Cumhurbaşkanı bankaların yüksek karını ancak bağımlılık maddesi satanların elde edebileceğini ima etti. Hanife Serter ise, koskoca Türkiye’nin nasıl bağımlı hale geldiğini yazdı. İlginç bir yorum. Bağımlılıktan kurtulmak için tıklayın!
Bankalarla ilgili en çarpıcı eleştiriyi geçtiğimiz hafta yine sayın Cumhurbaşkanı yaptı.
“Bu kadar yüksek karları ancak bağımlılık yapan maddeler satanlar elde eder, siz ne yapıyorsunuz, kendinize gelin..” demeye getirdi.
Haklıydı!
Aslında bankalar çok uzun zamandır, en az son 10-15 yıldır satıyor bu bağımlılık yapan mereti.
Bunu satmak için yıllar yıllar önce Amerika’dan özel eğitimler almış, bu işi tam yerinde öğrenmiş özel adamlar getirildi bankaların başına.
Hatta bu adamların bazıları bu ürünü daha fazla, daha hızlı, rakipten daha çok satabilmek için öyle icatlar yaptı ki, dünyada örneği yoktu.
İlkti. Sadece bir SMS atarak ulaşabilir olmuştu millet bağımlılık yaratan bu illete.
Satış yapmak için Kamu kurumlarının önlerine gidip, gelen geçen memurun, emeklinin yolunu kesmek de yine hep bu mereti daha fazla satmak içindi.
Alan daha fazla alsın, dozu arttırsın diye uğraşılıyor, daha hiç tanışmamış olanların bir an önce tanışması, alışması için ne gerekirse yapılıyordu. Bankacının görevi artık buydu. Kullanmayan tek bir kişi bile kalmayana kadar devam etmeliydi bu görev.
Sokakta tezgah açarak satış yapmak bir süre sonra ” bu kadarı da ayıp oluyor artık..” diyerek yasaklandı. Ama kapı kapı dolaşarak satışlar son hız sürdü. Millette artık yavaş yavaş bağımlılık belirtileri başlamıştı. Bağımlılık belirtileri neydi peki ?
MADDE KESİLİNCE!
-Tolerans gelişmesi ( Bağımlı hale gelen kişinin aynı etkiyi sağlamak için daha fazlasını istemesi ),
Madde kesildiğinde ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması, almakta ısrarlı kişinin kapı kapı dolaşıp almak için ne gerekiyorsa yapması,
-Madde kullanımını denetlemek, bırakmak için yapılan tüm çabaların boşa çıkması, biri bitmeden diğerine başlanması,
-Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcanması ama kolay kolay bırakılamaması,Madde kullanımı nedeniyle kişinin huzurunun kaçması, aile çevresine maddi, manevi zarar vermeye başlaması, Maddenin tasarlandığından daha uzun süre ve yüksek miktarlarda alınması,
-Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen kullanımın sürdürülüyor olması…
BAĞIMLILIĞI KABUL ETMEK LAZIM!
Her tür bağımlılıktan kurtuluşun ilk adımı, ön şartı “kabul”. Öyleyse gelin milletçe kabul edelim önce. Biz bağımlıyız.
Kredi kartlarına, ihtiyaç kredilerine, taşıt, konut kredilerine bağımlı hale geldik, getirildik hepimiz.
İlk başta hoşumuza gitti.
Bir kez alıp deneyecek, bir daha da elimizi sürmeyecektik belki, öyle düşünmüştük yani.
Bir kereden bir şey olmaz sandık.
Ama onunla kalmadı iş.
Kredi kartını alan bir süre sonra İhtiyaç kredisinin de tadına baktı.
Onu kullanana bankanın ” eksiye dönen yüksek faizli günlük kredi hesabı ” açması neredeyse kaçınılmazdı. Baktık ki ihtiyaç kredisi bizi kesmiyor, araba, konut almaya yetmiyor, bankalar dozu arttırmak için yine hazırdı. Üstelik yüksek tutarda alınca indirim yapacaklardı. Gerçi borç ödenene kadar malımıza ortak olacak, ödeyemezsek gözümüzün yaşına bakmadan el koyacaklardı ama olsun.
Ne olursa olsun kullanmalıydık. Hem artık herkes kullanıyordu, kullanmayan kalmamıştı ki.. Kullanmayana uzaydan gelmiş gibi bakılıyordu adeta..
Böyle böyle başlayan kredi bağımlılığımız artık “ ölümcül” bir noktaya geldi. Bıçak kemiğe dayandı. Kredi kartı, ihtiyaç kredisi, konut ve taşıt kredisi faizleri artık el yakıyor. Ama bir kez bağımlı olduk işte.. Bünye ne yapıp edip sahip olmak, harcamak, tüketmek istiyor. Tüketmezse sanki ölecek. Varlığının devamının ” sahip olmaya ve tüketmeye bağlı” olduğunu sanıyor…
GELECEĞİ İPOTEK ALTINA ALMAK
Oysa tükettiği tek şey geleceği. Milletçe geleceğimiz bankalara ipotekli. Evlerimiz, arabalarımız, maaşlarımız.. Kısaca hayatlarımız onların insafına kaldı.
Borçlana borçlana tüketmeye devam edersek sıfırı tüketeceğiz. Tüketime bir anda son verirsek bu sefer de krize girip işsiz güçsüz kalacağız. Tam bir çıkmaz yani. Kredi baronları da bu tatlı işten vazgeçecek değil tabii. Merkez Bankası bile açıklama yaptı: kredi kartı faizleri yüksek, ihtiyaç kredisi kullanın. Onların faizleri çok düşük sanki. Yıllık toplam maliyetleri ( dosyası, sigortası, komisyonu vs.) neredeyse yüzde 50…
Kendi adıma bağımlı olduğumu söyleyemem, uzun yıllardır temizim, konut kredisi hiç kullanmadım, uzun yıllar önce bir kez taşıt kredisi denedim, bitene kadar içime dert oldu. Gününü geçirmeden ödediğim 2 kredi kartım var, belki onu da teke indiririm. Zorunlu harcamalar dışında keyfi bir şey satın almam artık kolay kolay. Haydi şimdi hep birlikte tekrarlayalım..
“Ben bağımlı değilim.. Ben bağımlı değilim.. İstersem başarabilirim. “
Banka CEO’sunun Evi Neden Yok?
Türkiye’nin gündeminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran var. Hakan Aran, Antalya’da gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında kiralardan yakınıyor. Aran, 12.500...