Dünyada olmayan bir model Türkiye’de uygulatılınca ortaya abuk subuk bir bankacılık çıktı.Bu itibarlı meslek artık toplum tarafından sevilmeyen ve güvenilmeyen bir iş haline geldi
İstanbul Zeytinburnu’da bir banka şubesi.
Gişenin önünde 5 kişi işlem yapıyor. Birden sinirlenen 30 yaşlarındaki adam bağırıyor:
Hepinizi müşteri memnuniyeti bölümüne şikayet edeceğim. Böyle banka mı olur? Bana müdürünüzü çağırın.
Müşteri nasıl sakinleştirildi, müdür müşterinin yanına geldi mi gelmedimi bilemiyorum ama bu ve buna benzer olaylarda ortaya çıkan bir sonuç var:
O da bankacılığın son bir kaç yılda vatandaş nezdinde itibarsızlaştırıldığı.
Geçmiş yıllara dönüp baktığınızda şehirlerdeki en itibarlı kişileri hatırlayın. Vali, belediye başkanı ve emniyet müdüründen sonra gelenler, noterler ve bankacılardı.
Banka müdürünün odasına girmek biraz medeni cesaret gerektiren bir olaydı. Toplumda bankacılar son derece saygı görüyor, gittiği her iş yerinde ayakta karşılanıyordu.
Son 10 yılda Türkiye’de bankacılıkta çok şey değişti.
Yabancılar sektörü ele geçirdi. Yerli genel müdürler yabancı patronlarının gözlerine girebilmek için adeta altında çalışan personeli köle gibi çalıştırdı. Bankacılığın ruhunu bozdular. Müşteri bankaya gelirken bu kez bankacıyı müşteriye gönderdiler. Öyle daha fazla satış ve daha fazla kar için bankacıyı sokak satıcısı haline getirdiler.
Bir süre önce gündeme getirdiğim bir olay aslında bankacılığın bittiğinin işaretiydi. Müşteriye giderken vakit kaybetmemek için rahatsızlığından dolayı doktora muayeneye de giden bankacı, doktor tarafından kart ve pos satacağını düşünülerek kovulmuştu.
Yine bir başka talihsiz olay ise bir şube müdürünün Cumartesi günü zorunlu tutulan emlakçı ziyareti sırasında belge olarak resim çekilmesi istenmiş ve bunu yaparkende emlakçı tarafından yanlış anlaşılıp tacize uygramıştı.
Bunlar sadece kamuoyuna yansıyan iki olay.
Birde yansımayanlar var. Yüzlercesi.. Ailesinden dolayı dahası kendine olan saygısından susan ama içi kan ağlayan yüzlerce bankacı var.
Bankalar artık personelin şubede oturmasını istemiyor. Mutlaka sokak sokak cadde cadde dolaşıp kart, pos cihazı ve kredi satması gerekiyor.
Dünyada olmayan bir model Türkiye’de uygulatılınca ortaya abuk subuk bir bankacılık çıktı.
Bu itibarlı meslek artık toplum tarafından sevilmeyen ve güvenilmeyen bir iş haline geldi.
Vatandaş haksız mı?
Elbette haklı. Türkiye’nin en büyük özel bankalarından biri personeline eğitim verirken, “Müşterinizi tehnada kıstırın, kucağınıza düşen…” diye tanımlama yapıyor.
Böyle bir ortamda bankacının itibarı ne olur ki?
Senin itibarını ve markanı taşıyan bir müdürü haftasonu 3 kuruşluk konut kredisi satmak için varoş mahalleleredeki emlakçıya gönder, sonra personeline zorla satış yaptırmak için “müşterinize ısrar edin, hedefim var prim alacağım”diye ikna edin de.
Bankacılık sektörü artık kan kaybediyor. Sektörün kitabının yeniden yazılması lazım.
Bankacılığın ne hale geldiğini belki lüks plazalarda çalışan yöneticiler görmeyebilir ama bunu yaşayanlara bir sormalarında yarar var.