Türkiye’nin ekonomi gündemi hepimizin malumu.
Lakin gözlerimizi ve kulaklarımızı da küresel finansal görünümden ayırmamalıyız.
İşte bu yüzden 2025 yılında finans dünyasını küresel olarak neler bekliyor, özet halinde sizlere aktarayım.
Öncelikle, Japonya hariç olmak üzere ve ABD başta olmak üzere (Trump’ın faiz indirim baskısı hissedilecek) dünya genelinde çoğu merkez bankasının para politikasını gevşettiğini göreceğiz.
Bu durum tahvil piyasalarında ralliye neden olacak.
İpotekli kredi sahipleri (özellikle değişken faizli kullanılmış olanlar) ve yüksek finansal kaldıraç barındıran tüzel kişilikler 2024 yılına göre rahat bir nefes alacak ve bu durum temerrüt düzeyini aşağıya çekecek.
Diğer bir ifadeyle, küresel bazda, jeopolitik riskler hariç, çoğu ülke için genel yayılmış bir kredi not artışı süreci gözlemleyeceğiz.
Görünen o ki, Trump 2.0 birlikte sermayenin ABD sınırları içerisindeki girişimcilik ve yatırım iştahı artacak.
Bu durum ABD borsasında ılımlı bir havayı hakim kılacak.
Hiç şüphesiz ki Hindistan borsası yeni halka arzlar açısından 2025 yılının yıldızı olacak.
Ekonomisini ve kişi başına satın alma gücünü ivmelendiren Hindistan’ın, ABD ve Çin arasındaki paylaşılamaz rolü; Hindistan’a fon akışını artıracak.
Borsa hacminin ve derinliğinin artması çerçevesinde yeni halka arzlar açısından Hindistan’dan sonra Singapur’da ön plana çıkıyor.
Her ne kadar faiz indirim süreçleri itibariyle bankaların net faiz gelirlerinde artış beklenecek olsa da; kredi kanallarındaki artış nedeniyle varlıklar içerisindeki net faiz gelirinin yani net marjların yatay seyretmesi yüksek olasılık.
Özkaynak karlıklıları itibariyle sermaye artırımı ihtiyacı duymayan bankalar ön plana çıkıyor.
Diğer bir deyişle, sermaye yeterliliği sınırlamalarını katı halde uygulayan bankalar ile bunları esneten bankaların öz kaynak karlılıkları önemli seviyede farklılıklar gösterecek.
2025 yılında iklim kaynaklı doğal afet riskleri ve jeopolitik riskler nedeniyle reasürans ihtiyacının artması beklenebilir.
Nitekim 2023’te, doğal afetler kaynaklı sigortalanmış kayıplar üst üste dördüncü yıl 100 milyar Doların üzerinde gerçekleşti.
2024’ün ilk yarısı itibariyle de 60 milyar Doları bulmuş vaziyette (Kaynak: Swiss Re).
Bu tutar, son on yıllık ortalamanın %62 üzerinde.
Dolayısıyla sigortacılık riski ve buna paralel sigorta hizmet fiyatı artış ivmesini koruyor.
Özetle, küresel açıdan,
2025 yılı özellikle tahviller ve belirli ülkelerdeki borsalar tarafında ılımlı.
Bankalar geçmiş yıla göre toparlanma dönemine girmiş görünürlerken, sigorta tarafında kayda değer bir risk yönetimi gerekliliği belirginleşiyor.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN