3. Çeyrek büyüme verileri geldi.
GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %5,9 arttı.
2023 dokuz aylık büyüme oranı ise %4,6.
Hemen baştan söyleyeyim,
Bu rakamların anlamı yok.
Önemli olan büyüme verilerinin bünyesindeki şifreler.
Onları doğru bir şekilde okursak ne olduğunu ve ne olacağını anlamlandırabiliriz.
Gelin başlayalım…
Öncelikle uygulanan ekonomik programın ana bileşenlerini hatırlatalım ve özetleyelim.
-Negatif reel faiz politikasından çıkarak dezenflasyon sürecini yürütmek ve uluslararası fon akışının temini: İlk hedeflenen ise yabancının Türkiye tahvillerine girişi. Mevcut durumda %36 düzeyinde öngörülen enflasyon itibariyle politika faizini %40 düzeyine çıkartmış bir Merkez Bankası var. Yani beklenen enflasyona göre pozitif reel faiz veriyoruz. 2024 beklenen enflasyondaki yukarı yönlü revizyon itibariyle politika faizlerinde ek artış beklenebilir lakin şu durumda yabancının -Özel tüketim harcamalarını azaltmak: Yani hanehalklarının mal ve hizmet harcamalarında azalış yaratmak. Bunun için bireysel ihtiyaç kredileri, konut kredileri ve kredi kartı harcamaları baskılanıyor. Diğer bir ifadeyle bireyseller yani hanehalkaları için 2024 yılında krediye ulaşma imkanı mümkün görünmüyor.
-Yatırım ve ihracatta artış: Hanehalkaları üzerine uygulanan kredi sıkılaştırma politikasının tam tersi yönde uygulama ihracatçılar ve sabit yatırım için benimseniyor. Yani selektif kredilendirme başlığı altında ihracata dayalı öncül sektörler için kredi kanallarının açılması hedefleniyor. Bu bahisle kısaca uygulanan program çerçevesinde bireysele kredi yok lakin kurumsallara yani şirketlere var.
-Cari açıkta iyileşme: Özel tüketim kaynaklı talebin kısılması ve beraberinde ihracatın desteklenmesiyle cari açığın azaltılması hedefleniyor. Tabi burada yıllardır dillerde pelesenk olan ikame üretim, katma değeri yüksek üretim ve bilgi yoğun üretimin desteklenmesi çerçevesinde sabit yatırımların teşkili amacının da tekraren güdüldüğünü unutmayalım.
Gelelim uygulanan parasal sıkılaştırma programı çerçevesinde büyüme istatistiklerinin şifrelerine…
Sizi rakamlarla yormadan sonuçlara odaklanacağım.
İç talepte ve net dış talepte gerileme söz konusu.
Bu durum özel tüketim harcamalarında daralma başladığına işaret ediyor.
İthalat ise hız kesmiş bunun aksine ihracat artmaya devam etmiş. Kısaca cari açık göreceli olarak iyileşme sürecine girmiş.
Makine ve teçhizat başta olmak üzere yatırım harcamaları önemli bir katkı sağlamış.
Uluslararası fon girişi çerçevesindeyse halen Türkiye Tahvillerine ciddi bir giriş görmüyoruz. Açıkçası Aralık ayındaki ihale bununla ilgili yabancıların net davranış şeklini görmemiz açısından kayda değer bir gösterge olacak.
Görünen o ki,
Sayın bakanın adına dengeli büyüme dediği yani büyümede yapısal dönüşümün hedeflendiği bir sürece girilmiş.
Diğer bir ifadeyle,
Hanehalklarının tüketiminin baskılandığı, eldeki fonun ise yatırıma ve üretime yöneldiği bir büyüme hedeflenmekte.
Eleştirilecek noktaları var mı var…
Nedir temel eleştiri noktası: Düzlüğe çıkışın bedelinin hanehalkaları tarafından ödenmesi ve tüzel kişiliklerinin yani şirketlerin ise ödediği bedelin selektif bir anlayış çerçevesinde minimize edilmesi.
Yapacak başka bir şey var mıydı?
Evet vardı. Bedelin ekonominin tüm aktörlerince ödenmesi.
İki yaklaşım arasındaki fark ne?
Birinde büyüme devam ettirilmeye çalışılır, ikincisinde ise hızlı bir sıkılaşmayla ekonomi resesyona sokulur ve bedeli herkes öder.
Ekonomi yönetimini ilk yaklaşımı benimsediği için yadırgamıyorum.
Hele hele yapısal reformlarla desteklenecek bir dezenflasyonist dengeli büyüme yaklaşımı belki işler düzlüğe çıkınca gelecek nesiller için daha yüksek bir satın alma gücünü yaratabilir.
Lakin unutulmaması gereken, hanehalkaları 2000-01 krizinde bu bedeli zaten ödemişti.
Şimdi görünen o ki başa sardık…
Ancak bu seferki ateşten top çok daha büyük bir şekilde hanehalkarının üzerinde…
Ücret artışlarının beklenen enflasyona göre yapılması düşüncesi,
Bireysel kredi kanallarının kısılması,
Vergi artışları hanehalkarı penceresinden sonuçlarını 2024’de net olarak görebileceğimiz temel göstergeler olarak masada duruyor.
Birkaç hususla ilgili de not düşmüş olayım…
Sektörel katkılara bakıldığında ise inşaatın birinciliği bırakmadığı görülüyor.
Açıklanan 3. çeyrek sonuçları geçmişte konut brüt hasılatlarındaki artışı dayanıyor.
Konut talebinde ise ciddi bir gerileme başladı.
Reel konut fiyatları düşüyor.
Bu da inşaat sektörü üzerinde dengeli büyüme perspektifi açısından ciddi bir risk barındırıyor.
Zira Sn. Şimşek’in açıkladığı yatırım ve ihracat odaklı büyümede arzu edilen hiç şüphesiz ki sanayinin büyümeye katkıda lider sektör haline gelmesi.
Sözün özü…
Büyüdük diye bakmayın.
Dengeleniyoruz diye bakın.
Yani özel tüketim açısından net olarak görülüyor ki 2024’de tam anlamıyla küçülme yaşayacağız.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN