Bölge müdürleri bankaların faaliyet etkinliklerinin düzeyini ve yönünü tayin eden en etkin pozisyonlar haline gelmiştir.
Yetkileri ve inisiyatifleri geniştir.
Bu bahisle bölge müdürleri bankaların sahadaki komutanları,
Kurum dahilindeki derebeyleridir.
Bu durum bir bakış açısıyla gerekli ve olumlu,
Diğer bir çerçeveden ise sakınca yaratabilir haldedir.
Olumlu tarafı adaptasyon temelli faaliyet ve pazarlamanın mümkün hale gelmesidir.
Yani standart, toptan ve makro yaklaşımlara dayalı olarak değil; bölgeye yani oranın müşterisine, kültürüne, sosyoekonomik yapısına, ticari alışkanlıklarına göre pozisyon alan bir bankacılık davranışı geliştirmek mümkün hale gelir.
Diğer bir ifadeyle geniş yetki ve inisiyatiflerle donanmış yetkin bir müdür; bölgesini şaha kaldırabilir.
Bildiklerim var mı? Var.
Hatta bu zor günlerde dahi uyguladıkları etkin ve doğru politikalar ile mevcut darboğazın bölgelerini adeta teyit geçtiğini söyleyebileceğim son derece başarılı bölge müdürleri var.
Lakin, bu adaptasyona dayalı yönetim imkanın bir de olumsuz tarafı var.
Krallık içerisinde krallıktır bölge müdürlükleri.
Uçan kuş bile bölge müdürüne bağlıdır!
E haliyle o bölgenin başarısı onun zekasına, çalışkanlığına, kültürüne ve yaşam tarzına dayalıdır.
Ne demek mi istiyorum?
Yanlış bölge müdürü, zor telafi edilebilecek ZAFİYETLER yaratabilir.
Bölge adeta iş yapamaz hale gelebilir.
Nasıl mı?
Adam kayırma başlar.
Liyakat ikinci plana atılır, haksız görevden almalar yaşanır.
Yeni stratejiler geliştirilmez.
Bölgenin yapısına ve gelişimine göre hangi sektörlerde krediye yönelmek gerektiği veya hangi müşterilere odaklanmak gerektiği üzerinde bırakın faaliyete geçmeyi, düşünülmez dahi.
Sinerji yaratması gerekenin enerjisi olmayınca, ne olabilir ki?
Çok uzun süre görevde kalan, adeta hareketsiz dinozor haline gelmiş bölge müdürleri ile bu mümkün olabilir mi?
Tek amaçları, mevcut olanı korumaktır bu bölge müdürlerinin.
Mevcut olanı da kendi sosyal çevreleriyle devam ettirmek isterler.
Yani bölgelerindeki şubelerde de müdüründen yetkilisine başkaca dinozorlar yaratırlar.
Haliyle alttaki cevval, enerjik ve liyakatli gençlerin adeta yükselmesini engellerler.
Daha da vahimi var!
Hiç şüphesiz ki bölge müdürleri alanlarındaki şubelere hakim olmak, oralara girip çıkmak zorundadırlar. Aksi taktirde son zamanlarda ortaya çıkan dolandırıcılık vakalarının yaşanılması kaçınılmaz olur.
Şunu da hemen belirteyim…
Artık kalıplaşmış bir örnek olarak; yaşanan Seçil Erzan vakasında bankanın maddi sorumluluğu yoktu.
Bu hukuki tespiti olayın en başında yazmıştım, söylemiştim.
Lakin magazin medyası ve çıkarcı avukatlar nedeniyle banka haksız yere maddi bir sorumluluğun içerisine çekilmek istendi.
Tabi ki olmadı… Finansal okuryazarlık cehaletine ve gözlerinde dolar çıkaracak kadar bilinçsizce kazanma hırsına sahip olanların avukatı bankadan para koparamadı.
Ancak bankanın ismi yani MARKASI adeta magazin medyacıları tarafından yıpratıldı.
Ne yazık ki söylemek durumundayım, maalesef bölge müdürünün zafiyetidir bu durum!
Girip çıkacaksın şubeye, takip edip izleyeceksin…
Gözüne çarpacak o anormallik ve bankanın itibarının zede almasını en başından önleyeceksin!
Kısacası, bölge müdürü olarak KİMİN olduğu, ne yaptığı bankaların saha başarısı ve MARKASI adına en kritik pozisyon halini almış vaziyettedir.
Operasyonda ve kontrol süreçlerinde teknolojinin nimetlerinden faydalanıp insan kaynağını azaltmak mümkün olabilir.
Lakin her defasında unutulmaması gereken, bankacılıkta insanın her şey olduğudur.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN