Yapı Kredi, Akbank ve Garanti yılın ilk yarısında kârını katlayan bankalar arasında yer alıyor.
Öyle ki, Yapı Kredi kârını resmen 5’e katladı.
Ne müthiş kâr!
Aynı kârları halka açık diğer şirketlerde de görüyoruz. Yılın ilk yarısında bazı şirketler kârını üçe hatta beşe katlamış durumda.
Bankaları ve şirketleri bu kadar büyük kârlar eden bir ülke krizde olur mu?
Krizdeki bir ülkenin bankaları ve şirketlerinin zarar etmesi lazım. Ya da zarara yakın kâr açıklaması lazım.
Basit bir mantıkla baktığınızda bu mantık karşınıza çıkıyor. Ancak bu kârlara bir de iktisat mantığı ile baktığınızda hiç de öyle olmadığını görüyorsunuz.
Bu bankalar ve şirketler kârı hangi ortamda elde ediyor?
Tabii ki yüzde 80 enflasyonun olduğu bir ortamda. Yani tartışılan resmîsinin bile yüzde 80 olduğu diğer ölçümlere göre, yüzde 100’ün üzerinde bir enflasyonun olduğu ülkede bu kârlar hangi muhasebe sistemine göre hesaplanıyor?
Tabii ki normal bir sisteme göre. Enflasyonun yok sayıldığı bir sistem.
Yani enflasyon muhasebesine göre düzenlenmiş bir bilanço değil.
Enflasyon muhasebesi nedir?
Enflasyon muhasebesi, parasal olmayan değerlerin, enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayısı ile çarpılması sonucunda, finansal tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanması olarak tanımlanıyor.
Türkiye aslında enflasyon muhasebesine geçecekti ama bizim cingözler hemen Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ertelediler.
Neden ertelediler?
Çünkü eğer enflasyon muhasebesine geçilmiş olsa gerçekler ortaya çıkacak. Yani bu kârların büyük bir bölümü uçacak. Enflasyon karşısında eridiği görülecek. Tıpkı maaşlarımızın ya da paramızın enflasyon karşısında eriyip yok olduğu gibi.
O halde şu soru aklımıza gelmeli: AKP neden enflasyon muhasebesini istemiyor?
Yanıt çok basit! Bu illüzyonun, dahası kandırmacanın bitmemesi için.
Enflasyon muhasebesine geçildiğinde herkes görecek ki, öyle büyük kârlar yok. Kârların nasıl enflasyon karşısında eriyip yok olduğu ortaya çıkacak.
Aslında enflasyon muhasebe sistemine geçilmemesi bazı banka yöneticilerinin de hesabına geliyor.
Ne kadar büyük kârlar elde edildiğini medyaya yansıtıp başarısını gösteriyor.
Tıpkı Avrupa’nın bizi kıskandığını düşünmek gibi bir şey. Avrupa bankalarının kârı düşerken, bizim bankaların kârı 5’e katladı.
Bu bile yeter! Tabii ki, bu sonuçtan herkes mutlu.
CEO daha fazla prim alacak. Patron ise şirketinin-bankasının ne kadar kârlı olduğunu anlatıp hava atacak.
AKP ise Türkiye’de işlerin ne kadar iyi gittiğini söyleyecek.
Buna ilk itiraz eden Garanti Bankası’nın sahibi İspanyol BBVA oldu.
Bu kârların gerçekçi olmadığını ve mutlaka enflasyon muhasebe sistemine geçilmesi gerektiğini açıkladı.
Türkiye’de öyle bir şey yok! Ayrıca oyun bozanlığa da gerek yok. Türkiye’de her şeyi güllük gülistanlık göstermek varken, kral çıplak demenin ne alemi var?
Söylenecek bir şey yok aslında.
Kendi kendini aldatan bir ülke ve bile bile bu aldatmacaya inanan 84 milyon.
İşin en garibi ise bu oyunu herkesin oynaması.