Konkordato Suistimallerine hazır olun!

Prof.Dr. Soner Gökten yazdı:

Soner Gökten

Sıkılaşma süreci, resesyonun ayak seslerini artırdı.

Talepte yavaşlama.

Finansmana erişimde zorluk.

Beraberinde ise faaliyetini çevirecek nakdi olmayan işletmelerde borcun geri ödenebilir olmasında yaşanan sıkıntılar!

İflastan kurtulmak için geriye tek bir çare kalıyor: KONKORDATO!

Kısaca finansal borcu yüksek ve kısa vadeli yükümlülüklerini karşılayacak nakit bulamayan işletmeler ardı arkasına konkordatoya başvuruyorlar.

Nedir konkordato?

Alacaklılara yapılacak ödemelerin mahkemece onaylanan bir plana bağlanması.

Bu süreç zarfında haciz imkanı yok.

Yani mahkeme hangi planı onaylarsa, alacaklılar buna uymak zorunda.

Mahkeme onaylamak zorunda mı, hayır!

Hakimin taktirinde.

Kim görüş bildiriyor, bilirkişi.

Teorik olarak konkordato, kamu yararını öncelemek için tesis edilmiştir.

Yani hedefinde makroekonomik bozulmanın önlenmesi ve sosyo-ekonomik adaletin temini yatmaktadır.

Diğer bir ifadeyle, kamu yararı açısından, konkordato sayesinde hem şirketin hayatına devam etmesi hem de alacaklıların olası bir iflasta tasfiye nedeniyle oluşacak değer kaybından olumsuz etkilenmemeleri amaçlanmıştır.

Daha basit bir anlatımla, ‘Şirket sürekli hale gelmemiş bir problem yaşamış olabilir, bir süre nefes alırsa kendini toparlayarak alacaklılara borçlarını ödeyebilir ve kendisi de ekonomik katkı yaratmaya devam eder’ umudunun varlığı üzerine omurgalandırılmıştır.

Ancak, net olarak ifade edeyim bu teorik yaklaşım, ‘NORMAL EKONOMİK KOŞULLARDA’ ve/veya ‘KURUMSAL KALİTESİ YÜKSEK’ ülkelerde nihayete erer.

Ne demek istiyorum?

Resesyon dönemlerinde konkordatonun cılkı çıkar!

Şayet yargı sisteminde objektiflik tam olarak tesis edilemez ise,

Hakim ve bilirkişi yeterli düzeyde ekonomik ve finansal okuryazar değilse,

Sektörel pozitif ayrımcılık (örneğin katma değeri yüksek alanların konkordato önceliği gibi) bir politika olarak benimsenmemişse,

Konkordato kararları gelir dağılımı bozucu etki gösterir.

Yanlış ve haksız şekilde konkordato alan işletmeler;

Tedarikçilerini batırır.

Alacaklılarını batırır.

Ve en önemlisi banklar üzerinde batık krediler yaratırlar!

Çünkü borçlarını ödeyemeyen şirketler, konkordato kurumunu ve mahkeme gücünü kullanarak şayet düzlüğe çıkamazlar ise YARGI KURUMUNU KÖTÜ NİYETLİ KULLANMIŞ olurlar.

İşte bu nedenle,

Ekonomi yönetimi konkordato başvurularını tek bir havuzdan takip etmeli,

Yüce mahkemelerimiz, hakimlerimiz ve bilirkişilerimiz ise başvuruları ince eleyip sık dokumalıdırlar.

Çünkü, haksız verilecek konkordato kararları başkasının hakkını elinden almak anlamı taşıyacaktır.

Mahkemece verilen haciz dokunulmazlığı nedeniyle;

Tahsilat imkanı kaybolan alacaklı bu süreçte batabilir.

Sonuç olarak ise, bir hak korunurken bir hak göz ardı edilmiş olur.

Tekrar edeyim, sıkça duymaya başlayacağımız konkordato süreçleri için makro bir konkordato politikası belirlenmelidir.

Katma değer yaratan sektör ve işkollarına pozitif ayrımcılık sunulmalıdır.

Altını çizerek söylüyorum, BANKA KREDİSİ YOĞUN KONKORDATO BAŞVURULARINDA bankaların bilirkişiyle eşdeğer olarak kabul edilecek görüşü alınmalı, kredi kullanımı sonrasında konkordato başvurusunda bulunulan ŞİRKETİN İÇİNİN BOŞALTILIP BOŞALTILMADIĞI hususunda geriye yönelik araştırma tesis edilmelidir.

Unutulmamalıdır,

Bireysellerin yani emeklilerin, asgari ücretlilerin, beyaz yakalıların konkordato şansı bulunmamaktadır.

Kimse onlara acımamaktadır.

Yasal koruma sunmamaktadır.

Sözün özü,

Ekonomiye katma değer yaratmayan,

Ranttan faydalanan,

Patronu zengin kendisi fakir şirketler, konkordato gömleğini giymemeli, batacaklarsa batmalıdırlar.

 

Sevgi ve vicdanla kalın…

Prof. Dr. Soner GÖKTEN

 

 

 

 

Exit mobile version