‘En az 3 çocuk’ hedefi rafa mı kaldırılacak, yoksa göçmenlerle mi ulaşılacak?

TCLira.com yazarı Prof.Dr.Cem Başlevent, Türkiye'nin hızla azalan nüfus sorunu ele aldı.

Sponsorlu Bağlantılar

TÜİK tarafından her yıl açıklanan nüfus verileri ve demografik göstergeler Türkiye nüfusunun artış hızının son yıllarda belirgin şekilde düştüğünü ve bunun başlıca nedeninin doğurganlık hızındaki azalış olduğunu ortaya koymakta. 2000 yılında 2,5 civarında olan, bir kadının hayatı boyunca doğurduğu ortalama çocuk sayısını gösteren ‘toplam doğurganlık hızı’nın 2023 yılında 1,5’e düşmüş olması dünyada bir benzerinin bulunması ve izah edilmesi güç bir durum.

Ülkede aile yapısını sarsan çok köklü bir kültürel dönüşümün, bir savaş durumunun ya da sıkı bir nüfus kontrolü politikasının söz konusu olmadığı dikkate alınırsa, doğurganlık hızındaki düşüş ancak ülke ekonomisine dair önemli bir değişimin yansıması olabilir. Kadınların gittikçe daha eğitimli olmaları ve işgücüne daha yüksek oranda katılıyor olmaları da daha az çocuk sahibi olmalarının bir nedeni olsa da, genç çiftlerin ekonomik zorluklar ve geleceğe dair çeşitli endişeler nedeniyle çocuk yapmaya çekiniyor olmaları günümüz Türkiyesindeki durumu daha iyi açıklıyor gibi görünüyor.

Yeni nüfus projeksiyonları
Türkiye’de nüfus artışının yavaşladığı epeydir biliniyor olmakla birlikte bunun önümüzdeki onyıllar için nasıl bir tabloyu ima ettiği netleşmemişti. Geçtiğimiz günlerde TÜİK’in 6 yıl aradan sonra yayınladığı nüfus projeksiyonları ile birlikte, bu konu da büyük ölçüde açıklığa kavuşmuş oldu.

2023 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarının temel alındığı yeni nüfus projeksiyonları 2018’de yayınlanan projeksiyonlara göre çok daha düşük nüfus büyüklükleri öngörüyor geleceğin Türkiyesi için. Doğum, ölüm ve uluslararası göçe ilişkin demografik göstergelerdeki mevcut durumun devam edeceği varsayımı altında türetilen ‘ana senaryo’da yer alan nüfus büyüklükleri, 6 yıl öncenin kötümser, yani düşük senaryosunun dahi altında. Aşağıdaki grafikte de görüldüğü üzere, ana senaryoya göre Tükiye nüfusunun 2050’li yıllarda 94 milyona ulaştıktan sonra düşüşe geçeceği öngörülüyor.

Yeni nüfus projeksiyonları üzerine medyada çok sayıda yorum yapıldı. Örneğin, 10haber.net’te Prof. Şenol Babuşçu nüfus azalmasıyla birlikte yaşlı nüfusun artışının sorun yaratacağını belirterek, mevcut durumda bile yürütülemeyen sosyal güvenlik sisteminin çökeceğini, kamusal sağlık sisteminin de yürümez hale geleceğini iddia etti. Prof. Babuşçu ayrıca ülkede azalacak olan nüfusun Türk nüfusu olacağına, ülkeye yeni gelen ve doğurganlık hızlarının çok yüksek olduğu bilinen yabancıların gelecekte Türkleri azınlık durumuna düşürme olasılığına dikkat çekti.

Demografik göstergelere dayalı analizlere Karar gazetesindeki köşe yazılarında uzun zamandır yer vermekte olan gazeteci İbrahim Kahveci ise doğurganlık hızındaki çarpıcı düşüşün Almanya ya da Japonya’daki gibi zenginlikten değil, fakirlikten kaynaklandığını iddia etti. Halkın resmi istatistiklere de yansıyan mutsuzluk ve umutsuzluğunun doğum oranlarını bitirme noktasına getirdiğini söyleyen Kahveci “Lafla, 3 çocuk yapın demekle iş bitmiyor; icraatla milletin umudunu ve mutluluğunu yükseltmek gerekiyor” yorumunu yaptı.

Toplumsal ve doğal koşulların hızla değiştiği dünyada güncel nüfus projeksiyonları da bir süre sonra geçerliliğini önemli ölçüde yitirebilir. Ya da şu an olumsuz gibi görünen bazı durumlar geleceğin dünyasında avantaja da dönüşebilir. Ancak, Anadolu topraklarında doğuştan T.C. vatandaşı olanların büyük çoğunluğu teşkil etmekten uzaklaşmasının bizler ve sonraki nesiller için hayırlı sonuçlar doğurması pek mümkün görünmüyor.

Karar verici konumda olanların, ülkenin demografik yapısını eski haline getirmenin faiz politikasında 180 derecelik dönüş yapmak kadar basit olmadığının, hatta imkânsız olduğunun bilincinde olarak, bu alanda büyük hatalar yapmayacaklarını umuyoruz.

Kaynak: TTCLira.com

Sponsorlu Bağlantılar

Exit mobile version