Türkiye’nin en iyi üniversitesini derece ile bitirip bankacılığı seçen bir kadının hikayesi. Liyakatın yok sayılıp, kariyerin bir anda sıfırlanmasının gerçek ökyüsü.Özellikle bankacılık mesleğini seçmek isteyenlerin okuyacağı bir yaşam hikayesi.
1982 doğumluydu. Bilkent Üniversitesi İktisat Bolumunum burslu okuyarak 2004 senesinde okulundan derece ile mezun oldu.
Yaptığı iş görüşmeleri ve girdiği sınavlar neticesinde, kariyer için Sınavı’nda 1. Olduğu, Türkiye’nin en gözde kuruluşlarından biri olan o Banka’nın Teftiş Kurulu‘nu seçti.
Uluslararası itibari olan bu bankada çalışmaktan büyük bir memnuniyet ve onur duyuyordu.
Müfettiş yardımcılığı görevinde uzun yıllar çok başarılı şekilde, yükselerek daha üst görevlere gelebilmek için- azimle, canla basla çalıştı. Genç ve yeni evli bir kadın olarak; evliliğin oturma dönemini ertelemeyi de göze alarak kariyeri için; müfettişliğin zor koşullarına rağmen bu ilk iş tecrübesinde Türkiye’nin birçok il ve ilçelerine seyahatler yaptı, aylarca evinden uzak kaldı. 3 yıllık bir sure sonrasında “Müfettiş” unvanına terfi ederek görevine devam etti.
Daha sonraki tarihlerde evliliği nedeniyle İzmir’e dönmek istedi. İzmir‘deki Bölge Müdürü‘nün de talebi ile Bireysel Pazarlama Yöneticisi ünvanlıyla göreve başladı. İstanbul’da olmayı kabul etse kariyer için farklı seçenekleri olacaktı ama o dönem İzmir’de aile yanında olmak ağır bastı. Kurumun büyüklüğüne ve liyakati takdir edişine güveniyordu.
TERS DÖNEN İŞLER
Ama ne olduysa bu seçiminden sonra oldu. İşe ilk başladığı günkü heyecanı duymasına, çeşitli özverilerde bulunarak yeni biriminde yeni görevinde de canla başla çalışmaya devam etmesine, kariyer olarak Zaman içinde Banka’da daha üst pozisyonları hedeflemesine rağmen bir şeyler ters gidiyor, kendisine karşı olan davranışlarda tuhaflıklar seziyordu. Bu süreçte kendisini mesleki olarak geliştirmek, Kurumuna daha faydalı olmak, işine katkı sağlamak amacıyla; Yaşar Üniversitesinde burslu olarak, Uluslararası Ticaret ve Finansman bölümünde yüksek lisans yapmaya başladı. Ama her ne hikmetse bir gün, Bölge Müdürü ve İK Yöneticisi tarafından hazırlanan bir öneri ve Genel Müdürlük kararı sonucunda kendisini küçük bir şubede Müşteri Yöneticisi olarak buldu. Bölge müdürü kendisine, çalışma koşullarındaki bu esaslı değişikliğin; Genel Müdürlük tarafından yapıldığı bilgisini verirken, ne sebeple yapıldığını ise söyleyemiyordu. Kendisine IK tarafından verilen bilgi ise daha da şok ediciydi.” Bize bunun sizin talebiniz ve isteğiniz olduğu bildirildi!”
BAŞARI MI O DA NE?
Henüz 30 yaşında, yeni evli bir kadın olarak, katlanılması çok zor Sartlarda olan yerlerde görevini en ciddi ve onurlu şekilde yapmış, kariyer planına uygun olarak İşyerinde yükselip, tecrübelerine uygun daha üst kademelerde görev almayı beklerken; tenzil-i rütbe olan göreve atanmasının hem usul bakımından hem de işin esası bakımından hukuka ya da hakkaniyete uygun olmadığı aşikardı.
O zamana kadar,
• Tüm iş hayatı boyunca yazılı ya da sözlü herhangi bir uyarı dahi almamıştı,
• Göreve ilişkin herhangi bir yetersizlik ya da mesleki eksikliği bulunduğuna ilişkin somut olay bir yana, herhangi bir emare dahi yoktu,
• Ne şahsının ne de çok severek çalıştığı Bankasının itibarını zedeleyecek ya da Bankanın maddi/manevi menfaatleri ile çelişecek herhangi bir söz ya da davranışı asla olmamıştı.
Bilakis; Banka nezdinde yapılan değerlendirmelerde yüksek notlarla her zaman onore edilmiş, Bankasının menfaatlerini korumuş, çoğunlukla ailesini ve eşini dahi ikinci plana atarak yoğun bir tempoyla çalışmaya devam etmişti.
Kariyerinde yükselmeyi beklerken; hiçbir sebep yokken daha alt bir pozisyonda görevlendirilmesi; ceza niteliğindeydi. Görevlendirme şekli; kanuna hem esasen hem de usulen aykırıydı.
Inceleseler, çalışması, etik davranışları ve başarı ile ilgili sonuçları göreceklerdi. İncelemediler. Yıllardır bu kurumdaki verimini, işlevselliğini, performansını hiçe saydılar ve en kötüsü de bu adaletsizliği kasten yaptılar.
Neden mi?
O dönem ilgili Bölge Müdürlüğünde yaşanmış olan bazı seviyesiz olayların ortaya saçılması, konu Hakkı’nda Teftiş tarafından yapılan soruşturma sonucunda iki kişinin Bölge’den uzaklaştırılması Bölge’nin başındaki kişinin egosunu fena halde rahatsız etmişti. Gözünün önünde olup bitmiş birçok olaya kör kaldığı ya da daha fenası görmezden geldiği açıkça ortaya çıkmıştı.
Konu ile hiç ilgisi olmadığı halde kahramanımız “muhbir”likle itham edilerek, olay şahsileştirilmişti. Kaldı ki; gerçekten de ihbarın onun tarafından yapıldığı düşünülse dahi; -ki bu doğru değildi- Banka’da yaşanan mevzuata aykırı durumların ihbarı suç değil, bütün çalışanların göreviydi.
Ama bu durum ne yazık ki ilk değildi. Bölge Müdürlüğünde çalıştığı süre boyunca Bölge Müdürü kendine yakın gördüğü bazı kişileri kayırıyor, örneğin bazı kişilerin yıllık izinlerini düzenli olarak kullanmasına rağmen sisteme girmemelerine göz yumuyor, Banka’yı zarara uğratacak nitelikte, çalışanın Yöneticisi tarafından açık olarak kayırıldığı ve diğer çalışanlara haksızlık yapıldığını gösteren tavırlar sergiliyordu.
BAŞARI NASIL SIFIRLANDI?
Durumu en üst makamlara kadar açıkça bildirmesine rağmen kahramanımıza hiçbir geri dönüş yapılmıyor, talepleri ve şikayetleri adeta ” yok” sayılıyordu. Yılmadı. Hakkı olan terfii alabilmek için defalarca üst makamlarla görüştü. Sonunda dayanamayıp kendisini bir semt şubesine müdür olarak atadılar. Peki bu en iyi okullardan mezun olarak, Banka’nın en zor birimlerinde en zor kişilerle çalışarak kariyer yapmaya çalışan kadının sonu ne oldu dersiniz? Tabii ki bir akşam Bölge’ye çağrılarak önüne performans yetersizliğinden işten çıkarıldığına dair bir yazı kondu. Yapılabilecek her şeyi yapmıştı şubesi için. Zekiydi, aktifti, çalışkandı. Bu son çok anlamsızdı. Anlam veremedi. Kendisine de bir açıklama yapılmadı. Şaşırmıştı. Ama asıl büyük şoku eve dönüş yolunda yaşadı. Şube personeli kendisini arayıp, bölge ile yaptıkları telekonferansta Şubelerinin kapatıldığını öğrendiklerini söylüyorlardı. Onca Zaman görev yaptığı şube ile ilgili böyle bir bilgi kendisinden son ana kadar saklanmıştı. Zaten kapatılacak olan bir şubede, yüksek yüksek hedeflerle kendisine kurulan kariyer tuzağını o Zaman anladı.
Kurumsal geçinen bu yönetimlerde, özveri, istek ve heyecanla çalışmak isteyen vasili insanların hak etmedikleri şekilde hakarete uğrar gibi kurumdan uzaklaştırılmaları, iyi okullardan mezun başarılı gençlere örnek olsun. İş ilanlarındaki o parlak kariyer vaatlerine kapılmadan önce o kurumda çalışanların memnuniyetini iyice sorgulasınlar. Kurumsallığın sözle, bina ile, gösterişle, reklamla olmadığını iyi anlasınlar. Kendi geleceklerini, bozuk para gibi harcayacak İK’lara teslim etmeden önce iyi düşünsünler. Kurumsallıktan nasibini almamış markaların maddi ve manevi olarak verecekleri zararlardan kendilerini korusunlar. Özellikle çalışanları ile en çok davalı olan bankaları iyi araştırsınlar. Tecrübeli bankacıların kendilerine vereceği en önemli tavsiye budur.
Banka CEO’sunun Evi Neden Yok?
Türkiye’nin gündeminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran var. Hakan Aran, Antalya’da gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında kiralardan yakınıyor. Aran, 12.500...