Her geçen yıl bankaların müşterilerine sundukları yatırım ürünleri çeşitlendi ve arttı.
Buna karşın bu ürünlere vakıf olan liyakatli personel sayısı azaldı.
Hatta bazı şubelerde mumla aranır hale geldi.
Özellikle 2008’den sonra cereyan eden küresel parasal genişleme, özellikle Türk Bankacılık sektöründeki personel kalitesinin düşmesinde ciddi rol oynadı.
Fonları ve ürünleri bilen,
Müşterisine ihtiyaca mukabil ürün öneren,
İşlemlerin genel müdürlükten başlayarak ne şekilde bir uyum ve onay süreci gerektirdiğini bilen,
Ekonomiyi ve finansal piyasaları anlık takip ederek bilginin tazeliğini koruyan danışman parmakla gösterilir hale geldi.
Öyle ki, özel bankacılık çoğu bankada operasyon yapmaktan öteye gidemez halde.
Ticari taraf mı?
Zaten yönetim bilgi sistemlerin gelişmesiyle iyice tembelleşen ticari bankacılar, aracılık rolü oynamanın ilerisine pek de gidemiyorlar.
Bankacı kalitesindeki bu düşüşün iki temel nedeni var.
Birincisi liyakat yerine onun-bunun adamcılığı oyununun oynanıyor ve değişik filmler çevriliyor olması.
Öyle ki, çok başarılı ve kaliteli bankacıların kariyer ilerlemelerinin bizzat yüzlerine gülüp performanslarını üst yönetime bildirmeyen yöneticileri tarafından durdurulduğu gerçeği sektörde olan herkesin malumu.
Mobbing ise zaten kanayan bir yara.
İkinci temel neden ise bankalarca artık meşru bir hal almış TENCERE TAVA SATILICILIĞI!
Bankacılığın esasını bir tarafa iten bu SAÇMA-SAPAN PAZARLAMA ODAKLILIK, bankacılığı bileni değil örneğin sigorta satan personeli tercih etti.
Günün sonunda işi bilmek değil, sadece SATMAK önem kazandı.
Ve bugün finansal okuryazarlığı düşük olduğunu düşünen müşteri şubeye gittiğinde, genellikle bankacı görünümlü satıcıya yatırım fikri soruyor.
Hâlbuki bilmiyor ki, bankacı görünümlü satıcının finansal okuryazarlığı kendisinden de düşük…
İstisnalar var mı var.
Peki değerleri var mı veya kaldı mı?
İşte artık esas sorulması gereken soru da bu!
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN