Ahmet B. İstanbul’da yaşayan 15 yıllık öğretmen.
Son 3 yıldır her ay maaşı yattığı an internet üzerinden Türk lirası olan parasını dolara çevirip, ihtiyacı oldukça satan bir vatandaş. Mesela elektrik faturası mı ödenecek?
Hemen 15 dolar satıyor. Ya da su faturası için 8 dolar.
Kredi kartı ödemesi mi var?
Hemen o kadar dolar satıp ödeme yapıyor.
Bu şekilde her ay en az 200-300 liralık bir avantaj yakalamış. Son 6 ayda bu rakam neredeyse maaşının yüzde 25’ine tekabül etmeye başlamış.
Öğretmen Ahmet’in TL ile değil de hayatını dolara endeksli tasarlaması Türkiye’de yaşam standardını yükseltmemiş ama en azından kendini enflasyona karşı korumuş.
Öğretmen Ahmet Bey gibi bu işi yapan binlerce kişi var.
Hepsi hayatını Türk lirasına değil de Amerikan dolarına göre düzenlemiş.
Ne kadar acı değil mi?
Kendi ülkende yaşamını başka bir ülkenin parasına göre düzenle. Doların bir günde yüzde 10 arttığı ülkede vatandaşların bu yöne gitmesi tamamen kendini koruma iç güdüsünden başka bir şey değil.
Burada sorgulanması gereken öğretmen Ahmet Bey veya bunun gibi hayatını dolara göre değiştirenler değil!
Sorgulanması gereken bastığı paranın arkasında durmayan Merkez Bankası ve her ay faiz politikasını belirleyen PPK’dır.
Dünyanın bütün Merkez Bankası yöneticileri pandemi nedeniyle ortaya çıkan enflasyondan kendilerini korumak için faiz arttırırken Türkiye tam tersini yaptı.
İş dünyası iktidarı kabul edilmiş iktisat kurallarına göre hareket etmeye çağırdı. Neydi bu iktisat kuralları?
Enflasyona karşı faiz silahını çekmek. Eğer böyle bir ortamda faiz silahını çekersen kendi para biriminin değerini korursun. Nitekim bunu yapanların hepsinin parasının değeri Amerikan dolarına karşı dimdik ayakta durdu.
İngiltere ve Norveç gibi zengin ülkeler dahi faiz artışına gitti.
Rusya tam 7 kez faiz arttırdı.
Rusya Lideri Putin bizim için utanç verici örneği bir toplantıda verdi: Eğer faiz arttırmasaydık Türkiye gibi olurduk!
Ne kadar acı bir durum…
Türkiye gibi olmak.
İktidar yurtdışı piyasaların kapalı olduğu bir dönemde dolara müdahale etti. Bunu yaparken de şeffaf bir şekilde değil gece yarısı operasyonu ile… Paranın değerini korumakla mükellef Merkez Bankası aracılığı ile değil, esas görevi tarımı-çiftçiyi, esnafı ve vakıfları korumak yaşatmak için kurulan kamu bankaları aracılığı ile yaptı.
Dolar 11 liraya geriledi.
Hep söylüyorum Türk lirası bunu hak etmiyor. Ancak Türkiye bu gece yarısı kapalı kapılar ardında yapılan operasyonları da hak etmiyor.
Türk lirasının değeri bu tür operasyonlarla değil, bütün dünyanın kabul gördüğü ekonomi bilimi ile korunur.
Türk lirasının değerini kamu bankasının arka kapı satışlarıyla değil, öğretmen Ahmet ve onun gibi vatandaşlarına parasına güvenmesini sağladığınızda korumuş olacaksınız.
İktidarın son dolar operasyonu Türk lirasına güven değil güvensizlik vermiştir.
Bir günde yüzde 10 değer kaybedip, bir gecede yüzde 40 değer kazanan para birimini kim nasıl güvenir?
Bir yılda 6 liradan 18 liraya gelirken sesini çıkartmayan ama 18 liradan 12 liraya geldi diye halay çekenlerin de bunu çok iyi anlaması lazım.
Halka açık şirket iflasa adım adım gidiyor!
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi'den konkordato kararı aldıran Mega Polietilen hakkında bir kez daha uzatma kararı verildi....