Çok güzel bir sözdür: Kendi çaldı kendi oynadı!
İşte Türkiye’de ekonomi alanında kendi çalıyor kendi oynuyor.
Ekrem İmamoğlu olayı ile ekonomide büyük bir çöküş yaşandı. Gözaltı haberi ile dolar bir anda 41 liraya kadar yükseldi.
Hemen arkasından Merkez Bankası ve kamu bankalarının müdahalesi geldi.
Ertesi günü borsa çöktü. Yabancı fiyata bakmadan verdi. Hem de ne satış.
Ölü fiyata yani tabanlara satış yaparak gitti.
Dahası kaçtı.
Dolara aynı akşam müdahale eden iktidar borsaya bir gün sonra müdahale etti.
SPK açığa satışı yasakladı.
Şirketlere geri alım kolaylığı “telkin edilerek” sunuldu.
Şirketler korku ve yalakalıkla art arda geri alım programı açıkladı.
Kamu bankalar başrolde oynadı.
Ertesi gün borsa açıldı bir de ne görelim, Ziraat Bankası’nın iştiraki Ziraat Yatırım ölümüne hisse alıyor.
Hem de ne alış. Ben gazetecilik hayatımda böyle alış görmedim. THY ve kamu banka hisseleri başta olmak üzere bir iki kademe birden alış yapıyor. Satış geliyor bir daha alıyor.
Sanırsınız ki, dünyanın en büyük fonu borsamızı ele geçiriyor.
Sonunda borsa günü yükselişle kapattı.
Ertesi gün bu kez alımlar yabancı bir kurum üzerinden yapıldı.
Sonra?
Para bitti!
Baktılar olmuyor bıraktılar.
Yani devlet eliyle borsacılık bu kadar olur.
En azından günlerce taban olması önlendi.
Bitti mi?
Elbette hayır!
Bu kez tahvile yöneldiler.
38.10’a kadar düşmüş olan tahvil faizi yüzde 50’ye yükselmişti. Oraya da müdahale ettiler.
Ancak 38’e kadar daha önce düşen 2 yıllık gösterge faizini 45’e kadar çekmeyi başardılar.
Tüm bunlar olurken yabancı ne yaptı?
Hiç!
Çünkü arkasına bakmadan kaçıp gitmişti.
O halde borsayı, dövizi ve tahvili kurtarma çabaları neden?
Dedim ya kendileri çaldı kendileri oynadı.
Maksat algı yaratmak.
Bakın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tutuklandı ama ekonomimiz sapasağlam ayakta!
Evet evet! Ayakta(!)