“Dereyi görmeden paçaları sıvama” Türkiye’de en çok bilinen atasözlerinden birisidir. Gelecekte meydana gelmesi beklenen bir olayın gerçekleşeceğine dair açık bir kanıt yokken bu olay neredeyse gerçekleşmek üzereymiş gibi eylem hazırlıkları içine girmenin ve önerilerde bulunmanın uygun olmadığını ifade eder. Geçen ayın ilk günlerinden itibaren TCMB’nin politika faizini indirebileceğine dair birtakım görüşlerin yoğunlaşmaya başlaması bu atasözü ile oldukça çelişen bir gelişme olarak ortaya çıkıyor.
Bu çelişkinin ana nedenlerinden birincisi, bu görüşler daha sık ortaya atılmaya başladığında Türkiye’de enflasyon oranı yüzde 75’in üstündeydi ve bugün halen yüzde 70’in üzerinde. Yani hala yüzde 20’lik bir negatif faiz ortamındayız.
İkinci olarak, herhalde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde enflasyon rakamlarının bu kadar şüpheli karşılandığı bir dönem yok. Bu rakamlar doğru değilse para politikası başta olmak üzere tüm ekonomi politikalarının başarısızlığa uğrayabileceği ileri sürülüyor. Geçenlerde ünlü ekonomi gazetecisi Alaattin Aktaş’ın enflasyon hesaplaması ile ilgili ortaya koyduğu bazı veriler kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Aktaş’ın yazısının yarattığı etkiyi göğüslemek üzere TUİK başkanının basın mensuplarına yaptığı sunum bu şüpheleri azaltmadığı gibi bir fiyasko olarak değerlendirildi.
Üçüncü olarak, piyasa beklentileri yavaş yavaş aşağıya çekiliyor gibi gözükse de halkın enflasyon beklentileri hala çok yüksek. Koç Üniversitesi tarafından KONDA Araştırma ve Danışmanlık şirketiyle ölçülen Türkiye Hane halkı Enflasyon Beklenti Anketi temmuz ayı sonuçları halkın kafasındaki enflasyonun yaklaşık yüzde 100 civarında olduğunu ortaya çıkarıyor. Beklentilerin böylesine yüksek olması satın alma ve fiyatlama davranışları üzerinde enflasyonist bir etki yaratır ve enflasyonla mücadeleyi zorlaştırır.
Son olarak, hala büyüme rakamları yüksek. Bu yılın ilk çeyreğinde büyüme yüzde 5,7 civarındaydı. IMF bu ay ortasında Türkiye ekonomisine yönelik 2024 yılı büyüme tahminini yüzde 3,1’den yüzde 3,6’ya çıkardı. Bu büyüme oranları ekonomide enflasyonu aşağıya çekecek bir yavaşlama olmadığını göstermekte.
TCMB ihtiyatlı davranmakta çok haklı
Haziran ayı enflasyonunun yüzde 1,64 gelmesi büyük bir zafer gibi algılansa da TCMB başkanı söz konusu rakamın açıklanmasının hemen arkasından Reuters haber ajansına verdiği demeçte enflasyon rakamlarında oynaklığın yüksek olduğunu ve tek bir rakamla bu savaşın kazanılamayacağını ifade etti. Temmuz ayı enflasyonu ile ilgili tahminlerin yüksek olması Karahan’ın haklılığına yönelik önemli bir işaret.
Enflasyon yüzde 70’lerde politika faizi ise yüzde 50’lerde iken faiz indirimlerinden bahsedilebilen bir ülkede baz etkisinin de desteği ile enflasyonun yüzde 50’nin altına düşmesi halinde TCMB’nin üzerinde nasıl bir baskı oluşabileceğini hayal etmek zor değil. Öncelikle iktidar, sonrasında da ucuz kredilerle çalışmaya alışan firmalar Eylül ayından itibaren TCMB’yi politika faizini indirmeye zorlamak isteyebilirler.
Enflasyon yüzde 40 seviyelerine inene kadar faiz indirimini düşünmeye gerek yok. Enflasyon yüzde 40’seviyelerinin altına düştüğünde ise da bir süre pozitif faiz dönemi olmalı. Yani, politika faizinin bir süre enflasyonun 5-10 puan üzerinde kalması sağlanmalı ve canavarın öldüğünden emin olunmalı. Böyle yapılmazsa 2020’li yılların 90’lı yılların bir benzeri olarak tarihe geçeceği şüphesi de ortadan kalkmayacaktır.