İfade Özgürlüğü Ekonomisi

“Fikir Pazarı Teorisi” ne göre fikirler hiçbir zaman yanlış oldukları iddiası ile sansüre uğramamalıdır. Aksine, fikirler açık pazar yerinde rekabet etmeli ve hangi fikrin itibar göreceği tüketiciler yani kamuoyu tarafından denenerek anlaşılmalıdır.

Ayhan Bülent Toptaş

Dr.Ayhan Bülent Toptaş

“İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem.” Bu sözler 1970’li yıllarda Uganda’yı demir yumrukla yöneten asker-diktatör İdi Amin’in en çok bilinen ve paylaşılan ifadelerinden biridir. Gerçekten, dünyanın pek çok ülkesinin anayasasında fikir özgürlüğü kutsanmış, uluslararası hukukta da temel insan haklarından biri olarak değerlendirilmiş olsa da İdi Amin’in ifade ettiği acı gerçek dünyada hala çok yaygındır. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede ifade özgürlüğü ve diğer sivil özgürlükler baskı altındadır. Bugünkü Türkiye’nin Cumhurbaşkanı bile sadece geçmişte okuduğu bir şiir yüzünden belediye başkanlığı görevinden alınmış, hapis yatmış ve siyasetten men edilmiş bir politikacıdır. Bu hata sonradan bir şekilde düzeltilmiş olsa da, ne yazık ki, aradan çeyrek asırdan fazla bir süre geçtiği halde, Türkiye’de ifade özgürlüğü açısından ilerleme sağlandığı söylenemez.

Bazı durumlarda, otoriter yönetim tarzları ve ifade özgürlüğüne getirilen yasaklar ekonomik kalkınmanın gerekçesi olarak da gösterilmiştir. Örneğin; Ünlü İktisatçı Rostow’a göre Türkiye 1930’lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Tek Parti yönetimi altındayken ekonomik kalkınma için güçlü bir zemin oluşturabilmiştir. Diğer tarafta, 1950’lerde “Asya Kaplanları” olarak adlandırılan Hong Kong, Singapur, Güney Kore, Tayvan, Endonezya, Malezya ve Tayland’da ki yasaklar ve baskılar ekonomik kalkınmanın bir gereği olarak gösterilmiştir. Bu ülkelerde özellikle hızlı kalkınmaya geçiş dönemlerinde ifade özgürlüğü de dahil olmak üzere insan hakları baskı altında tutulmuştur. Eski Malezya Başbakanlarından Mahatir Mohammed’in bu baskıları haklı çıkarmaya yönelik bir ifadesi oldukça meşhurdur: “Oy vermeden önce yemek yemeniz gerekir.”

Fikirlerin de bir pazarı, alıcıları ve satıcıları var

Ünlü İngiliz romancı Evelyn Beatrice Hall’ın “Voltaire’nin Arkadaşları” (1906) adlı kitabında yer verdiği “Söylediklerinize katılmıyorum ama bunları söyleme hakkınızı ölümüne savunacağım” ifadesi birçok kişi için ifade özgürlüğü hakkının özünü oluşturur. İfade özgürlüğünün hukuki tanımı Birleşmiş Milletler’in Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi’nde de yer almaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse, bu bildirgeye göre birey herhangi bir sınırlama olmadan her türlü aracı kullanarak, bilgi ve fikirleri aramak, elde etmek ve dağıtmak da dahil olmak üzere fikir ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Hukuk teorisyeni Thomas Irwin Emerson “İfade Özgürlüğü Sistemi” adlı kitabında ifade özgürlüğü hakkı ile dört önemli değerin korunduğunu ileri sürer: 1) Bilginin ilerlemesi ve gerçeğin keşfedilmesi 2) Bireyin içindeki potansiyeli keşfetmesi ve yeteneklerinin farkına varması 3) Toplumun tüm üyelerinin karar alma süreçlerinde söz sahibi olması 4) Değişen koşullara uyum sağlayan, istikrarlı bir toplumun oluşturulması.

Fikir özgürlüğü, ekonomi yaklaşımıyla ilk kez Stuart Mill’in “Özgürlük Üzerine” (1859) kitabında ele alınmıştır. Buradaki başlangıç noktası, fikirlerin yüksek rekabetin hüküm sürdüğü bir piyasada büyük miktarlarda üretilen faydalı mallar olduğudur. Fikirlerin ortaya sürülmesi bu fikirleri paylaşmanın çok düşük maliyetli olması nedeniyle başkalarına da fayda sağlar. Bu yüzden fikir özgürlüğü çok değerli “fikirler pazarını” korur ve insanlığa büyük fayda sağlar.

“Fikir Pazarı Teorisi” ne göre fikirler hiçbir zaman yanlış oldukları iddiası ile sansüre uğramamalıdır. Aksine, fikirler açık pazar yerinde rekabet etmeli ve hangi fikrin itibar göreceği tüketiciler yani kamuoyu tarafından denenerek anlaşılmalıdır.  Rekabet süreci “doğru” fikirlerin daha da sağlam fikirlere dönüşmesinin yolunu açacaktır. Herkes fikirlerini serbestçe söyleyebilmelidir. Gerçek ve makul olan fikirler yaşamaya devam edecektir.  Yanlış ve çürük fikirler yenilecektir. Hükümet fikirler savaşına müdahale etmemelidir. Araştırmalar, fikri rekabetin fiyatların da daha doğru oluşmasına katkı sağladığını göstermektedir. Medya özgürlüğünün hisse senedi ve tahvil piyasalarında bile fiyatların çok daha isabetli bir şekilde oluşmasını mümkün kıldığını gösteren araştırmalar da mevcuttur. Fikir özgürlüğü, özellikle medya üzerinden vatandaş ve hükümet arasındaki ilişkiler açısından da önemlidir. Araştırmalara göre ifade özgürlüğünün düzeyinin yüksek düzeyde olduğu ortamlarda yapılan haberler hükümetin kararlarını oluşturmasına ve hesap verebilmesine yardımcı olur.

Ekonomi tarihçisi Joel Mokyr’e göre Avrupa’daki çok parçalı siyasi oluşumların mevcut olması yani çok sayıda Avrupa devletinin varlığı yeni fikirlerin gelişmesini mümkün kılmıştır. Mokyr, girişimciler, yenilikçiler, ideologların yaşadıkları ülkenin devleti tarafından bastırılmaya çalışılması halinde komşu bir devlete rahatça kaçabildiklerini ileri sürmektedir. Bu, Avrupa’yı merkezi-otoriter bir siyasi oluşum olan Osmanlı İmparatorluğu’ndan veya Çin ve Hindistan gibi teknolojik olarak gelişmiş, büyük üniter imparatorluklardan ayıran özelliktir. Söz konusu özellik sanayi devriminin Avrupa’da başlamasının önemli nedenlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.

Devletin fikirler pazarına olumsuz müdahaleleri

Hangi hukuk kurallarının ekonomik olarak etkin olduğu konusunu araştıran “Hukuk Ekonomisi” alanının gelişmesi ile birlikte ifade özgürlüğü ekonomik analiz konusu haline gelmiştir. Bazı araştırmacılar hükümetlerin fikirler piyasası ile mal ve hizmet piyasaları arasında ayırım yapmasına karşı çıkmışlardır. Onlara göre devlet sadece mal ve hizmet piyasalarını düzenlemekle kalmamalıdır. Mal ve hizmet piyasaları ile fikirler piyasası arasında önemli bir fark yoktur. Devlet tüm piyasalarda tüketiciyi yanlış bilgi paylaşımından korumak için gerekli tedbirleri almalıdır. İfade özgürlüğü ile ilgili kanunlar da hazırlanırken diğer kanunlar gibi maliyet-yarar analizine tabii tutulmalıdır.

Bununla birlikte, devletin fikirler piyasasına müdahalesi önemli sorunlar yaratabilir. Devletin fikirler piyasasına müdahalesi, sansür ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması riskini taşıyabilir. Devlet, kendi ideolojisine veya politikalarına aykırı fikirleri baskılayabilir veya engellemeye çalışabilir. Bu durum, düşünce çeşitliliğini azaltır ve toplumsal gelişmeyi engelleyebilir. Devletin rasyonel olmayan fikirlerin yayılmasını desteklemesi rasyonel fikirlerin gelişmesini engelleyebilir veya toplumun ihtiyacı olmayan gereksiz fikirlerin üretimine, kaynak israfına ve refah kaybına yol açabilir.

Devletin fikirler pazarına müdahalesinin yaratabileceği olumsuzluklara örnek olarak modern fiziğin babası olarak bilinen Galile’nin karşı karşıya kaldığı baskılar gösterilebilir.  Ünlü bilim adamı 17. Yüzyıl başlarında dünyanın güneş etrafında döndüğü tezini savunmaktaydı. Ruhani liderler bu görüşe katılmadılar. Onlara göre bu fikirler kutsal kitaba aykırı ve zararlıydı.  1616 yılında Katolik Kilisesi Engizisyonu onu bu fikrinden caymaya zorladı. Galile’ye güneşin evrenin merkezinde durarak dünyanın hareket ettiği fikrinden vazgeçme ve bu konuda herhangi bir açıklama yapmama emri verilmiştir. Galile de elinden geldiği ölçüde fikirlerini kendine saklamaya çalışmıştır. Tabii bu da bilimsel gelişmeyi yavaşlatan bir olay olarak tarihe geçmiştir.

Devletin fikirler pazarına olumlu müdahaleleri  

Devlet, patent ve telif hakları fikri mülkiyetin korunmasını sağlayarak inovasyonu teşvik edebilir. Bazı fikirler, kamu yararı için önemlidir ancak piyasa mekanizması tarafından yeterince üretilmeyebilir veya yaygınlaştırılmayabilir. Devlet, bu tür fikirlerin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması için politikalar geliştirebilir. Örneğin, eğitim ve bilimsel araştırmalar devlet tarafından finanse edilebilir.

Fikirler piyasasında bazı grupların veya bireylerin yeterince temsil edilmemesi veya seslerinin cılız kalması gibi sorunlar yaşanabilir. Devlet, bu tür eşitsizlikleri gidermek için çeşitli mekanizmalar geliştirebilir. Örneğin, medya çeşitliliğini destekleyebilir veya dezavantajlı grupların fikirlerini ifade edebileceği platformların gelişmesine katkı sağlayabilir.

Kaynaklar:

The economics of free speech: Subjective wellbeing and empowerment of marginalized citizens, Diana Voerman-Tam, Arthur Grimes, Nicholas Watson, Journal of Economic Behavior & Organization, Volume 212, August 2023, Pages 260-274

Stages of Economic Growth, W.W. Rostow, The Economic History Review, 1959, Vol. 12, No 1. (1959), pp. 1-16.

Market Place of Ideas, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Marketplace_of_ideas, (Erişim Tarihi: 20.02.2025

Idi Amin Jurisprudence,  Gautam Bhatia, Constitutional Law and Philosophy, July1, 2023, (https://indconlawphil.wordpress.com/2023/07/01/idi-amin-jurisprudence/), Erişim Tarihi: 20.02.2025

 

 

Exit mobile version