Tahmin edebileceğiniz üzere gündemi oluşturan isim yine Elon Musk.
Endişesi ise OpenAI’ın Apple cihazlarında kullanılmasıyla birlikte kullanıcı verilerinin OpenAI şirketine akacağı yönündeydi. Sert de bir X mesajı paylaşarak “bu iş birliği gerçekleşirse çalışanlarımın iPhone kullanmasını yasaklarım hatta fabrikalarıma, ofislerime de sokmam” dedi.
Peki Elon Musk’ın gerçekten endişesi kullanıcı verileri mi? Toplum mu? Yoksa en başında içinde olduğu bir girişimin avuçlarından kayıp giderek Microsoft’un hakimiyetine geçmesi ve üstüne bir de Apple’ın da trene müsait bir vagondan atlayıvermesi mi?
OpenAI yani Türkçesiyle “Açık Yapay Zeka” girişiminin başlangıçtaki toplumsal hizmet odaklı vakıf yapısının giderek kar amaçlı bir şirkete dönüşümü başta bilim ve teknoloji çevrelerinden olmak üzere Elon Musk da dahil geniş bir kesimin tepkisini çekti.
Hatta Elon bu tepkisini hukuk önünde de göstermek istediyse de bu niyeti geçtiğimiz hafta süreç dava aşamasına gelmeden sona erdi.
Musk aslında eleştirilerinde ve tepkisinde hiç de haksız değil. Zira OpenAI’ın yapay zekayı geliştirme sürecinde izlediği yol, girişimin kurucuları arasında yer alan çok önemli isimlerin istifası ve endişelerini daha yüksek sesle dile getirmelerine yol açtı.
Nedir o endişe? Hızla geliştirilen yapay zekanın dar kapsamdan çıkarak giderek “genel yapay zekaya” yani insana özgü muhakeme kabiliyetlerine erişmesine giden yolda etik ilkelerin ikinci plana atılmasıydı.
Bu husus çok önemli çünkü ilk genel yapay zeka geliştirme sürecindeki sınırlamaların, yapay zekanın eğitilmesi sürecindeki etik unsurların dikkatlice geliştirilmesi ve tasarlanması, ilerleyen süreçteki çalışmaların temelini oluşturuyor.
Yani daha yolun başındayken birtakım önlemler alınmazsa sonrasında bir daha o ipin ucunu tutmak mümkün değil.
Ama Elon Musk’ın çıkışına geri dönecek olursak, tüm bu kaygılar geçerli olmakla birlikte acaba bu teknoloji girişimcilerinin “insanlığa” ve “topluma” dair endişeleri ne kadar samimi?
Bu sorunun yanıtı bende pek pozitif değil.