2011 yılında kurulan Kamu Gözetimi Kurumu-KGK için geçen 14 yılda şunu diyebilmeyi çok isterdim: Müthiş işler başardı!
Lakin diyemiyorum…
KGK kendi uhdesinde tanımlanmış faaliyetleri standart şekilde yerine getirmenin ötesine geçemedi.
Sektörün geldiği durum ise düzeltilmesi gereken çok sayıda unsur barındırıyor ve mevcut haliyle adeta plansız bir nicel büyümenin ortaya çıkardığı niteliksizlik kendini gösteriyor.
Özellikle halka açık ve borsada işlem gören şirketlerin denetim raporlarına bakıldığında; kalitesizlik net şekilde görülüyor.
426 tane denetim şirketi yetkilendirilmiş.
İstisnalar hariç, bizzat şahit olduklarım dâhil, bunların arasında uluslararası muhasebe ve finansal raporlamadan uzak, daha doğrusu bi haber olan, sözde uzman ya da sektör diliyle üstatların şirketleri var.
Öyle ki vergi kökenli olmaktan başka bir geri planı olmayan, kendini geliştirememiş, öğrenmemiş, ufku dar denetçi unvanlılar adeta meydanı boş bulmuş durumda.
Dahası da var… Dünün çözmelerini yani daha 2-3 yıllık tecrübeli çocukları çaresizlikten işe alarak denetim ekip lideri yapıyorlar.
Komedi filmi o kadar fazla ki… İsim vermeyeyim lakin bir toplantıda kulaklarımla duydum, gözlerimle gördüm; muhasebe standartlarına vakıf olmayan bağımsız denetim şirketi sahibi dışarıdan danışman olarak para ödediği kıytırık bir cahile UFRS bazlı denetimi teslim etmiş. Bu cahil ise bırakın muhasebe standartlarını; temel değerleme ilkelerini dahi bilmiyor. Yazık, içler acısı…
Açık şekilde ifade edeyim, iyi ki Sermaye Piyasası Kurulu-SPK var! O da olmasa, borsadaki şirketlerin denetimi iyice sahipsiz kalacak.
Sormadan edemiyorum… Kendi uzmanlarına adeta kıyak çekerek, hiçbir sınava tabi tutulmaksızın bağımsız ve/veya sürdürülebilirlik denetçiliği yetkisi veren KGK ne şekilde sektörü sürklase edebilir ki? Hadi madem böyle bir menfaat var; SPK uzmanlarının günahı ne? Eğer mevzubahis etik ilkelerse buna ilk önce KGK uymalı sonra denetim gerçekleştirmelidir. Bir de KGK’dan ayrılıp, havadan denetçi yetkisi alıp sektörde ahkam kesen dünün uzmanlarına iki çift sözüm var: Bence sınavlara girin. Çünkü bilginiz objektif olarak tescil edilmiş vaziyette değil!
KGK denetim şirketlerinin gözetiminde proaktif olmalıdır. Örneğin olumlu görüş verilen ancak konkordato ilan eden şirketlerin denetimini icra eden yetkilendirilmiş denetim şirketlerine ne gibi bir yaklaşım var? Allahaşkına, dalga mı geçiliyor sektörde. Öyle raporlar var ki, işletmenin sürekliliğiyle ilgili durum ortaya konulmamış akabinde 3 ay sonra şirket basit tabirle iflasa yelken açmış…
Dedim ya, iyi ki SPK var diye… Lakin bu da bir yetki çatışması çıkarıyor. Aynı denetim şirketinin aynı dosyası hem KGK hem de SPK tarafından denetlenebiliyor. İşte bu durum SPK’nın da bence KGK’ya güvenmediğini ortaya koyuyor.
Ve bence en önemli başarısızlık ve beni üzen husus ise şudur: Denetim şirketleri adeta Londra esas olmak üzere başka ülkelerin basit muhasebe bürolarının markasını almak için yarışa girmiş vaziyetteler. Yeter ki yabancı bir logo ve isim olsun…
O kadar ACI Kİ BU DURUM!
Demek ki KGK’nın varlığı güven tesisi için ve pazara erişim için yeterli değil.
Hatta ve dahası, neden bunca yıldır KGK her önüne geleni yetkilendirmek dışında birleşmeye yönelik teşvikler ortaya koymadı?
Neden bugün bizim uluslararası denetim ağı kapasitesine sahip YERLİ BİR MARKAMIZ oluşmadı?
Neden basit yurtdışı muhasebe bürolarına isim hakkı olarak denetim şirketlerimiz para ödemek zorunda bırakıldı? Bu milli servetimizin yurtdışına karşılıksız aktarımı olmuyor mu?
İşte bu yüzden bana göre KGK kuruluşundan bu güne ne yazık ki başarısdır.
Umarım el atılır çünkü sektör kalitesi giderek bozulmaktadır.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN