Ekim ayı yıllık TÜFE oranı geçen yılın aynı ayına göre 12,78 yüzde puan, bu sene Eylül ayına göre 0,8 yüzde puan geriledi ve 48,58 oldu. Ekim ayı İTO yıllık geçinme endeksi, yıllık TÜFE’den 10,52 puan daha yüksek çıktı ve yüzde 59,1 oldu.
1- 2024 TÜFE oranı yüzde 42 dolayında olur.
Ocak-Ekim 10 aylık TÜFE oranı yüzde 39,77 oldu. Merkez Bankası beklenti anketine göre beklenen aylık TÜFE oranları; Kasım ayında 1,96 ve Aralık ayında 1,68’dir. Aynen gerçekleşirse, yıl sonu enflasyonu yüzde 41,23 olur.
Dünyada ortalama enflasyon yüzde 5- 6 dolayındadır. Türkiye’nin Arjantin ve bazı Afrika ülkeleri ile aynı renkte olması, utandıran bir tablodur.
Dünyada enflasyon (Eylül veya en yakın tarih)
2- Enflasyonu iktidar yarattı ama özel sektörü suçluyor.
Hazine ve Maliye Bakanı,’’ Geriye dönük fiyatlama davranışının yüksek olduğu kira ve eğitim grubunda yıllık artışlar enflasyondaki düşüşü sınırlandırıyor.’’ diyor.
Enflasyon zaten fiyatlar genel seviyesinde artış demektir. Fiyat artışı nerden nasıl gelirse gelsin, istikrarsız bir ortam var ki geliyor.
Dahası kiralar Borçlar Kanunu’na göre 12 aylık ortalama TÜFE kadar artırılıyor. Siyasi iktidar özel okul ve Üniversite kiralarına neden TÜFE üst sınırı getirmiyor? Yandaş meselesi mi var?
Kaldı ki; başka bir iktidar olsaydı, İktisat mantığına aykırı olarak faiz nas demezdi ve TL krizi yaratmazdı. Başka Hükümet olsaydı, istikrar Programı yapardı ve enflasyon daha kısa sürede çözülürdü ve bu kadar ekonomik ve sosyal tahribat bırakmazdı.
3- Bu iktidar enflasyonsuz Türkiye yaratamaz.
2003‘ten 2018‘e kadar yapısal sorunlar çözülmediği için TÜFE yüzde 10 dolayında kronikleşti. Şimdi bu yapısal sorunlar tırmandı ve rijit hale geldi. Bu nedenle daha yüksek bir kronik Enflasyon dönemine girdik. Bu sorunlar
- Kurumsal yapıda bozulma;
- Kırılgan ekonomik yapı,
- Piyasada oligopol yapı,
- İthalata bağımlı üretim yapısı;
- Toplam Faktör verimliliğinin düşük olması,
- Sektörel dengesizlik ve sanayide düşük kapasitedir.
Bu yapısal sorunlar bu günkü siyasi iktidarın tercihleri doğrultunda oluştu ve bu nedenle bu siyasi iktidar kaldıkça çözülmez. Enflasyon en az yüzde 15 dolayında kronikleşir.
4- Ekonomide durgunluk ve daralma başladı.
Dezenflasyonist para politikaları ister istemez büyüme oranında düşmeye neden olur.
Türkiye’nin kredi notunu artıran Standart and Poor’s 2025 GSYH’ da büyüme oranını yüzde 2,3 olarak tahmin ediyor.
BETAM’ Kesinleşen Nisan, Mayıs ve Haziran ayı GSYH öncü göstergeleri ile yaptığımız hesaplamalara göre Türkiye ekonomisinin 2024 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 0,6 oranında küçülmesini bekliyoruz.’’ dedi.
Aslında son iki buçuk yıl çeyrekler itibariyle, büyüme oranlarına bakarsak, ekonomi durgunluğa giriyor. Geçen sene ikinci çeyrekte yüzde 4,6 olan büyüme oranı bu sene yüzde 2,5’a geriledi. (Aşağıdaki grafik)
Sanayi üretiminde yıllık değişme Temmuz ayında yüzde eksi 4 ve Ağustos ayında yüzde eksi 5,3 oldu.
Ekonomi yönetimi kamuda israfa engel olamadı. Gelir ve kurumlar vergisini artırdı. Bu vergiler büyük oranda tasarruflardan ödenir. Kriz dönemlerinde Tasarruflar üzerine vergi yükü yatırımları engeller.
Ekonomide daralma iflasları ve işsizliği artırır.
5- Yoksulluk arttı.
Maaş ve ücretler TÜFE’ye göre düzeltiliyor. TÜFE düşük gösterildiği için çalışanların satın alma gücü düştü. Zengin fakir farkı açıldı. Gini katsayısı büyüdü, yani gelir dağılımı bozuldu.
Hükümet tarafından bu sene asgari ücretin beklenen enflasyon kadar yüzde 17’ oranında artırılması dillendiriliyor. Standart and Poors’ta bunu söylüyor. Enflasyonu düşürmek için insanları bu kadar aç ve sefil bırakmak mı gerekirdi? Aç insanda verimlilik düşer. Üretim daralır. Mal arzı daralır. Fiyatlar daha çok artar.
Özetle; Enflasyon yüzde 15’ seviyesinin altına düşmeyecektir. Düşürülse bile ekonomik ve sosyal tahribatı yıllarca devam edecektir.