Servet ve gelir dağılımının biçildiği,
10 milyon kişilik kaymak tabaka bir tarafa konulduğunda, 70 milyonun dar gelirli ya da fakir haline geldiği,
Hem beyaz hem mavi yakalının gelecek umutlarının kaybolduğu,
Asgari ücretin tabana yayılarak genel geçer bir ücret halini aldığı,
Eğitimde, sağlıkta, sosyal hayatta fırsat eşitliğinin ortadan kalktığı,
Beslenme ve barınma krizinin hortladığı bu ortamda;
Ses çıkartanları ve çıkardıkları sesi duydukça, adeta kahroluyorum.
Yaşadığımız süreçte manzara ‘VERGİ ADALETSİZLİĞİNDEN’ çıkmış artık ‘VİCDANİ DUYARSIZLIĞA’ dönüşmüştür.
Şirketler ses yükseltiyor: Vergi vermeyelim!
Koca koca markalar matrahsız yani vergi vermemiş,
Kurumlar vergisi mükelleflerinin yarısından çoğu zarar göstermiş,
Negatif reel faiz döneminde sıfır maliyetle kredi alıp taşa toprağa yatıranlar servetlerine servet katmış.
Halbuki bunlar,
NAS döneminde bu yanlıştır enflasyonu patları dememiş,
KGF yanlıştır, ekonomik katma değer yaratmaz yapmayın diye açıklama yapmamıştır.
Mesele ASGARİ ÜCRETE ZAM olunca, ‘BEKLENEN ENFLASYONA GÖRE ARTIŞ’ yapılsın korosuna katılmışlar; insanların açlık sınırının altında yaşamasından hicap duymamışlardır.
İhracatçılar ses yükseltiyor: Vergi vermeyelim!
Yarısından fazlası katma değerli ürün üretmeyen,
Betimleme açısından ‘don gömlek ihracatçıları’ kolay işe alışmışlardır.
UCUZ OLMAKTAN başka bir rekabetçi üstünlük elde edemeyenler, Dolar kurunu karpuz fiyatıyla mukayese etmekten geri durmamış; bir de üzerine kurumlar vergisi istisnası talep eder hale gelmiştir.
Halbuki bunlar,
Yıllarca kur artışının bedelini halkın omuzlarına yüklemekten,
İşler tıkırındayken, acımasız bir servet transferi yaşanırken sessiz kalmaktan,
Bilgiye, insana, AR-GE’ye yatırım yapmak yerine kişisel refahlarını öncelemekten geri durmamışlardır.
Borsacılar ses yükseltiyor: Vergi vermeyelim!
Borsada hissesi olan şanslı tasarruf sahibi azınlık, NAS ve pandemi döneminde kazanmaya alışmıştır.
Şimdilerde müthiş borsacı olduklarını zannediyorlar lakin ilk kez gerçek borsaya dönüyorlar.
Alışkanlıkları sorgulanıyor.
İşin komik olanı ise, borsada vergiye ses çıkaran BORSA AĞALARI değil!
Hamsiler… Yani küçük yatırımcılar.
SÖZDE UZMANLARIN, aparatlı pazarlamacıların peşine takılanlar.
Halbuki bunlar,
Şirketlerin fon kurup, ana faaliyet konularını bırakıp borsada vergiden muaf şekilde bir kesimin ne denli zenginleştiğinin farkında değiller. Kendilerine halka arzlarda harçlık verilerek birilerinin servetine servet kattığının bilincine varamadılar bir türlü.
Konut rantçıları ses yükseltiyor: Vergi vermeyelim!
Ekonomiye hiçbir katkıları olmayan, rant ekonomisinden faydalanıp yüzlerce dairesi olan KONUT AĞALARINDAN bahsediyorum.
Elden kira toplarlar, vergiden kaçarlar, gezer tozar kira toplayarak yeni rant kapıları ararlar.
Alışmışlardı, şimdi şaşırıyorlar. ‘Olur mu öyle şey?’ Nidalarıyla ses yükseltiyorlar.
Eğitim tüccarları ses yükseltiyor: Vergi vermeyelim!
Binadan dönme özel okul yığını, eğitimi yatırım kapısı haline getirdi; Devlet alternatif yaratmaktan uzaklaşınca eğitim özel sektörün eline terkedildi. Gelinen durumda, eğitimle yakından uzaktan alakası olmayan, o kültüre sahip olmayan kişiler DÜKKAN ZANNETTİKLERİ franchise okulları açtılar.
Kazanç iyiydi. Veliler ödeyebiliyordu.
Baktılar doluluklar düşüyor, hep bir ağızdan Devlet’e koştular. Talepleri KDV oranını düşürün!
Hepsinin ortak bakış açısı şu: BİZ AYNI GEMİNİN LÜKS KAMERALARINDA KALALIM AMA BEDELİ RANZALARDA YATANLAR ÖDESİN!
AYIPTIR, AYIP!
Emekli Ayşe Teyze vergi veriyor,
Asgari ücretli Hasan vergi veriyor,
Öğretmen Mehmet vergi veriyor,
Mühendis Gökçe vergi veriyor,
Akademisyen Ali vergi veriyor,
Doktor Hatice vergi veriyor.
Kimse onlara vergi alırken sormuyor.
Ücretlerinden otomatik kesiliyor; benzine, gıdaya, giyime, eğitime sizinle aynı dolaylı vergiyi veriyorlar.
Soruyorum: Sizin yaptığınız vicdansızlık değil mi?
Vergi vermek hem Anayasal hem de vicdani bir görevdir,
Özellikle bu günlerde, servet transferi sonrası, ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ ahlakının tecellisidir.
İstisnalar var mı? VAR!
Vicdanları pırıl pırıl olan,
Sosyo-ekonomik yapı bozulursa zenginliğin bir işe yaramayacağının bilincinde olan,
Samimi ve elini taşın altına koymaktan geri durmayan şirket patronları, ihracatçılar, borsacılar, gayrimenkul yatırımcıları var.
Şahsen biliyorum.
“KAZANDIK, TABİ Kİ VERECEĞİZ! Biz de bedel ödeyeceğiz” diyorlar.
Lakin onlar da seslerini yükseltmeliler.
Zira yıpranmış ve helak olmuş bireysellerin bu gücü yok.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN