Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Özdemir “Tüm otoriteler hayata geçirdikleri ve geçirecekleri önlemler ve uygulamalar ile piyasaları her geçen saat rahatlatmaktalar” dedi.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Başkanı Metin Özdemir, "Bugün karşılaştığımız durumun ekonomik bir temelinin olmadığı nettir. İktisadi olarak izah edilemez olduğunu görüyoruz." ifadesini kullandı.
Özdemir, yaptığı yazılı açıklamada, güncel ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Saldırıların ortak özelliği Türkiye”yi yıpratmak"
Türkiye”nin, son dönemde Gezi Parkı olayları ile başlayan, 17-25 Aralık kumpası ile devam eden ve son olarak 15 Temmuz”da hain işgal girişimiyle birtakım saldırılara maruz kaldığını vurgulayan Özdemir, "Bu saldırıların hepsinin ortak özelliği Türkiye Cumhuriyeti devletini hukuki, siyasi, askeri ve ekonomik açıdan yıpratmak olduğunu görüyoruz. Biz bunları hep birlikte yaşadık ve şahit olduk. Son birkaç aydır da kur ve faiz üzerinden ülkemizin baskılandığını görüyoruz. Özellikle son günlerde ekonomimize yönelik spekülatif saldırılarla karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.
"İktisadi olarak izah edilemez"
Özdemir, 1994 krizi, 1996 Asya”da yaşanan kriz, 2001 yılında yaşanılan finansal krizleri incelediklerini belirterek, "2008 yılında Amerika’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan global krize bakıyoruz. Hepsinin sayısal bir veriye dayandığını ve rasyonel olduğunu görüyoruz. Bugün karşılaştığımız durumun ise ekonomik bir temelinin olmadığı nettir. İktisadi olarak izah edilemez olduğunu görüyoruz. Apaçık siyasal güdümlü bir ekonomik saldırıdır ve piyasalarımız manipüle edilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"Spekülatif hareketler karşısında dimdik duracağız"
Türkiye”nin mali disiplinini sağlamış ve ekonomik temellerinin sağlam bir ülke olduğuna işaret eden Özdemir, şunları kaydetti:
"Bankacılık sektörünün bilançoları oldukça sağlam aktif yapısına sahip olup dış şoklara karşı da dayanıklıdır. Kamu borç stokuna baktığımızda, aynı sepetteki gelişmekte olan ülkelere göre daha yönetilebilir bir pozisyondayız. Ancak ülke olarak hak etmediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Biz rakamlara itibar edeceğiz, gücümüzün farkında olacağız ve rasyonel olmayan bu spekülatif hareketler karşısında dimdik duracağız. Türkiye ekonomisi son 17 senedir, siyasi istikrar ve güçlü ekonomi yönetimi ile çok iyi noktalara geldi. Bankacılık sektörümüz de Türkiye’nin gelişimi ile doğru orantılı olarak büyümüş ve 2018”in 2. çeyreği itibarıyla bilanço büyüklüğünü 3,7 trilyon TL seviyesinin üzerine taşımıştır."
"Bundan sonra da daha iyisini yapacağımıza inanıyoruz"
Metin Özdemir, Türkiye”de bankaların sermaye yapılarının güçlü ve aktif kalitesinin oldukça iyi düzeyde olduğunu aktararak, "Toplam aktif içerisinde sorunlu kredilerin payı yüzde 3 civarında olup bu da yönetilebilir düzeydedir. Aslında bu iki oran bile Türkiye’de bankacılık sektörünün ne derece sağlam bir yapıda olduğunu göstermektedir. Bankalarımız ulusal ve uluslararası rating kuruluşlarının da denetimine tabi olup bu anlamda da gerekli testlerden başarı ile geçmektedir." yorumunu yaptı.
"Bankalarda son günlerde olağanın dışında bir mevduat çıkışı söz konusu değildir"
Türk bankacılık sektörünün sürdürülebilir bir büyümeyi şiar edindiğini belirten Özdemir, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kaynak tarafında büyümemize devam ediyor, sendikasyon ve sukuk ihraçlarımızı başarılı bir şekilde yapıyoruz. Kredi tarafında risk iştahımız açık ve bu anlamda reel sektöre kaynak sağlamaya devam ediyoruz. Son günlerde birtakım sosyal medya hesapları üzerinden gerçekle bağdaşmayan paylaşımlar olduğunu gözlemliyoruz. Bunlar tamamen algıyı bozmak için yapılan planlı bir operasyonun parçalarıdır. Açıkça ifade ediyorum; bankalarda son günlerde olağanın dışında bir mevduat çıkışı söz konusu değildir. Kur işlemlerinde hacimsel artış olsa da alış ve satış arasında oransal olarak yakınlık var. Zaten bankalar açık pozisyon işlemi yapmadığından bizim tarafı olumsuz etkileyecek bir durum da söz konusu değildir."
"Türkiye, serbest piyasa ekonomisi kurallarına bağlı bir ülkedir"
Özdemir, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bundan daha büyük ekonomik sıkıntılarda dahi vatandaşların banka hesaplarına el konulmadığını aktararak, "Türkiye, serbest piyasa ekonomisi kurallarına bağlı, demokratik bir hukuk devletidir. Halkımız tasarruflarını değerlendirebileceği mekanlar bankalardır. Faiz hassasiyeti olan vatandaşlarımız için de katılım bankaları güvenli limandır. Tasarruflarımızı katılım bankalarında değerlendirerek bir yandan getiri elde etmiş, diğer bir yandan da gerçek ekonomik faaliyetlere katkı sağlamış olacağız." ifadelerini kullandı.
"Önlemler piyasaları her geçen saat rahatlatıyor"
Ekonomi yönetiminin gerekli önlemleri aldığını ve gerektiğinde farklı araçlarla almaya da devam edeceğini bildiren Özdemir, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası, BDDK ve .ankalarımız da sorumluluğunun bilincinde olup gerekli hassasiyeti göstermektedir. Tüm vatandaşlarımızın gönlü rahat olsun.
Merkez Bankası, temel olarak bankacılık sistemimizin pürüzsüz çalışmaya devam etmesini destekleyecek adımlar atmıştır. Spekülasyonlara meydan vermemek için bankaların gerek döviz gerek TL likiditesine ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Zorunlu karşılık oranlarını değiştirerek döviz ve TL”de bankacılık sistemine ek likidite sağlamıştır. Ayrıca, hem haftalık repo ihalelerine getirdiği teknik kolaylıklarla hem döviz piyasasında aracı olma kararı ile ihtiyaç olması halinde sistemi destekleyeceğini göstermiştir.
Türkiye’nin maruz kaldığı bu spekülatif saldırıların etkisi de geçici olacak. Devletimizin tüm kurumları görevinin başında, kararlı bir şekilde bu ekonomik saldırıyı bertaraf etmek için çalışmaktadır. TCMB, BDDK, SPK, ilgili bakanlıklar ve tüm otoriteler hayata geçirdikleri ve geçirecekleri önlemler ve uygulamalar ile piyasaları her geçen saat rahatlatmaktalar. Kurumlarımızın elinde yeterli araçlar bulunmakta olup ihtiyaç nispetinde bu araçlar kullanılmaktadır. Ülkemiz ve kurumlarımız sapasağlam vaziyettedir. Ekonomi yönetimimiz, Orta Vadeli Plan kapsamında 100 günlük eylem planını açıkladı. Biz bankacılık sektörü olarak sorumluluğumuz gereği üzerimize düşeni yapacak, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamaya devam edeceğiz. Ülke olarak bundan önce başardığımız gibi, bundan sonra da daha iyisini yapacağımıza inanıyoruz."