2000’lerde ortaya atılan küreselleşme olgusunun iki temel hedefi vardı.
Birincisi büyüme için pazarların uluslararasılaştırılması.
Diğer bir ifadeyle yetmeyen yani doygunluğa ulaşan iç pazarlardan dış pazarlara açılmak.
İkincisi ise rekabetçi üstünlük adı altında paylaşıma dayalı bir küresel üretim iklimi yaratmak.
Bu sayede sermaye, üretimlerini maliyeti düşük yerlere kaydırdı.
Sistem 25 yıldır çalıştı.
Sermaye hiç olmadığı kadar güçlendi.
Maddi üretim değil esas önemli olanın bilgi üretimi ve markalaşma olduğu tezi bu süreçte adeta aşılandı.
Lakin bugüne gelindiğinde ABD kendi eliyle muazzam güçlü bir rakip yarattığının farkına vardı.
Öyle ki imitasyonla başlayan Çin bugün ABD’nin karşısında emsal bilgi ve markalarla konumlandı.
Tek bir farkla: Çin aynı zamanda maddi üretim kabiliyetine sahip olmuştu.
ABD, küresel malların yaklaşık yüzde 30’unu tüketirken bunun sadece yaklaşık yüzde 11’ini üretiyor.
Küresel imalat sanayinin yaklaşık yüzde 30’unu elinde tutan Çin ise aynı zamanda ABD’nin ithalatında yaklaşık yüzde 20’lik payı kapsıyor.
Elektronik cihazlar, makineler, tekstil ve ilaç üretimi için gerek duyulan aktif bileşenler başta olmak üzere kimyasal ürünler ABD’nin Çin menşeli üretime adeta bağımlı hale dönüştüğü temel alanlar konumunda.
Ve Çin bugün sadece emsal bilgi, marka ve üretim kabiliyetiyle değil; ordusu ile de ABD’nin küresel jandarmalığına meydan okuyor.
Bu vaziyette, fütüristik veya hayalci görülen bir olgu artık pek de hayalci değil: Çin iyice güçlendiğinde ABD markaları adına üretimi kesiyorum derse ne olacak? Bir düşünün isterim…
Nitekim BRICS bloku uhdesinde ‘altına dayalı dijital rezerv paranın’ stratejik olarak oluşturulması hedefi bardağı taşıran son damla oldu!
Trump bana göre aslında sadece vitrindeki sözcü!
Adına ne derseniz deyin; ister ABD derin Devleti isterse de üst aklı olsun, bu hamleler YENİ BİR DÜNYA düzenine işaret eden bir Devlet politikası.
Amaç belli: Mevcut ekonomik düzeni SIFIRLAMAK.
Yani küreselleşmeyi halihazırda anlaşıldığı şekli ile rafa kaldırmak.
İşte tam bu noktada hedeflenen Dolar’ın uluslararası ticarette ve rezerv oluşumunda geçerliliğini korumak ve güvence altına almaktır.
Bu bahisle de yaşananlar uluslararası ticaret savaşları değil, uluslararası rezerv para savaşlarıdır!
ABD bunu yapabilmek için öncelikle üretim kabiliyetini tekrar kazanmak istiyor.
Bu süreçte de ülkeleri kutuplaştıracak: Yani Çin’in yanında mısın, tarafsız mısın yoksa ABD’nin yanında mısın diye soracak.
90 günlük ertelemenin nedeni de bana göre bu!
Bu süre zarfında kanımca ABD görüşme yapacağı ülkelerden ABD ürünlerine ve daha da önemlisi Dolar’a bağlılık sözü ve teminatı isteyecek.
Ve bunları yapmak için gerekirse KOL KESECEK.
Yani gerekirse stagflasyonu, kısa vadeli işsizliği ve küresel durgunluğu göze alacak.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN