekleyen en önemli araç. Bizde de o amaçla kuruldu ama 113 yılda sadece 5 milyon kişi sisteme dahil edildi. Bu kadar insanın oluşturduğu fon ise getirileriyle birlikte 40 milyar lira.
Sistem Türkiye’de başarısız!
Yüzde 25 gibi müthiş bir devlet katkısına rağmen sistemin başarısızlığının tek nedeni bankalardır. Bütün bankalar demek belki bu işi profesyonelce yapanlara karşı haksızlık olacak ama yüzde 80’in üstünde bankaların sorumluluğu vardır. Dahası sorumsuzluğu.
Bankalar bireysel emeklilik sistemini altın yumurtlayan tavuk gibi gördü. Şube karını en iyi arttıran ürün olarak pazarladı. Bu sistemi kendi personeline bile iyi anlatmadan önlerine hedef baskısı olarak koydu.
Her personele “sen bir ayda şu kadar satacaksın” diye baskı yapınca ortaya kalitesiz bir bireysel emeklilik portföyü çıktı. Üzerindeki hedef baskısından kurtulmak isteyen banka çalışanı bu ürünü müşterisini iyi anlatmadı. Sadece satmak için pazarladı, “bir iki ay sonra iptal ettirirsin” diyerek millete rica minnet yaptırdı.
Bazı bankacılar ise kendisine konut veya ihtiyaç kredisi almaya gelen müşterilerine “bunu yaptırırsan kredin kolay çıkar” diye pazarladı.
Bir başka hata ise en çok satana verilen vaadler oldu. En çok yapanlara yurtdışı seyehati ve benzeri ödüller de kalitesiz katılımlara neden oldu.
Bankaların yaptığı bireysel emeklilik sözleşmelerinin büyük bir bölümü 100 lira civarında. Bin lira ve üstünü bankaların girişiminden çok bilinçli ve yüzde 25 devlet katkısının bilincinde olan müşteriler tarafından talep edildi.
Bankalar her konuda olduğu gibi Bireysel Emeklilik Sistemi’nde de vur kaç taktiği uyguladı. Bunda bankalar kadar sigorta şirketlerinin de günahı var. Tıpkı bir dönem ilaç şirketlerinin doktorlara belirli ilaç yazmaları karşılığında verilen hediyeler gibi kampanyaları bankalara sunmasaydı bu işi adam gibi yapanla yapmayanı ayırsalardı bu sisteme bugün en azından 15 milyon kişi katılırdı.
75 milyonluk bir ülkede 5 milyon civarında bir katılımcı sistemin başarısızlığının en büyük delilidir. Sigorta şirketleri bu işi eğitim verip yetiştirdiği kendi acentaları aracılığı ile yapmalı.
Bunun için de Hazine Müsteşarlığı’nın bankaların acenta yetkilerini gözden geçirmesi lazım.
Sigortacı bankalar Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır.
Kaynak: Yeniçağ Gazetesi