Mehmet Şimşek’in vergi paketi neyi hedefliyor?

Mehmet Şimşek’in, kurumlar ve gelir vergisi sistemlerinin daha etkili bir şekilde çalıştırılması hedefi gerçekleşebilirse bu Türkiye’nin yararına olur. Bununla birlikte, vergileme siyaseten sevimsiz bir konu ve Şimşek’in girişimlerinin bazı ciddi direnç noktaları ile karşılaşabileceğine dair değerlendirmeler yapılıyor. Gelişmeleri izlerken, daha adil bir vergi sistemi için gösterilen çabaları destekleyeceğiz.

Dr. Ayhan Bülent Toptaş

Dr. Ayhan Bülent Toptaş

VERGİ PAKETLERİNDEKİ ANA HEDEF GELİR VE KURUMLAR VERGİSİNİN SİSTEMDEKİ AĞIRLIĞININ ARTIRILMASI

TBMM’nin 1 Temmuz’da tatile girmesi beklenirken, tatil temmuz sonuna ertelendi. Bunun en önemli nedeni birkaç aydır Türkiye’nin gündeminde olan bir “Vergi Paketi”. Geçen hafta bir televizyon programına konuk olan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önümüzdeki karşımıza çıkması beklenen vergi paketleri ile ilgili iki ilkeleri olduğunu belirtti: 1) Vergide adaleti pekiştirmek 2) Uyumu ve etkinliği artırmak. Bu açıklamadan sonra TBMM’ye sunulması planlanan paketler bu iki ilke açısından değerlendirilmeli.

Peki, sunulması beklenen paketlerin amaçladığı vergi adaleti nedir? Türkiye’de vergi adaleti ne durumda?

Vergi adaleti genel olarak iki alt başlıkta ele alınabilir. Bunlardan birincisi olan “ödeme gücü” ilkesine göre gelir ve servet durumları itibariyle aynı ödeme gücüne sahip kişiler aynı miktarda vergi ödemelidirler (yatay adalet). Diğer taraftan, fazla ödeme gücüne sahip kişiler daha az ödeme gücüne sahip kişilerden daha fazla vergi ödemelidirler (dikey adalet).

Vergi adaletinin diğer alt başlığı “yararlanma” ilkesidir. Bu ilkeye göre ise vergiler devletin sunduğu hizmetlerin bir karşılığı olarak ödenir. Buna göre devletten aynı miktarda ve nitelikte hizmet alanlar aynı vergiyi öder (yatay adalet), daha fazla ve daha üstün nitelikli hizmet alanlar ise daha fazla vergi öder (dikey adalet).

Dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 50’nin altına çekilmeli

Türkiye’de vergi adaleti ile ilgili ana sorunu vergilemede ödeme gücü ilkesinden sapma oluşturuyor. Bu sapmanın ana kaynağı dolaylı ve dolaysız vergiler arasındaki dengesizlik. Dolaysız vergiler gelir ya da servet üzerinden alınır. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, emlak vergisi dolaysız vergilerdir. Geliri ve serveti elde eden gerçek veya tüzel kişi vergi mükellefi haline gelir. Aynı geliri ve serveti elde edenler aynı vergiyi öderler (yatay adalet). Gelir ve servet miktarı arttıkça ödenecek vergi de artar (dikey adalet).

Dolaylı vergiler ise genel olarak büyük ölçüde yapılan harcamalar üzerinden alınır. Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) bilinen en iyi örneklerdir. Örneğin; bugün itibariyle 70’lik bir rakının fiyatı 850 TL’dir. Bu fiyatın 400 TL.’lık kısmı ÖTV, 140 TL’lik kısmı ise KDV ödemesidir. Yani 850 TL.’nın 540 TL.’sı vergi olarak ödenmektedir. Bunun kendi başına ne kadar ağır bir vergileme olduğu ortadayken, rakıyı alan kişinin asgari ücretle çalışan bir işçi veya Türkiye’nin en zengin adamı olması durumu değiştirmez. İş adamı da işçi de aynı vergiyi, yani 540 TL’yi ödemek zorundadır.

Devlet gelirlerinin büyük bir kısmını dolaylı vergiler üzerinden sağlamaktadır. Örneğin Türkiye’de 2023 yılında toplanan 4,5 trilyon TL’lik vergi gelirinin yaklaşık 2,5 trilyon TL’si KDV ve ÖTV’den elde edilmiştir, diğer dolaylı vergilerin eklenmesiyle bu vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 65’e ulaşmaktadır. Genel olarak, bu oranın yüzde 50’nin altına çekilmesinin daha adaletli bir vergi sisteminin oluşturulması açısından önemli olduğu düşünülmekte.

