İki yıl önce gerek iş dünyası gerekse de mali müşavirler enflasyon muhasebesi uygulanmasından yana tavır koymuşlardı.
Tabi ki bunun nedeni, bilgi kullanıcılarının yani finansal tablo okuyucularının gerçek bilgilere ulaşmasını temin etmek değildi.
İş insanları, enflasyon muhasebesi uygulanırsa daha az vergi ödeyeceklerini düşünüyorlardı.
Tabi ki, Türkiye’de istisnalar hariç adeta salt vergiden kaçınma danışmanlığı haline gelmiş bir meslek olan mali müşavirler ise mükelleflerinin aleyhine konuşamamışlardı.
Özellikle inşaat sektörü müteahhitleri, bitirdikleri konutları satacaklarını ve maliyet değeri kaynaklı vergi avantajı elde edeceklerini hesap ediyorlardı.
Ne var ki, EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI.
Uygulama esnasında bir baktılar ki, ne görsünler?
Ortaya çıkan sıkılaşma süreciyle konutları satamayan müteahhitler, realize olmamış değer artışları nedeniyle ve NAS döneminde kredi kullanıp servet transferinden nemalananlar ise finansal borç kaynaklı parasal pozisyon kazancı nedeniyle VERGİ ÖDEYECEKLER!
Vergi ödememeyi alışkanlık haline getirerek meşru hak gören Türkiye’nin fakir şirketlerinin zengin patronları hep beraber halaya girdi ve LOBİLİCİLLİK faaliyetlerine yüklenerek ses çıkartmaya başladılar.
İşte alın size tam bir komedi, tam bir kara mizah: Önce istediler, şimdi karşılar iyi mi!
Lakin bu sefer, iş insanlarının etik olmayan, vicdana ve vergi adaletine sığmayan bu GERİ VİTES haykırışlarına (istisnaları tenzih ederim) mali müşavirlerin de ALET EDİLMİŞ olmasını büyük bir üzüntüyle takip ediyorum.
Patronlar VERGİ ÖDEMESİN diye; bu denli önemli bir mesleğin ALGI SÜRECİNE alet edilmiş olmasına tahammül gösteremiyorum.
Hiç şüphesiz ki, gelinen bu durumda mali müşavirlerin tepe yapılanması olan ‘TÜRMOB-Türkiye Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin ciddi ÖNGÖRÜ YOKSUNLUĞUNDA oluğunu söylemek mümkün.
Zira TÜRMOB denilince aklımıza ne geliyor?
Beyannamelerin iki üç gün ötelenmesi!
Başka?
Hiçbir şey.
Emin olun, Türkiye mali müşavirlik sistemi günden güne güç kaybediyor.
Böyle giderse de ÇÖKECEK.
TÜRMOB’un ele alması gereken öylesine önemli konular var ki…
Örneğin asgari ücret tarifesine uyulmaması konusu.
Veya yıllardır hayata geçirilemeyen büro standartları. Meslek mensubu adeta yapay zeka yerine konuluyor ve öylesine defter yükü alıyor ki! Hangi ara kendini geliştirecek, hangi ara enflasyon muhasebesi öğrenecek?
Sosyal imkanların artırılması konusu veya bir türlü iyileştirilemeyen özlük hakları.
Ana meseleler bunlar iken TÜRMOB neden sessiz?
Yoksa yönetimde bulunan kişiler bu meseleler hususunda çıkar çatışması içerisinde mi?
Açık ve net olarak, kıvırmadan söyleyeyim.
Günün sonunda ortaya çıkan fotoğraf şu: Vergi vermemeyi amaçlayan patronlara alet olmuş ve nihayetinde enflasyon düzeltmesi yapma becerisine dahi haiz olmayan mali müşavir topluluğu!
Mesele ciddi! Hem de çok ciddi.
Meslek mensuplarıyla konuştuğumda bir dokunup bin ah işitiyorum.
“Hocam, angaryadan sıyrılıp ne ara kendimizi geliştirmeye fırsat bulalım?” diyorlar ve konuşma “Zaten kazandığımız ne ki?” diyerek son buluyor.
Pandemi döneminde hiçbir destek alamadılar.
Raporlama fonksiyonunun ön planda olması gereken meslek, bugün bir tür EVRAK MEMURLUĞUNA dönüşmüş durumunda.
Bir yandan Kamu, diğer yandan Şirket sahipleri taleplerini mali müşavirlerin sırtına yüklemiş vaziyette.
Biri vergi istiyor diğeri ise vergiden kaçınmak!
Ve neticede, bilgisi ihtiyaçları karşılamayan bir mali müşavir topluluğu ortaya çıkıyor!
Ve neticede, enflasyon muhasebesi bu gerçeği gözler önüne seriyor.
Ve neticede, mali müşavirlerin çıkarları ile patronların çıkarları eşleşerek; ne yazık ki kamusal sorumluluğu olan bir meslek VERGİ VERMEYELİM LOBİSİNİN ekmeğine yağ sürer hale geliyor.
Eğitim çarkından nemalanmak isteyen akademisyenler sus pus olmuş şekilde bu harakiriye ses çıkartmazken; KGK’da ‘Mali Müşavirlere’ güvenmediğini açık bir şekilde ilan etmiş oluyor.
Tekrar edeyim ve altını çizeyim: KGK’nın UFRS için ilan ettiği hesap planı uygulaması işi özünden uzaklaştırmakta, mesleki muhakemeyi yok saymakta, mali müşavirlerin itibarını zedelemekte ve tekdüzen tembellerini sektörde tutmaktadır.
Tüm bunlar olurken, maalesef, ileri görüşlü yapısına karşın Sermaye Piyasası Kurulu-SPK, mevcut iş yükü nedeniyle bu konulardan uzaklaşmakta ve muhasebe ekosistemini, tekdüzen gericiliğine mahkum olduğu anlaşılan KGK’nın güdümüne teslim etmeye mecbur kalmaktadır.
Özetle, Türkiye’de mali müşavirlik sistemindeki erozyon, enflasyon muhasebesi ile gün yüzüne çıkmıştır; başkaca konularla da çıkmaya devam edecektir.
En günahsız olanlar ise orta ve alt seviyedeki meslek mensuplarıdır.
Günün sonunda; MUHASEBE SEKTÖRÜ AĞALARI hariç olmak üzere, mali müşavirlerin derdi herkes gibi ekmek parasıdır.
Lakin mesleki saygınlık bilgiden gelir ve saygınlık ortadan kalkarsa, ekmek parası azalır.
TÜRMOB’a duyurulur!
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN