TL’ye olan güven kaybı hiçbir zaman bu kadar düşük olmamıştı. Bunun iki temel nedeni var; Bir… MB gösterge faizine göre, reel faiz oranını eksi yüzde 34,3’tür. Bu eksi reel faiz ile TL cep yakıyor. İkincisi… AKP iktidarının Merkez Bankası’na olan güveni düşürmesidir. Çok açıktır ki; TL’yi basan ve kefili olan MB, Başkanlık ofisi gibi çalışırsa, sermaye bankaya güven duymaz.
Üstelik, üretim ithal girdiye bağımlı olduğu için, birçok sektörde pazarlık ve işlem Euro ve dolar kuru üstünden yapılıyor. Yani piyasada TL geçmiyor, dolar ve Euro geçiyor.
Merkez Bankası TÜFE-2003 yılı bazlı reel kur endeksine göre, dolar/TL kuru 17,3476 iken, TL yüzde 49,5 oranında daha düşük değerdedir. Eğer Endeks denge kuru olan 100’de kalsaydı, dolar kuru yaklaşık 9 lira olacaktı.
Dolar/TL reel kur endeksinin 100 olarak kalması için, kısaca doların TL enflasyonu eksi dolar enflasyonu kadar artması gerekir. Türkiye’de 2018 kur şoku ve arkasından gelen kur artışları, enflasyon farkından daha yüksek olduğu için, TL aşırı değer kaybetti.
Uygulamada Merkez Bankası reel kur endeksini nominal efektif döviz kuruna göre hesaplıyor. Bankanın açıklaması; ”Nominal efektif döviz kuru, Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, Türk lirasının ağırlıklı ortalama değeridir. Ağırlıklar ikili ticaret akımları kullanılarak belirlenmektedir. Reel efektif döviz kuru ise nominal efektif döviz kurundaki nispi fiyat etkileri arındırılarak elde edilmektedir.” şeklindedir.
Aslında FED’in faizleri artırmasından sonra dolar tüm dünyada diğer paralar karşısında değer kazandı. Dolar endeksi yükseldi. Dolar/Euro paritesi geriledi.
DOLAR ENDEKSİ
2021 Haziran; 92,431
2022 Haziran; 104,101
Endekste bir yılda artış yüzde 12,6.
EURO/ DOLAR PARİTESİ
2021 Haziran; 1,1910
2022 Haziran; 1,0510
Paritede bir yılda gerileme; yüzde 11,7
Dolar faizinin artması, Türkiye’yi daha çok etkiledi. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi artık gelmiyor. Türkiye’de olanlar da çıkıyor. Söz gelimi eBay yabancı sermayeli şirket de Gitti-Gidiyor’u kapatarak Türkiye pazarından çıkıyor.
Doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmediği gibi sıcak para da çıkıyor. Borsada yüzde 66,1 olan yabancı payı yüzde 37,91’e geriledi.
Portföy yatırımlarında Ocak-Nisan arasında ilk 4 ayda, 5,5 milyar dolar net çıkış olmuştur. Dahası artık yerli yatırımcı da dış borsalara gidiyor.
Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç tutarı, 181,4 milyar dolardır. 2022 cari açığını 50 milyar dolar olarak tahmin ediyorum. Bu şartlarda Türkiye’nin bir yılda 231 milyar dolar dış borç çevirmesi gerekir. Ancak Türkiye’nin uluslararası piyasalarda işlem gören beş yıllık tahvillerinin iflas risk primini gösteren CDS oranı 818 baz puana çıktı. Bu durum dış borçlarda temerrüt riskini artırdı.
Bu şartlarda yıl sonu dolar kuru belirli şartlar altında tahmin edilebilir.
Siyasi iktidar, istikrar programı hazırlayıp, IMF’ye giderse veya erken seçim kararı alırsa, dolar kuru 15 liranın altına düşer.
Siyasi iktidar hiçbir önlem almazsa ve Türkiye dış borçlarında temerrüde düşerse, dolar kuru bir gecede 50 lira olur.
Yıl sonuna kadar, kayıt dışı emanet döviz girişi olursa, dolar kuru 25 liranın altında kalır.
Ocak ayında Yeniçağ Gazetesindeki köşemde FED’in dolar faizini artırmasının etkilerini yazmıştım. Burada; ”Dolar faizi artınca, Türkiye’ye giren portföy yatırımları azalır. Çıkış da olur. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi daha uzun dönemli bakar. Zaten Türkiye’ye konut satışı dışında, doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Yabancı sermaye girişi olmazsa ve çıkışı olursa, bu çıkışlar dövize talebi artırır ve kur artışına neden olur.” şeklinde bir yazı yazmıştım. Bu dediklerim aynen gerçekleşti.
Ama bir yandaş medya, bugüne kadar tahminleri tutmayan CHP’li ekonomist korku pompaladı diye yazmıştı.
Bugün bir kritik eşikteyiz. Siyasi iktidar ve yandaş medya daha akıllı olup, bu dediklerimi dikkate alırlarsa, yalnız Türkiye için değil kendileri için de doğru yapmış olurlar.