Merkez Bankası tam da yıl sonunda Dijital Türk Lirası çalışmalarında gelinen noktayı ve bu zamana kadar yapılanları özet biçimde açıkladığı bir değerlendirme raporu paylaştı. Rapor, Dijital Lira’nın geleceğine dair çok önemli ipuçlarını barındırıyor. Öte yandan Merkez Bankası’nın bu konudaki yol haritasını da açıklaması açısından değerli görüyorum. Doğrusu bu tip yol haritasına ilişkin paylaşımların daha sık ve detaylı yapılmasının da bu alandaki çalışmalar açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Peki özetle ne diyor Merkez Bankası?
İşin ilk fazını bitirdik diyor. Ancak daha önümüzde ilkinden çok daha zorlu ve kapsamlı iki faz daha var diyor. Raporu okuduğumda ilk izlenimim daha atılması gereken çok adım olduğu yönündeydi. Zira bu zamana kadar Merkez Bankası’nın Aselsan, Havelsan ve TÜBİTAK paydaşlığında ilerlettiği ve işin teknolojik altyapısı odaklı iş birliği çatısının artık genişleme zamanı geldi. Zaten raporda da bu husus vurgulanıyor ve platformun genişletileceği belirtiliyor. Ben hemen belirteyim bu platformda mutlaka Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da yer almalıdır. Öte yandan bir bütün itibariyle blokzinciri ve dijital varlık çalışmalarına yönelik Türkiye’nin çok daha kapsayıcı bir üst yapıya ihtiyacı var. Yazımın sonunda bu konuya parantez açacağım.
Rapordan anladığımız kadarıyla Dijital Türk Lirası’nın altyapısı tamamen blokzinciri üzerine kurulmayacak, dağıtık defter teknolojisi, blokzincirinin bazı unsurları ve merkezi defter bir arada kullanılarak hibrit bir model çıkarılacak. Bu noktada okuyucularımıza yeniden hatırlatmakta fayda var, ülkelerin dijital para çalışmalarını kripto para olarak değerlendirmemek gerekiyor. Tıpkı mevcut parasal sistem nasıl merkezi ise dijital para da aynı merkezi yapı altında faaliyet gösterecek. Hatta çok daha merkeziyetçi bir kimliğe bürünebilme ihtimali olduğunu da not düşmeliyim. Dijital para çalışmalarının temel amacını daha önceki Paramedya yazılarımda detaylıca tartışmıştım. Ana amaçları kısaca tekrar şöyle sıralayalım;
– Çok daha verimli bir parasal sisteme kavuşmak,
– Parasal sistemi “yönetenler için” şeffaflaştırarak karar süreçlerini daha etkin hale getirmek,
– “Akıllı para” uygulamaları sayesinde dijital paranın hareketlerini önceden programlayabilmek,
– Blokzinciri, kripto varlıklar ve web3 ekosistemi içerisinde ulusal olarak yer alabilmek.
Rapora göre geldiğimiz noktada iş artık prototip aşamasını geçmiş vaziyette. Bu noktada tespit edilen birkaç risk de yine raporda göze çarpıyor. Bunlardan en temel olanları; dijital para ile ortaya çıkacak yeni verilerin nasıl kullanılacağı, kimler tarafından kullanılacağı ve bu noktada bireysel veri özgürlüğünün nasıl korunacağı hususlarıdır. Bu hususlara yönelik atılacak adımlar raporda yer almıyor ancak ilerleyen fazların ana konuları arasında yer alması muhtemel. Diğer yandan raporda tüm ekonomik birimlerin, süreçlerin ve her türlü varlığın dijital ortamda kimliklendirilmesine yönelik bir hedef ortaya konulmakta ve dijital paranın gerçek potansiyelinin bu kimliklendirme ile ortaya çıkacağı belirtilmektedir. Hatırlarsanız dijital paranın özünde merkezilikten “süper merkeziliğe” bir geçiş olduğunu söylemiştim. Bu noktada konulan yukarıdaki hedefi daha doğru yorumlayabilmek için daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Ancak işin temelinde “daha fazla veri” yatıyor desek sanırım hatalı olmayacaktır.
Dijital parayla birlikte ulusal dijital cüzdana da kavuşacağız. Rapora göre bu cüzdanın yani Dijital TL’nin kullanımında hesap bağımsızlığı yani bankalardan bağımsız bir kullanım imkanı da ortaya çıkacak. Bu milli dijital cüzdan etrafında ilerleyen süreçte “alan açılması halinde” girişimcilerimiz, finansal teknoloji şirketlerimi ve bankalarımız açısından önemli bir fırsat ortaya çıkabilir ve uluslararası çapta başarı yakalayacak inovatif projelerin kapısı aralanabilir. Bunun için de bizim Doç. Dr. Soner Gökten ile birlikte uzun zamandır sözünü ettiğimiz “sandbox” yani kum havuzunun girişimciler ve bu alanda proje geliştirmek isteyen araştırmacılar için oluşturulması şarttır.
Ne demek kum havuzu?
Yani gerekli yasal düzenlemelerle sınırları çizilmiş girişimcilerin, araştırmacıların ve kurumların serbestçe fikirlerini uygulamaya dökebileceği, test edebileceği ve bu süreçte onlara sunulan altyapıdan, teknik imkanlardan yararlanabileceği bir alan demektir. Bu olmadan ne kripto varlık ekosisteminde ne de dijital para çalışmalarımızda gerçek inovatif fikirlere ve uygulamalara erişemeyiz.
Gelinen noktada dijital para çalışmalarımız henüz birinci fazı ancak tamamlamış vaziyette. Daha yolumuz uzun, ancak bu yolu kısaltmak da elimizde. İhtiyaç duyulan husus ise bana göre çok daha koordine, planlı ve kapsayıcı bir modelle bu çalışmaların sürdürülmesidir. Neyi kastettiğimi hemen açıklayayım.
Bir tarafta Merkez Bankası Dijital Türk Lirası için belirli kurumlarla işbirliğinde çalışıyor, diğer tarafta bildiğimiz kadarıyla Sermaye Piyasaları Kurumu’muz liderliğinde sanal varlık hizmet sağlayıcılara yönelik yasal düzenleme çalışmaları son aşamaya gelmiş vaziyette. Öte yandan Türkiye’nin kaçırmaması gereken bir web3 ve metaverse treni bulunuyor. İşte bütün bu çalışmaların mutlak suretle koordine edilmesi, ortak bir ana amaç çerçevesinde planlı ve sistematik yürütülmesi gerekiyor. Gördüğümüz kadarıyla şu ana kadar bu tip bir koordinasyona dair emare bulunmuyor.
O sebeple önerimiz hızla bir “Türkiye Blokzinciri ve Dijital Varlıklar Yol Haritası” oluşturulmasıdır. Bu noktada Türkiye’nin tıpkı bir startup gibi davranması, iş modelini oluşturması ve attığı adımların nihai amaca hizmet etmesi gerekiyor. Ekosistemin ulusal ve uluslararası tüm paydaşlarıyla Türkiye’nin blokzinciri vizyonunun iletişiminin kurulması ve yol haritasının çok daha öngörülebilir hale getirilmesi şart. Bu noktada bir çatı kuruluşun söz konusu koordinasyon görevini üstlenmesini ve tüm alt paydaşların stratejik hedeflerinin oluşturulacak blokzinciri vizyonuna hizmet etmesini sağlamasını önemli görüyorum.