Şirketler zorda!
Faizler yüksek.
Bırakın finansmana erişimi;
Teknolojik ilerlemeyi yakalayamamış,
Gümrük vergileri olmasa faaliyet hacimleri sıfırlanacak,
NAS ekonomisinde sıfır maliyetli krediyle servet artışı yaşadığı halde şirketi fakir lakin kendisini zengin kılan patronlar,
İnşaat rantı suyunu çekince GYO olup konut yerine hisse satmak isteyenler,
Nakit akışı üretme probleminden dolayı bankaya çalışır hale gelen veya konkordato yerine, kısacası iflastan kurtulmak için sermaye piyasalarını çözüm olarak gören çok sayıda şirket SPK’nın kapısına halka arz için sıralanmış durumdalar.
İstisnalar var mıdır? Muhakkak!
Lakin SPK’nın işi zor.
Seçim bir problem.
Hadi çürükler elendi, iyiler seçildi diyelim…
Piyasada para yok!
Halka harçlıkla başlayan tavan serilerinden bugün bahsedemiyoruz.
Spekülatörler çok tahtayı terk edip, kulaklarının üzerine yatmış vaziyette.
Bu nedenle şu an sağır sultan dahi; halka arzlarda BİZZAT PATRONLARIN KENDİ PARALARIYLA alıcı olmak zorunda kaldıklarını biliyor.
Parası yetmeyenler, banka aracı kurumlarına koşuyor, telefonla müşterilerden rica minnet üç-beşte olsa halka arza katılmaları isteniyor.
O da olmadı; daha önce duyulmamış iskontolarla spekülatörlerin kapısı çalınıyor.
Tek amaç HALKA ARZI kurtarmak!
İşte bu hal ve şart içerisinde, SPK hem üzerindeki ŞİRKETLERİ KURTAR baskısıyla mücadele ediyor; hem de halka arzların kaba tabirle PATLAMAMASI (yani talebin karşılanabilmesi) için kimi zaman tek gözünü kapamak zorunda kalıyor.
Gelelim madalyonun diğer tarafına…
Çokça para var ülke dışında.
Bizzat patronların paraları bunlar.
Özellikle özel sektör tahvil borçlanmalarının geri planında bu var.
Yüksek faizle parayı şirkete sokmak, TL değerlenmeden nemalanmak, sermaye artırmadan parayı yönetebilmek. Yani hisse senediyle değiştirebilir tahviller yordamıyla duruma göre ya faiz ödemeleriyle şirketten para çekilecek ya da hisseye dönüştürülerek sermaye piyasasından kazanç elde edilecek.
Tahvil talebinin canlı tutulması ve Türkiye’ye döviz girişi sağlanması adına buna ses çıkarılmıyor. Yurt dışı tahsisli tahvil ihraçlarının ardı arkası kesilmiyor.
İşte madalyonun her iki tarafı, halka arzlar için, tahvilde vuku bulan parasal aktarımın bir benzerinin de borsa için yapılabileceğini ortaya koyuyor.
SPK’ya önerim şudur;
Halka arzlarda ONAYI KOLAYLAŞTIRMAK için bir ÖNCELİKLENDİRME PRENSİBİ benimsenebilir.
Şöyle ki,
Şayet halka arz talebinde bulunan bir şirket hisse arzının en az %50’inin üç veya daha fazla yabancı kurumsal yatırımcıya satışını ön nihai anlaşmaya bağlı olarak garanti ediyorsa,
Ve bu kurumsallar en az bir yıl bu hisseleri satmama taahhüdü veriyorlarsa,
Ve satış taahhüdü bittikten sonra bu kurumsal yatırımcılar ellerindeki hisse senetlerini bir takvim dâhilinde dilim dilim satma hakkı kazanacaksa;
Asgari şartlar sağlandığı takdirde bu şirketlerin halka arzına doğrudan ve önceliklendirerek onay verilebilir.
Bu sayede,
Türkiye’ye ülke dışında park etmiş DÖVİZ GİRECEK,
Kendine güvenen kurumsal şirketler yurtdışı etkinliklerle pazarlama yapacak yani döviz getirmek için birer gönüllü haline dönüşecekler ve
Ekonomik program desteklenmiş olacaktır.
Sorabilirsiniz…
Takasın %70’i toplu iken tahta spekülatif olmaz mı?
Öncelikle, zaten duvarın arkası böyleydi.
Dolayısıyla bu şekilde herşey aslında şeffaflaşacak.
Piyasaya takvim bazlı fiyatın ayarlanması imkanı tanınacak.
Ayrıca, burası borsa.
Uzaya gitmiş fiyattan hisseyi alsın diye kimse mecbur bırakılamaz.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN