Tüm dünyada merkez bankaları adeta bir yarış içerisinde kendi dijital paralarını çıkarmak üzere çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye gibi birkaç ülke işin fikirsel sürecini bir adım öteye taşıyarak test aşamasına geçmiş vaziyette.
Peki dijital para gerçekten devletlerin itibari paralarının geleceği mi? Ya da Bitcoin’in açtığı yolda ülkelere düşen ders kendi paralarının dijitalini yapmak mı?
İki soruya da hem evet hem de hayır demek mümkün. Netice itibarıyla geldiğimiz noktada devletler ve parayı yöneten kurumları, Bitcoin’in ortaya çıkardığı paradigma değişiminden kendi paylarına daha yüksek merkeziyetçiliğe evrilmesi mümkün bir para fikri çıkardılar. Öte yandan kripto varlık piyasalarında artan stablecoin kullanımı devletlerin itibari paralarına yönelik doğrudan ciddi bir tehdit unsuru oluşturuyor zira bu kripto varlıklar bir açıdan söz konusu itibari paraları taklit ediyor. Haliyle merkez bankası dijital paralarının ortaya çıkması, kripto varlık ekosistemi içerisinde de merkez bankalarının müdahale araçlarını zenginleştirme şansını da ortaya çıkarmış oluyor.
Merkez Bankası Dijital Parası (yabancılar CBDC olarak kısaltıyor), bir ülkenin para biriminin tamamen dijital yapıdaki formu olarak yine arzı ve yönetimine dair merkez bankası kontrolünü öngören hatta tamamen dijital formda olması itibariyle arzına ve kontrolüne yönelik ayarlamaların çok daha hassas yapılabileceği bir paradır.
Söz konusu hassaslığı daha net anlatabilmek için “programlanabilir para” ifadesini kullansam sanıyorum yanlış olmayacaktır. Yani örneğin bir devlet teşvikinin dijital parayla verilmesi halinde, bu paranın kullanılabileceği alanlar (nereye harcanacağı) parayla birlikte programlanabilir ve böylece çok daha merkeziyetçi, hedefe yönelik parasal kontrol ve arz yapısı ortaya çıkabilir.
Elbette bu tip özellikler beraberinde birçok avantaj ve dezavantajı birlikte getirecektir ancak çağın gerçekliği içerisinde bazı hususları kabul etmek gerekiyor. O hususlardan biri merkez bankalarının bunca teknoloji içerisinde daha iyi özelliklere sahip bir para için bu zamana kadar çok az çaba gösterdiği ve ancak Bitcoin gibi mevcudiyetlerini tehdit etme gücüne sahip bir rakiple karşılaşınca bu sürece girmek zorunda kaldıklarıdır. Bir diğeri ise, zaten hali hazırda fiziksel formda; kağıt ya da bozuk para kullanımı dünya genelinde ciddi ölçüde azalmış, kredi kartları ve ön ödemeli kartlar bu değişimin liderleri halini almıştı. Dolayısıyla dijital paranın benimsenmesi açısından bir sorun yaşanma ihtimali oldukça düşük.
Dünya genelinde merkez bankası dijital paralarına yönelik tartışmalar, bu paraların hangi çerçevede kullanılması gerektiği, bizim de kullandığımız seviyeye kadar inmeli mi yoksa bankalararası operasyonel kullanımla mı yetinilmeli gibi sorular etrafında gelişiyor. Bu soruların sorulmasının sebeplerinden biri de olası kriz durumlarında, kolaylıkla erişilebilen ve transfer edilebilen yapıdaki dijital paranın krizleri derinleştirip derinleştirmeyeceği yönündeki risk endişesidir.
Ancak diğer taraftan bana asıl sorulması gereken sorulardan biri gözden kaçıyor gibi geliyor; eğer aynı parasal sistem etrafında ve modellerle, sadece tamamen dijital ve çok daha yüksek gözetim ve kontrol seçeneklerine imkan veren bir para ortaya çıkarmak ise amacımız, bu durumda çağın ihtiyaçlarına ayak uydurmuş oluyor muyuz? Bu sorunun yanıtı özünde bir başka soruda saklı; son 50 yılda, teknolojinin gelişimine ve sürekli ucuzlayan ancak kabiliyetleri artan deflasyonist yapısıyla mevcut para ve ekonomik sistemlerimiz ne kadar uyumlu acaba?