Prof.Dr. Soner gökten Açıkladı: Batacak şirketi nasıl anlarsınız?

Borsada şirketler konkordato ve iflas kararı alırken, Prof.Dr. Soner Gökten yatırımcıları uyardı: Batacak şirketi nasıl anlarsınız?

Soner Gökten

Mega Polietilen-MEGAP malumunuz, konkordato talebinde bulunmuştu.

Ekim ayında halka arz için SPK’ya başvuru yapan ve Fortune 500 listesinde Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında gösterilen Pakun da, konkordato talebinde bulundu.

Sıkılaşma süreciyle birlikte, borsada işlem gören Şirketlerin 2024/12 aylık finansalları açısından ise beklentiler negatif.

Bu süreçte, hiç şüphesiz, borsa yatırımcıları gerek portföylerindeki şirketler; gerekse de olası pozisyonlar açısından kuşkulu ve tedirgin.

Yatırımcıların arayışlarının tümü basit bir soruda şekilleniyor: ‘Hangi şirkete yatırım yapılmalı?’

Tabi ki bu sorunun karşılığı olarak çokça dillendirilen, yazılan cevaplar var.

Takasa bakın, sektörde lider olsun, borçluluk oranı düşük olsun gibi…

Lakin mevcut durumda bu denli yoğun bir analiz yerine ki; yatırımcıların bu analizi yapabilme kabiliyetleri son derece sınırlı, anahtar bir şifreye dikkat etmek yeterli.

Çünkü vakit uçma kaçma değil; istikrarlı şekilde sıkılaşma sürecinden güçlenerek çıkabilecek Şirketi bulma zamanı.

Kilit unsur ‘Şirketin nakit üretme becerisi’!

Bu açıdan, her zaman söylediğim gibi, tahakkuk esaslı raporlanan ‘Dönem Karı’nın rakamsal büyüklüğü sıkılaşma dönemlerinde hiçbir anlam ifade etmez.

Bakmanız gereken yer ‘Nakit Akış Tablosu’ olmalı.

Basitçe izah edeceğim lakin bu kolaylaştırılmış analizin bile temel finansal okuryazarlık gerektirdiğini lütfen bir kenara not edin.

Nakit akış tablosu dönem başı nakit mevcudu ile dönem sonu nakit mevcudunun farkını ve bu farkın nasıl oluştuğunu raporlar.

Dönem sonu nakit mevcudu, dönem başı nakit mevcudundan fazla ise; Şirketin ilgili dönemde nakit ve nakit benzerleri yani kasadaki parası artış kaydetmiştir.

Tersi durumda ise; NAKİT AÇIĞI söz konusudur ve bu durum Şirketin ACİL NAKİT BULMA zorunluluğu içerisinde olduğunu ortaya koyar.

Nakit akış tablosunda, nakit giriş ve çıkışları ÜÇ BAŞLIK altında sınıflandırmaya tabi tutulur.

Bunlar (1) İşletme Faaliyetlerinden Nakit Akışlar, (2) Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları ve (3) Finansman Faaliyetlerinden Nakit Akışlarıdır.

Bir işletmenin ana gelir getirici faaliyetlerinden peşin tahsilatları ile ödemeleri arasındaki fark ‘işletme faaliyetlerinden net nakit girişi veya net nakit çıkışı’ sonucunu verir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur. Bir işletme satış yapmış ve hasılat kaydetmiş olabilir. Lakin nakit tahsilat yok ise; hasılat bedeli ticari alacaklarda raporlanır. Basitçe; 100 TL’lik vadeli bir satış sonucu, 70 TL’lik bir maliyete karşın 30 TL kar raporlanacaktır. Ancak; 100 TL alacak şeklinde kaldığı yani peşin tahsilat olmadığı için; kar raporlansa dahi kasaya para girmemiştir. Bir de üzerine 70 TL’lik gider peşin olarak ödenmiş ise; nakit akış tablosunda bu işlemden 70 TL nakit çıkışı görünecektir.

