Hep bankacılar konuştu. Bu kez en çok mobbing ile suçlanan yabancı sermayeli bankanın bölge müdürü konuştu. Mobbing iddialarına ne yanıt verdi?
Bir banka..
O da yabancı sermayeli.
En çok hedef baskısı ve mobbing ile suçlanan bu bankanın adını malesef bankacılık yasası gereği veremiyoruz. Verirsek o bankanın şan ve şöhretine zarar vereceğimiz belirtiliyor kanunlarda. Bu kanun öyle ki, o bankanın tuvaletine bile isim vererek kirli diyemiyorsun.
Böyle bir durumda o bankanın yani en çok suçlanan bankanın bir bölgesinin müdüründen elektronik posta aldım. Oda tıpkı bir gişe personeli, bireysel pazarlama yönetmeni hatta şube müdürü gibi kendisine uygulanan baskıdan şikayetçi.
Bankanın ve bölge müdürünün ismini yasa gereği veremiyoruz. Ancak onunda görüşünü TARAFSIZLIK ilkesi ile aynen veriyoruz.
Bakın görün olayı bir de bölge müdürünün gözünden…
BU MUDUR MOBBİNG!
“Son günlerde sizinde ateşi körüklemenizle bir mobbing türküsü tutturulmuş gidiyor. Herkesin ağzında bu türkü. Personelin kendi hakkını arama konusunda bu kadar bilinçli olması bence sektör için çok önemli bir gelişme. ANCAK; olaya lütfen tek taraflı bakmayın.
Bende o sık sık suçlanan yabancı sermayeli bir bankada çalışıyorum. Hani o personeli 300 kilometre öteye sürmekle suçladığınız bölge müdürü Necmi, personele e-mail ile mobbing yapan Hasan veya şube müdürlerine deli gibi alkış çaldıran Hüseyin’im..
Biz psikopatmıyız? Neden bunları yapalım? Bizim de eşimiz çocuğumuz yok mu? Bizde bu sektörde yetişerek buralara gelmedik mi?
Peki neden bunlar oluyor?
Önce bankacılık sektörünün tanımı iyi yapılmalı. Bankacılığın ne olduğu iyi bilinmeli.
Bu sektöre adım atan kişilerin ne kadar öz veri ve emek verilmesi gerektiğini bilmeli.
Baknacılık sektörü zahmetli ve zor bir iştir. Tıpkı polislik gibi… Doktorluk gibi.. Elektrik teknikeri gibi..
İyi de siz bir polisten “çok çalışıyorum, mesai saatim uzadı, amirim bana fırça attı, mobbing görüyorum”feryadını duydunuz mu?
Ya da bir doktorun. İnsanlara yardımcı olmak için mesaisi bitmesine rağmen çalışması. Gece yarısı acil hasta için yatağından kalkmasını feryat olarak duydunuz mu?
İşte bankacılık da böyle bir meslektir.
Gerçekten yıpratıcı ve yorucu. Ancak bir gerçek var ki, Türkiye’de bankacılar ülke standartlarının üzerinde maaş alıyorlar. Yani banka bankacının emeğinin karşılığını veriyor.
Bir doktor maaşı. 5 yıllık uzman olmayan doktor 2 bin 400 lira, üniversite mezunu hemşire 2 bin 200 lira, 5 yıllık bir inşaat mühendisi 2 bin lira ve en önemlisi 5 yıllık devlet memuru 1900 lira maaş alıyor. Ya canını ortaya koyarak çalışan polis? Sadece 2 bin 500 lira.
Pörtföyün en kötü maaşını 3 bin liradan başlıyor 5 bin liraya kadar.
Yeni başlayan bir gişe elemanı bin 200 lira alıyor ve 5 yıl gibi bir sürede maaşı 3 bin liranın üzerine çıkıyor.
Elbette banka “parayı veriyorsam mobbing de yaparım”diyemez.
Ancak bu bankanın batmaması ve binlerce çalışanının her ayın son iş günü bir sonraki ayın maaşını alması için çok çalışması gerekiyor.
Baskıya gelince, biz bölge müdürleri, şube müdürleri baskı altında değilmiyiz? Siz hiç bölgenizin hedeflerinin tutmaması halinde Genel Müdür’ün veya yardımcısının çalan telefonu ile vucudunuzun kimyasının bozulmasının ne demek olduğunu biliyormusunuz?
Gecenin 24.00’de kafası esen bir GM yardımcısının satış için sizden hesap sormasının ne demek olduğunu analiz edebilirmisiniz?
Sonuç olarak burası bir banka! Ve bizlerde bankacıyız. İşimiz zor! Bunun bilinci ile sabah uyanır ve işimizin başına geçeriz.
Sevgili arkadaşlarıma da buradan tek bir sözüm var: Unutmayın; bu dükkan batarsa hepimiz batarız!
Banka CEO’sunun Evi Neden Yok?
Türkiye’nin gündeminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran var. Hakan Aran, Antalya’da gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında kiralardan yakınıyor. Aran, 12.500...