Maaş farkları;
“Cenk N’aber?” diyorum. “İyi ağabey, boşanıyorum!” diyor. Elinde telefon, bu ay yapılan satışların yetersiz olduğunu söylüyor telefonun öbür tarafında bulunan çalışma arkadaşına. Konuşma uzuyor da uzuyor… Bıraksa, karşı taraf satış yapacak ama Cenk bırakmıyor. Avını yakalamış, son üç ay, sene sonu kapanışı derken devam ediyor. İki kelime edemedik. Sadece Cenk boşanıyormuş, onu öğrendim… Ayrılıyorum yanından. Cenk farkında bile değil ayrıldığımın. Anlaşarak boşandığını söylüyor ben paltomu giyerken. Bence, Cenk ayrıldığımın farkında olmadığı gibi kendi ayrılığının da farkında değil! Maaşlar çok düşük kaldı diyor Cenk, çay servisi yapan bizden fazla kazanıyor diyor laf arasında.
Diğer bankada çalışan Gaye’ye uğruyorum. İşim bankalar hakkında yazı yazmak ya, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyorum. Şube sakin. Gaye, telefonun kamerasından makyajını tazeliyor. Görüntülü arama ile ne çok toplantı yapılmıştır ama Gaye’nin gayesi farklı, gözlerine maskara sürüyor. Güzel olan gözleri daha belirgin hale gelmiş. Maskaranın gözlere sürüldüğünü Gaye’den öğreniyorum. Gaye beni görünce geçen hafta boşandığını söylüyor. İki bankacı evliliği çok zor olduğu için çocuk kendisinde kalmış, eşiyle boşanmışlar. Anlaşarak ayrıldık, diyor. “Gaye şube çok boş” diyorum, teknoloji işe yaramış diyorum, Gaye bu, “Hava yağışlı, ondan kimse yok.” diyor. Az sayıda çalışanla daha çok iş yapıyoruz, pazartesi günü gel, görürüsün kalabalığı, eşten ayrıldım sıra işe geldi, diyerek gülüyor. İş yükü çok fazla ve çalışan sayısı çok az, beklenti artıyor, teknoloji hikaye! Hala şubeye gelen çok fazla aslında diyor. Gaye bu, devam ediyor… Gayesi farklı, konuşmak istiyor, daha çok konuşmak istiyor… Maaşlar çok düşük diyor Güvenlik Görevlimiz bizden fazla kazanıyor diyor konuşmasının arasında.
Yıllarca anlaşamayanlar nasıl oluyor da anlaşarak boşanıyor anlamaya çalışıyorum. Anlayamıyorum!…
Haktan’a uğruyorum “Boşandın mı?” diyorum. Yok ağabey, ben evlenmedim, nerden çıktı, diyor. Ne desem şimdi? “Boşver, ben dalgınım seni evli sanmıştım.” diyorum. Güvenlik görevlisi ve şubede çay servisini yapan görevli Haktan’dan fazla maaş alıyormuş. Haktan o yüzden artık bankada çalışmak istemiyor. Haktan yüksek lisans yapmış bir çalışan ama maaşı güvenlik görevlisinden daha düşük kalmış. Şubenin güvenlik görevlisi geldi yanımıza. Haktan’la dalga geçiyor, “Boşuna okumuşsun sen. Senden iki kat fazla maaşım var.” diyor. Biri banka çalışanı, diğeri taşeron şirkette çalışıyor. Son zamlar oyunu bozmuş ama Haktan’ı daha fazla bozmuş.
Güvenlik görevlisi, akşam Haktan’a köfte ekmek ısmarlayacak güzel mahallelerinde. Sonuçta hem mahalle hem de iş arkadaşları onlar. Aralarındaki maaş farkı çok fazla belki ama bu mahallenin sorunu değil ki! Soğanlı köfte ekmek yanında açık ayranla nefis oluyor. Kapalı satılan ayranlarda yoğurt yok, mümkünse açık için, diye tavsiye veriyor, yüksek lisansı hazır gıda üzerine yapan, maaşı az belki ama bilgisi çok Haktan’ın
Çalışma hayatı ne kadar bozulmuş. Haktan’ın hakkı yeniyor ama duyan yok! Bana köfte ekmeği de güvenlik görevlisi arkadaşım ısmarlıyor. İsmi bende saklı köftecinin de ısmarlayanın da!
Güvenlik görevlisi 16.000 TL. Haktan 8.500 TL alıyormuş bu bankada. Genel müdürü varsa ve bu doğruysa köfte ekmek benden, bir konuşalım bu durumu. Olmaz! Bir maddi hata var Haktan’ın maaşında, böyle olmamalı! Beni tanıyanlar cimri bilir. Nadir yemek ısmarlarım. Sayın genel müdürümüz aslında şansın farkında değil sanırım. Daha Haktan evlenecek sonra anlaşarak boşanacak. Para demek her şey demek değil belki ama bu kadarı da olmaz ki!
Serdar KAYA’a uğruyorum. Fotoğraf çektirmem gerekiyormuş, yolunuz düşerse selam söyleyin, sizin de fotoğrafınızı Serdar’la Ahmet çeksin! Fotoğraf insanı rezil de eder vezir de eder ya hani, Serdar sizi vezirleştirir, dinleyin beni. Serdar sosyal medyada olmamı söylüyor mutlaka olmalıymışım hayat oradan dönüyor diyor.
Bir kamu bankasında olanlar bunlar banka çalışanlarının maaşları öyle düşük kalmış ki müşteri temsilcileri çay servisi yapmak için yarışa girmiş durumda, ya da güvenlik görevlisi olmak istiyorlar umarım bu sorunları duyanlar köfte ekmek için sıraya girmez benim de bütçem belli sonuçta.
Gözüm e-devlette. Çok davayla uğraşıyorum. İşimle mahkemem var, bir ağır ceza davası daha geçen ay bitti…
Yeni mezun bir avukat tanıdığım kartını vermişti. Kendine göre çevre yapıyordu o yıllarda. Mutlaka avukatla işiniz olur bir gün, demişti. Gülümsemiştim ne işim olacak diye o zamanlar. Meğer avukatsız olmuyormuş hayat.
Ben hep tek bir avukata güvendim hep karşı tarafın avukatlığını yapsa da, benim avukatım da olmasa da ona güvendim. Adını söyleyemem, meslek sırrı!
Tutamadığınızı bırakacaksınız. Yelkenciler, elleri acımasın diye eldiven giyer. Sert çekilen halat elinizi de kalbinizi de acıtır. O yüzden gücünüz yettiği kadar tuttunuz mu? Yetmediği yerde bırakın gitsin… Bu alt üst olmak da değil aslında. Ne demiş Şems-i Tebrîzî: “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
“Kimler geldi kimler geçti” dinleyelim bu hafta. Hayatımızdan gelip geçenlere armağan olsun…
https://www.youtube.com/watch?v=dCEnXSFxgs
C.Ertuğrul SADIKOĞLU
ertugrulsadikoglupm@gmail.com