Merkez Bankası ve Firmalar

Sadece TCMB’nin kredibilitesi ile ilgili sorunlar değil, ekonomide güveni artıracak yapısal tedbirlerin alınmasında yaşanan zorluklar, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardaki yükselişler, maliye politikasından enflasyonla mücadeleye geniş bir destek gelmemesi, hukukun üstünlüğü, adalet, kamu düzeni ve uluslararası ilişkiler alanlarının iyi yönetilememesi de firmaların fiyatlama davranışları üzerinde olumsuz etkiler yaratabilecektir.

Dr. Ayhan Bülent Toptaş

Dr. Ayhan Bülent Toptaş

Haziran ayı enflasyonunun yüzde 1,64 olarak açıklanmasını takiben enflasyonun artık düşmeye başladığı yönünde bir rehavet dalgası piyasalara yayılınca TCMB Başkanı Fatih Karahan tek bir göstergeye bakarak bir karara varmanın mümkün olmadığını belirterek bu dalgayı kesmeye çalıştı. Bu hatırlatmaya rağmen, temmuz ayı içinde faiz indirimi beklentileri sıklıkla dile getirilmeye başlandı, hatta Eylül’de faiz indirmenin iyi bir fikir olabileceğine ilişkin sohbetler yoğunlaştı. Ay sonuna doğru ise TCMB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’dan bu konuyla ilgili net bir açıklama geldi. Bu açıklamaya göre faiz indirimi henüz TCMB’nin gündeminde değildi.

 

Akçay’ın açıklamasında dikkat çeken önemli bir bölüm firmalar hakkındaydı. Ona göre her gün satın aldığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirleyen firmaların enflasyon beklentileri çok önemli. Eğer firmaların enflasyon beklentileri TCMB’nin enflasyon hedeflerine yakınsa yani TCMB yıllık yüzde X’lik bir enflasyon hedeflerken, firmalar da yüzde X civarında bir enflasyon bekler, bütçe ve fiyatlamalarını bu beklentiye göre ayarlarlarsa enflasyon hedeflerine ulaşmanın üretim ve istihdam üzerindeki olumsuz etkileri daha az olur. Buna karşın, TCMB yıllık yüzde X’lik bir enflasyon hedeflerken, firmalar bu hedeften daha yukarda bir oranda bütçe artırır ve fiyat ayarlamaları yaparsa enflasyonu düşürmeye yönelik politikalar üretim ve istihdam seviyesinde önemli düşüşlere yol açacaktır.

Akçay’ın söyledikleri biraz daha somut bir hale getirilebilir.  Tablo 1’de görüldüğü üzere 2022 ve 2023 yıllarında enflasyon oranları yüzde 65 seviyelerindeydi. Söz konusu yıllarda geniş tanımlı para arzı da (M3) yüzde 65 civarında büyüdü. Şimdi ise TCMB 2024 yılı enflasyonunu yüzde 40 civarına çekmeye çalışıyor. Tabii bunu yaparken de üretimin azalmasını ve işsizliğin artmasını istemiyor. Firmalara şu mesajı vermek istiyor: Bu yüzde 65’lik enflasyon çok fazla. Gelin, bu yıl siz fiyatlarınızı bu kadar artırmayın. Mal ve hizmetlerinize yüzde 36’dan fazla zam yapmayın. Ben de para arzını kısayım. Böylece üretim ve istihdamda bir düşüş yaşanmasın. Ama, ben para arzını kısarken siz fiyatları artırmayı sürdürürseniz ben de sıkı duruşumu korumaya devam ederim. Piyasada para arzı artış hızı azalırken siz fiyatları bundan daha fazla yükseltmeye devam ederseniz mal ve hizmetlerinizi satamazsınız. Hepimiz bunun olumsuz sonuçlarına katlanırız. İşsizlik artar, üretim azalır ve enflasyon devam eder. Peki TCMB bu taahhüdüne uyuyor mu?

TCMB bu taahhüdüne uymuş gözüküyor. 2022 ve 2023 yıllarının ilk 7 ayında M3’deki artış yüzde 38 civarındaydı. Buna karşın 2024 yılının aynı döneminde M3 sadece yüzde 19 civarında artmış. Yani TCMB sözünü tutuyor, parasal genişlemeyi yavaşlatıyor. Peki firmalar ne yapıyorlar? TCMB’nin yaklaşımını nasıl değerlendiriyorlar? Buna kesin bir yanıt vermek şimdilik zor. Geçen mayıs ayında TCMB yıllık enflasyon hedefini yüzde 36’dan yüzde 38’e yükseltti. Önümüzdeki aylarda firmaların tutumları daha da netleşecektir.

Bu noktada TCMB’nin kredibilitesi çok önemli. TCMB’nin kredibilitesi yüksek olduğu ölçüde para arzını işsizliğe yol açmadan azaltabilmesi mümkün olabilir. Sorun şu ki, son on yıl içinde TCMB’nin kredibilitesi çok hırpalandı ve kurumun kredibilitesini yeniden kazanmaya çalıştığı bir dönemde enflasyonu aşağıya çekme süreci çok sancılı hale gelebilir.

Sadece TCMB’nin kredibilitesi değil ekonomide güveni artıracak yapısal tedbirlerin alınmasında yaşanan zorluklar, yönetilen ve yönlendiren fiyatlardaki yükselişler, maliye politikasından enflasyonla mücadeleye geniş bir destek gelmemesi, hukukun üstünlüğü, adalet, kamu düzeni ve uluslararası ilişkiler alanlarının iyi yönetilememesi de firmaların fiyatlama davranışları üzerinde olumsuz etkiler yaratabilecektir.

Firmaların enflasyon beklentileri piyasa beklentileri ve hane halkı beklentilerinden farklı

Firmaların beklentilerini nasıl oluşturdukları, bu beklentilerin kararlarını nasıl etkilediği merkez bankaları için çok önemlidir. Özellikle de enflasyonla mücadele dönemlerinde. Firmaların enflasyon beklentileri ile ilgili bilinen önemli bir gerçek bu beklentilerin hane halkı ve piyasa profesyonellerinin enflasyon beklentilerinden farklı olmasıdır. Genel olarak firmaların enflasyon beklentileri piyasa profesyonellerinin beklentilerinden yüksek ve hane halkı enflasyon beklentilerinden düşüktür.

Türkiye’de de Grafik 1’de görüldüğü gibi genel olarak 2019 ile 2022 yılları arasında imalat sanayi firmalarının enflasyon beklentileri piyasa profesyonellerinin enflasyon beklentilerine daha yakın. Bununla birlikte, 2021’de başlayan politika faizi indirimlerini takiben firma beklentilerinin kötüleştiği, piyasa profesyonelleri beklentilerinden yukarı yönde uzaklaştığı ve hane halkı beklentilerine yaklaştığı görülmekte.

Geçtiğimiz ay başında Avrupa Merkez Bankası tarafından enflasyon beklentilerinin firma kararlarını nasıl etkilediğine dair bir araştırma yayınlandı. Araştırmada firma beklentilerini neyin etkilediği, bu beklentilerin yeni bir bilgi ile nasıl değiştiği, firma planlarını ve tercihlerini etkileyip etkilemediği konuları ayrıntılı bir şekilde değerlendirildi. TCMB de bu alanda geniş bir birikime sahip. Türkiye geneline yayılmış olan özel bir örgütlenme çerçevesinde TCMB uzmanları her yıl yüzlerce firma ile görüşerek saha bilgilerini merkeze aktarıyorlar, reel sektörün nabzını tutuyorlar. Elde edilen bilgilerin para politikasının şekillenmesine çok önemli katkılar sağladığı ve enflasyonla mücadelede önemli bir rol oynadığı yadsınamaz bir gerçek.

Exit mobile version