Şimşek, dolaylı vergilerin oranlarını düşürmeyi, vergi tabanını genişletmeyi, kayıp ve kaçakları azaltmayı planlıyor.

Geçen hafta katıldığı Bloomberg HT-Habertürk yayınında toplam vergiler içinde doğrudan vergilerin oranının düşük olmasına dikkat çeken Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in bu çerçevede atmak istediği ilk adım yurt dışı merkezli çok uluslu şirketlerden ve Türkiye’de faaliyet gösteren bütün şirketlerden asgari kurumlar vergisi almak, yap, işlet devret modeliyle gerçekleştirilen kamu-özel iş birliği projelerinden alınan kurumlar vergisini yüzde 30’a çıkarmak. Şimşek, avukatlık, kuyumculuk ve doktorluk gibi mesleklerde inandırıcı olmayan düzeylerde, çok az tutarda gelir vergisi matrahı beyan edildiğini, kurumlar vergisi mükelleflerinin yarıdan fazlasının vergiden kaçtığını, kaçındığını ileri sürerek, asgari gelir ve kurumlar vergisi uygulaması getirmek ve denetimleri artırmak istediklerini belirtti. Şimşek bir başka adım olarak, gayrimenkul yatırım ortaklıklarına yönelik vergi istisnalarını kaldıracaklarını ifade etti. Kripto varlıklar ile borsa kazançlarının vergi kapsamına alınması da üzerinde ayrıca çalışılmakta olan konular.

Özetlemek gerekirse, Şimşek, vergi paketinde dolaysız vergiler olan kurumlar vergisi ve gelir vergisi üzerindeki çalışmaları yoğunlaştıracaklarını, ayrıca vergilendirilmeyecek alan bırakmayacaklarını belirtiyor.

Vergide uyum ve etkinlik

 Mehmet Şimşek’in üzerinde durduğu bir diğer ilke de vergide uyumluluk. Vergide uyumluluk tahmin edilebileceği gibi vergi mükelleflerinin vergi yasalarına uyması ve vergilerini zamanında ve eksiksiz olarak ödemesidir. Konuşmalarından, Şimşek’in uyumun sağlanmasına yönelik en önemli tedbir olarak vergi denetimini yoğunlaştırmayı öngördüğü anlaşılıyor. Şimşek, bu çerçevede TBMM’den denetim yetkilerinin artırılmasına yönelik taleplerinin olabileceğini iletti.

Hazine ve Maliye Bakanı vergi paketinde etkinlik ilkesinin de hedeflendiğinden bahsetti ama bu konuda pek bir şey söylemedi. Aksine, yurt dışına çıkış harcı ile ilgili yaptığı değerlendirmede bu ilke ile çelişen şeyler söyledi. Burada önce kısaca “Yurtdışına Çıkış Vergisi” ve “Yurt Dışına Çıkış Harcı” nın kısa tarihçesini anlattıktan sonra sözü geçen yıl Türkiye’de yaşanan deprem felaketine getirdi. Geçen yıl bir trilyonun üzerinde bir kaynağın deprem felaketinin yaralarının sarılması için harcandığını ve bu senede yaklaşık aynı miktarda paranın harcanacağını belirtti. Sonra da çıkış harcının artırılarak deprem için harcanacak bir kaynağa dönüştürülmesini planladıklarını söyledi ve “yurt dışına gidenlerin imkânı var, ödeyebilirler” şeklinde bir yaklaşımı savundu.  Deprem bölgesinin yeniden inşası için trilyonlarca lira harcanırken, yurt dışına çıkış harcındaki artışın getireceği 20-25 milyar TL.’yi önemsemek ve tartışma konusu yapmak vergilemede etkinlik prensibi açısından çok anlamlı gözükmüyor.

Mehmet Şimşek’in, kurumlar ve gelir vergisi sistemlerinin daha etkili bir şekilde çalıştırılması hedefi gerçekleşebilirse bu Türkiye’nin yararına olur. Bununla birlikte, vergileme siyaseten sevimsiz bir konu ve Şimşek’in girişimlerinin bazı ciddi direnç noktaları ile karşılaşabileceğine dair değerlendirmeler yapılıyor. Gelişmeleri izlerken, daha adil bir vergi sistemi için gösterilen çabaları destekleyeceğiz.

 

 

Exit mobile version