Sektörde rekabetçi gücü yüksek işletmeler; alacak vadesini kısaltma; ticari yükümlülüklerinin vadesini ise uzatma kabiliyetine sahiptir. Aynı örneği, bu tür bir işletme için ele aldığımızda, şayet ilgili dönemde 100 TL’lik satış tutarının peşin tahsil edildiği, buna karşın 70 TL’lik maliyetin ticari borç olarak ötelendiği varsayımı altında; bu sefer bu işlemden nakit akış tablosunda 100 TL nakit girişi görünür. Bu tür bir Şirket, sıkılaşma döneminde, işletme sermayesi (dönen varlık) finansman ihtiyacını azaltmış; yeni faaliyet döngüsü sürecinde elde edeceği kazanç ile ticari borçlarının nakdi karşılama kabiliyetini artırmış olur. Kısaca, sıkılaşma sürecinden güçlenerek çıkar.

Finansman faaliyetleri öz kaynaklar ( Öz sermaye) ile yabancı kaynakların (borçlanmaların) yapısında ve tutarında değişiklik meydana getiren faaliyetlere ilişkin nakit giriş ve çıkışlarını gösterir. Örneğin, bedelli sermaye artırımı nakit girişi, borçlanma nakit girişi, borç ödemesi nakit çıkışı yaratır.

Yatırım faaliyetlerinden nakit akışı ise; uzun vadeli varlıkların ve nakit benzerleri içerisinde yer almayan diğer yatırımların elde edilmesi ve elden çıkarılmasına ilişkin faaliyetler sonucu oluşan nakit girişlerini ve çıkışlarını gösterir. Örneğin, makine satmışsa nakit girişi, makine almışsa (yatırım) nakit çıkışı söz konusudur. Yatırım faaliyetlerinden net nakit çıkışı söz konusu ise; özellikli durumlar hariç; Şirketin yatırım yaptığı yani faaliyet kapasitesini artırdığı anlaşılmalıdır. Tahakkuk esaslı bilançodaki maddi duran varlık artışı ile nakit akış tablosundaki yatırım faaliyetlerinden nakit akışı aynı şekilde değerlendirilemez. Örneğin, bir işletme makinelerini yeniden değerlemeye tabi tutmuş olabilir. Bu finansal değer artışı; bilançoda maddi duran varlıkların artmasına neden olur. Lakin nakit akış tablosunda herhangi bir nakit çıkışı yaratmaz. Bilançoda maddi duran varlık artışı görünse dahi, aslında mevcutta herhangi bir kapasite yatırımı söz konusu değildir.

Şimdi hepsini bir bütün olarak değerlendirelim.

Bir işletmenin, ilgili dönemde, aşağıdaki gibi bir nakit akış profiline sahip olduğunu düşünelim.

Dönem başı nakit mevcudu: 30 birim.

İşletme faaliyetlerinden nakit akışı: +140 birim

Finansman faaliyetlerinden (tamamı borç ödeme) nakit akışı: -70 birim.

Yatırım faaliyetlerinden (tamamı makine alımı) nakit akışı: -30 birim.

Dönemin toplam nakit akışı: +40 birim (140-70-30).

Dönem sonu nakit mevcudu: 70 birim (30+40).

Böyle bir işletmeye ilişkin yorum şu şekilde olacaktır: İşletme, faaliyetlerinden elde ettiği nakit ile borçlarını rahatlıkla ödeyebilmiş, üzerine yatırım yaparak kapasitesini artırmış ve geçen döneme göre dönemde elde ettiği nakit düzeyini artırarak dönem sonu nakit üretimini yükseltmiştir.

Böyle bir işletmenin konkordato riski olmaz.

Böyle bir işletme, sıkılaşma sürecinde ayakta kalır ve korkuların tam tersine rekabetçi üstünlük açısından süreçten güçlenerek çıkar.

Ve işte bu yüzden, tahakkuk esaslı raporlanan borcun göreceli yüksekliği veya düşüklüğünden ziyada, borcun dönemsel yükümlülüklerinin nakden ödenebilme yani sürdürülebilir olma özelliği çok daha önemlidir. Unutulmamalıdır ki; borcun maliyeti özkaynak maliyetine göre düşüktür. Bu nedenle nakit akışı üretebilen bir işletme, borç ile finansal kaldıracın vergi kalkanı etkisinden faydalanabilir. Kısaca, nakit akış tablosuna bakılmaksızın yüksek borç kötüdür söylemi yanlıştır çünkü eksiktir.

 

Sevgi ve vicdanla kalın…

Prof. Dr. Soner GÖKTEN

 

 

 

Exit mobile version