Yapay zeka sadece Türkiye’nin değil dünyanın da gündeminde. Bizim için şu an sadece istediğimiz resmi yapması, ödev hazırlaması veya sorduğumuz soruya anında yanıt vermesi.
İletişimci Arda Öztaşkın yapay zekanda farklı bir konuya dikkat çekmiş. www.ardaoztaskin.com blogunda “Lambadan Çıkan Cin: Yapay Zekâ” başlığı ile yazdığı yazısında en dikkat çeken cümlesi, “Adil ve sürdürülebilir bir şekilde kontrol edilip yönlendirilmezse, yapay zekâ, önyargı veya ayrımcılık yoluyla sosyal sorunları şiddetlendirebilir, toplumlar arası dijital uçurumları artırabilir, eşit fırsat ve zenginliğin adil dağılımı gibi sorunları daha da derinleştirebilir.”
İşte Arda Öztaşkın’ın farklı bakış açısıyla Lamdadan çıkan o cin yani yapay zeka:
Yapay zekâ artık lambadan çıktı. Dolayısıyla artık soru, yapay zekânın insanlar, toplum ve çevre üzerinde etkisi olup olmayacağı durumunun çok ötesine geçti.
Ana tartışma, yapay zekânın etkisinin iyi mi kötü mü olacağı ve bunun kimler için, nasıl, nerede ve ne zaman gerçekleşeceği üzerine yoğunlaşıyor.
Prof. Luciano Floridi, “Yapay Zekânın Etikleri” kitabında bu konuyu (fırsatları), insan onuru ve gelişimi anlayışı hakkında felsefi antropolojiden alınan dört temel noktaya dayanarak ele alıyor:
- Kendini gerçekleştirme, yani ne olabileceğimiz
- Eylem, yani ne yapabileceğimiz
- Bireysel ve sosyal yetenekler, yani ne başarabileceğimiz
- Toplumsal uyum, yani birbirimizle ve dünyayla nasıl etkileşim kurabileceğimiz
Her bir nokta için, yapay zekâ farklı fırsatlar (ve elbette tehditler) yaratabilir. Yalnızca fırsata veya tehdide odaklanan bir perspektif, yapay zekânın, günümüzün pek çok sorununu çözmede önemli bir kaldıraç olabilecek potansiyelini kaçırma riski taşıyor. Bu nedenle, onu iyi bir şekilde çerçevelemek hayati öneme sahip.
İnsanları basitçe ‘mantıklı ve rasyonel’ olarak düşünmek neredeyse imkansız. Birçok durumda, kararlarımız ve davranışlarımız keskin bir şekilde irrasyoneldir.
Kendimizi evrimin zirvesinde görüyoruz. Ancak, gezegenimizin yaşam kaydına baktığımızda, neredeyse en son eklenen, en genç türüz. Yine de, son derece yıkıcıyız. Doğayla amansız bir mücadeleye giriyor ve onu yönetme (ve tüketme) hakkına sahip olduğumuzu varsayıyoruz.
İşte, insanların irrasyonel davranma eğiliminin bir başka kanıtı burada. İnsan, doğayla mücadelesinde onu tüketme noktasına getiriyor ve aslında kendi türünü varoluşsal bir probleme soktuğunun farkında olmuyor…
Eğer yapay zekâ tartışmamızı insanlığın irrasyonel karar setleri ve hedefleri üzerinden yaparsak, bu yeni teknoloji ekosisteminde ortaya çıkabilecek sorunları bir düşünün!
Sonuçta, iyi-kötü, doğru-yanlış, mantıklı-mantıksız gibi temel kavramlar konusunda bile evrensel bir uzlaşma olmadığı bir ortamda, bu teknolojiyi kullanırken yapılan ‘bu iyidir’ kararları hakkında insanlık adına kim nasıl emin olabilir?
Bu nedenle, yapay zekâ ekosistemini ‘ne olabiliriz, ne yapabiliriz, ne başarabiliriz ve nasıl toplumsal uyum sağlayabiliriz’ çerçevesinden değerlendirmek ve bunu yaparken ‘kamu yararını’ merkeze koymak sağlıklı olacak. Adil ve sürdürülebilir bir şekilde kontrol edilip yönlendirilmezse, yapay zekâ, önyargı veya ayrımcılık yoluyla sosyal sorunları şiddetlendirebilir, toplumlar arası dijital uçurumları artırabilir, eşit fırsat ve zenginliğin adil dağılımı gibi sorunları daha da derinleştirebilir.
SORUNUN KAYNAGI MI
Bence yapay zekâ ile ilgili en büyük risk, çözümün bir parçası olmaktan çok, sorunun kaynağı haline gelme ihtimali.
Bir diğer noktayı açıklığa kavuşturmak da faydalı olacak.
Yapay zekâ, tek bir süper teknoloji değil. Yani, tek bir açma-kapama düğmesi yok. Basitçe ifade etmek gerekirse; yapay zekâ, karmaşık teknolojiler, teknikler ve uygulamaları içeren geniş bir ekosistemi temsil ediyor.
Daha güçlü bilgisayarlar ve daha büyük işleme kapasitesi ile, insan beynindeki nöronlara benzer şekilde dürtü ve veri paylaşabilme yeteneğine sahip, birbirine bağlı işlemci katmanlarından oluşuyor.
Karmaşık ve çok katmanlı, aynı zamanda hızla gelişen, öğrenen ve yeteneklerini artıran bir sistemden bahsediyoruz.
Bu nedenle, potansiyeli çok yüksek olsa da, yapay zekâ için düzenleyici yönetim mekanizmaları kurmak, politikalar hazırlamak, genel uygulama çerçevesini belirlemek oldukça zor. Bir başka zorluk, henüz görmediğimiz ve hesaba katmadığımız bu teknolojinin etkilerini öngörerek buna göre politikalar belirlemek.
Ülkeler, yapay zekâ tarafından yaratılan fırsatları kaçırmak ve rekabetçi pozisyonlarını kaybetmek istemiyor. Diğer yandan, tereddütle de olsa ‘insan için, güvenilir, iyilik kaynağı, vs.’ içeren karışık politikaları tartışıyorlar.
Ancak, dünyada yapay zekâ düzenlemeleriyle ilgili karmaşık bir yarış var gibi görünüyor. Örneğin, AB üye devletleri tarafından tasarlanan 290 yapay zekâ politikası girişimi bulunuyor.
Tarihin tozlu sayfalarında pek çok kez şahit olduğumuz gibi, yine bazı insanlar çoğunluk adına kararlar veriyor, ‘iyi ve doğru’yu belirliyor, ‘her şey insanlık için’ diye bağırıyor.
Ancak her zaman olduğu gibi, esas perde arkasındaki gizli ajandalar her şeyi belirliyor…