Mehmet Şimşek sermaye piyasası mevzuatı değişecek dedi.
Gerek ön sinyaller gerekse de beklentiler bu yöndeydi zaten.
Özellikle Ömer Gönül ile birlikte piyasaların ihtiyaç duyduğu yapısal reform niteliğindeki konu başlıklarının SPK’nın gündemine girdiğine ilişkin ön sinyalleri alıyorduk.
Üzerinde fazlasıyla tartışacağımız bir döneme giriyoruz…
Zira sermaye piyasası mevzuatındaki değişiklikler 8 milyon civarındaki yatırımcısı, aracı kurumları, şirketleri ve diğer paydaşlarıyla çok geniş bir etki alanına sahip.
Ben de ne olması gerektiğiyle ilgili yazacağım, konuşacağım.
Lakin bir ÖNCELİK var ki, altını çizerek söylüyorum, şayet bu İMKAN MÜMKÜN KILINMAZSA, değişecek denilen yasa bir işe yaramaz, sermaye piyasalarımız reformist bir dönüşüm yaşamaz ve borsa oligopol yapısından kurtulamaz.
Gelin anlatayım…
Üniversitelerde öğrencilere süslü yabancı kitaplardan finans anlatıyoruz,
Kitapların içerisinde Wall Street önünde takım elbiseli yakışıklı adamların ve güzel kadınların yüksek refah içeren fotoğrafları var,
Akademik örnek olay halini almış fonların hikayeleri üzerinden anlatılmakta teoriler ve uygulamalar…
Heveslenen öğrenciler dijital platformlar üzerinde Amerikan borsa filmlerini izlemekte,
Yabancı ve adeta efsaneleşen, bunun yanında asla duvarın arka planına bakılmaksızın müthiş deha ve yetenekler olarak algılara yerleşmiş olan yabancı fon yöneticilerinin kitapları okununca süper bir borsacı olunacağını düşünmekte.
İşte bu çalışma, şevk ve hevesle mezun oluyorlar.
Zannediyorlar ki Türkiye’de SERMAYE PİYASASINDA KARİYER FIRSATI VAR!
Gerçekle yüzleşiyorlar ve ne görsünler: Sayısı belli aracı kurum, fonları altındaki bohçaya toplama yetkisi almış sayısı belli portföy yönetim şirketi-PYŞ. Yani ABD rüyası Türkiye’de geçerli değil! İhtiyaç duyulan çalışan sayısı sınırlı, şayet girersen işe hiçte öyle fon falan yönettiğin yok!
Kısaca hangi sermaye piyasası kariyerinden bahsedebiliriz ki, genç nesle dünyanın meşhur fon yöneticilerinden biri olma hedefini vaat edebilelim.
Diğer bir kesim…
Adı malum kendisi mazlum küçük yatırımcılar.
Önemli bir kısmının birkaç kez tutturursa veya pandemi dönemine denk gelmişse kendini çok başarılı bir borsacı olduğuna inandıran; ilk şelale kaybında nerde SPK diye serzenişte bulunan küçük yatırımcılar…
Teknik analiz öğrenmeye çalışıp oraya buraya çizgi çizince alım-satımda başarı yakalanacağına gönülden inanmış,
Gıybet peşinde koşarken hisse dillendiren hüstadların bazen de aparatlı sosyal medya figüranlarının peşine takılan,
Öyle ya da böyle masumane tek amacı olan para kazanma doğrultusunda bel ki de masumiyetini suistimal edenlerin pençesine takılan küçük yatırımcılar ne yapsınlar?
Onlara şunu söyleyelim hadi: Kendiniz doğrudan yatırım yapmayın! Dolaylı yatırım yapın. Yani sizin adınıza paranızı bir profesyonel yönetsin! Öyle mi… Teorik olarak öyle de ya pratikte?
Adeta bankaların markaları altına sığınmış ve bilindik PYŞ’lerde tekelleşmiş fon pazarında hangi rekabet ve çeşitlilikten bahsedebiliriz ki?
O çok meşhur markaların yatırım şirketlerinin fonlarının yöneticileri hangi başarılı kariyerle oralara atanıyorlar? Yönettikleri fonlar kat kat artmış mı yoksa kurum kültürü içerisinde ücretli birer çalışan olarak sadece yükselmişler mi? Hatta buradan net ve açıkça soruyorum: Bu kurumsal görünen fonların başına atanmış ücretli fon yöneticileri hiç bu fonları kendi şahsi menfaatleri için kötüye kullanmışlar mı?
