Finansal sistemler, temel olarak ikiye ayrılır.
Bankacılık ağırlıklı finansal sistemler ve,
Sermaye piyasaları ağırlıklı finansal sistemler.
Sermaye piyasalarında ender örnekler hariç, genellikle fonu toplayan, riski üstelenen ve kendi keyfince ileten aracılar bulunmaz.
Tasarruf sahibiyle fon talep eden doğrudan karşı karşıya gelir.
Bu bahisle sermaye piyasalarında aracılık faaliyeti operasyoneldir.
Dolayısıyla, sermaye piyasası ağırlıklı finansal sistemlerde mevduat bankacılığından ziyade yatırım bankacılığı ile karşılaşırız.
Tahvil, hisse senetleri hatta adına teminatlandırılmış borç yükümlülükleri (CDO) dediğimiz türev araçlar bu tür finansal sistemlerin olmazsa olmazlarıdır.
Bankacılık ağırlıklı finansal sistemlerin ana çatısını ise mevduat bankaları oluşturur.
Bunlar tam anlamıyla BİRER ÇÖPÇATANDIR.
Birbirini TANIMA ŞANSI OLMAYAN tasarruf sahipleri ile fon talep edenleri EŞLEŞTİRİRLER.
Lakin, sonrasında dahi birbirlerini ne GÖRÜR ne de BİLİRLER.
Tasarruf sahibi BANKAYI bilir, günün sonunda PARASINI İSTER.
Banka FON TALEP EDENİ bilir, günün sonunda PARASINI İSTER.
İşte bu yüzden RİSKE KATLANAN BANKALARDIR.
KÖTÜ niyet varsa, veya
BANKA İŞİN EHLİ OLMAYAN kimselerce yönetiliyorsa;
RİSK DOĞRU YÖNETİLEMEZ ve
Sonuçta tasarruf yani mevduat sahibi DIMDIZLAK ortada kalır.
Çok teknik yazıp çizmeyeceğim…
İşte Uluslararası olarak ortaya çıkan Basel Standartları,
Bizde BDDK olmak üzere Uluslararası Ödeme Bankası Standartlarına tabi tüm ülkelerdeki düzenleyici otoriteler bundan dolayı var.
Tasarruf sahiplerinin korunması için.
Türkiye, bankacılık ağırlıklı bir finansal sisteme sahip.
O halde temel olarak ilk bakılması gereken yer verilen kredilere karşı ne kadar sermayenin olduğu!
Banka bilançolarının aktifini verilen krediler oluşturur.
Yani KREDİLER BANKALARIN VARLIKLARIDIR!
Mevduatlar ise kaynak durumundadır.
Yani MEVDUATLAR BANKALARIN BORÇLARIDIR.
Bu bahisle, soru şudur: Bankalar varlıklarının ne kadarını kendi sermayeleri ile finanse etmişlerdir?
Çünkü bu açıdan sermaye mevduat sahipleri açısından GÜVENLİK MARJIDIR!
Türkiye’de bankaların sermayesinin, toplam varlıklarına oranı 2022 itibariyle %8,2’dir.
Ciddi bir düşüş trendi LEHİMİZE bozulmuştur.
Aşağıdaki grafikten 2005-2022 yılları arasındaki dönemi görebilirsiniz.
Değerli okurlar hatırlayalım,
Türkiye’deki bankaların sermaye yeterlilik oranı ise 2022 itibariyle %19,5 olarak gerçekleşmiştir.
Sermaye yeterlilik oranının (bir bankanın sermayesinin risk ağırlıklı varlıklarına bölünmesiyle hesaplanır) Basel II kapsamında minimum %8, Basel III kapsamında ise minimum %10,5 (%2,5 koruma tamponu dahil) olduğu düşünüldüğünde, risk ağılığı yapılmaksızın sermayenin toplam varlıklara oranının %8’in üzerinde devam ediyor olması Türkiye finansal sistemi açısından olumludur.
Lakin DİKKAT ÇEKELİM;
Korkutucu düşüş şimdilik sona ermiş izlenimi verse de;
Bunun temel nedeni KAMU BANKALARINCA yapılan SERMAYE ENJEKSİYONLARIDIR.
Ve not edelim;
Yıllardır sermaye artırmayan ÖZEL BANKALAR, kısa zamanda NE YAPACAKLAR?
İzleyeceğiz ve değerlendireceğiz.
Sevgi ve vicdanla kalın.
Doç. Dr. Soner GÖKTEN