Açıklanan veya duyduğumuz soruşturma ve/veya suç duyurusu var mı? Yok. Niye, çünkü sistemde fonlar arasında rekabet olmadığı için şeffaf olarak kara liste açıklanması gibi bir derdimiz yok.
PYŞ’ler içerisinde kurulan fonlar dolaylı yatırım amaçlı mı yoksa ekseriyetle bireysellerin kurumsal kimlik kazandıkları ve hatta vergi istisnalarından yararlandıkları birer servet yönetim fonu mu?
Kısaca hangi fon rekabetinden bahsedebiliriz ki, küçük yatırımcılara dolaylı yatırım yapın diyebilelim.
Açık söylüyorum, bana göre piyasaya en az vakıf olan ve düzenleyici rolünü tam anlamıyla yerine getirmeyen kuruluş KGK-Kamu Gözetimi Kurumudur.
Yabancı markalarla koruma duvarı almış denetim şirketleri adeta yasal çerçeveyi göz ardı ederek top oynamakta ve otorite bunu seyretmektedir.
Yatırımcıya gerçeğe ve ihtiyaca uygun bilgi iletme yükümlülüğünü eksik yapan denetim şirketleri için otoriteden medet ummayı bırakabilmenin bir yolu ve fırsatı vardır!
Fon sayısı artarsa, hesap sorma işlevi artacak ve şeffaflık ortaya çıkacaktır.
Küçük yatırımcı ne biliyor ki neyi nasıl okusun, değerlendirsin ve hesap sorsun.
Kısaca, hangi denetim kalitesinden bahsedebiliriz ki, denetim şirketlerden yazdığı raporlar için hesap soran yoksa!
İşte bunlar nedeniyle,
Bunların çözümü için,
Kariyer imkanlarının olması,
Fon rekabetinin sağlanması,
Etkin ve şeffaf raporlamanın temini için BİREYSEL YATIRIM DANIŞMANLIĞI yani bireysel portföy yönetimi lisansı yasal olarak düzenlenmelidir.
Borsacı değil, meslek halini almış bireysel yatırım danışmanı ifadesi yerleşmelidir.
Mesleğin odası kurulacak, liyakate dayalı şartları belirlenecek; piyasa kalitesi artacaktır.
İrili ufaklı; PYŞ otokrasisi ve bürokrasisi olmadan, vergisini verecek basit bir limited şirket halinde kurulabilecek olan fonlar; bağımsız denetime tabi olacak, sadece fon işletim ücreti ve kar üzerinden prim tesis edebilecek, fon payları ve pay alım satımları MKK nezdinde bankacılık sistemi üzerinden gerçekleştirilecek ve bu sayede başarılı fon rekabeti dolaylı yatırımı temin edecektir.
Küçük yatırımcılar değil,
Rekabet içerisindeki fonlar sahtekâr patronlardan, kalitesiz denetçilerden hesap sormaya başlar, seslerini yükseltir ve piyasa etkinleşir!
Ve son bir husus daha,
Tahtacılar…
Dünyanın her yerinde spekülasyon yapan piyasa oyuncuları vardır.
Gelişmiş ülkelerde bunların adı fon, biz de ise tahtacıdır.
Çünkü bizde yetenekli spekülatörlere resmi portföy yönetme şansı tanınmadığından eğitimi, bilgisi ne olduğu belirsiz; platform üzerinden toplu hareket yönetmeyi ve alıp-satmayı iş zanneden kişiler türemiştir.
Ne yazık ki küçük yatırımcılar bunlara abi büyüksün demekte, gruplarında yer alabilmek için karşılıksız para ödemekte ve bunlar VERGİSİZ tekrar ediyorum VERGİSİZ GELİR ELDE ETMEKTEDİRLER.
Halbuki,
Bireysel portföy yönetimine izin verilse,
Fon iri de olsa ufak da olsa,
İçinde bulunduğu tahtanın sağlıklı fiyat oluşumunu paydaşları adına korumak için elinden gelen mücadeleyi yapar, eğitimsiz ve art niyetli tahtacılar mazideki yerini alır.
Ve unutmayın, bu fonların yöneticileri yani lisans sahipleri denetim ve gözetime ve liyakate dayalı kriterlere haiz olduğu için, yapabileceklerinin her zaman bir sınırı olacaktır. Yani eğitimsiz tahtacılar gibi davranmazlar.
Değerli okurlar,
Remzi Özdemir ile Karıncalar TV’de de bireysel yatırım danışmanlığı konusu tartışmıştık. ‘Borsaya Gereken Reform: Bireysel Yatırım Danışmanlığı Olmadan Olmaz!’ başlıklı yayını izlemediyseniz izlemenizi öneririm.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN