Banka üst yönetimleri tam bir akıl tutulması yaşıyorlar. Öyle kararlara imza atıyorlar ki, adeta bankacılık sektöründe bir beyin ölümü yaşanıyor.
Bankacılık’ta beyin ölümü …
Bankacılık sektöründeki tüm bu teknolojik gelişmeler yaşanmadan, şehirden uzak yerlerde devasa büyüklükte operasyon merkezleri kurulmadan yıllar önce , operasyon bölümleri şubelerin adeta beyni gibiydi.
Tüm günlük işlemler, müşteri verileri, belgeleri, bilgileri , kıymetli evraklar operasyonda toplanır, talepler orada gerçekleştirilir , sonuca bağlanırdı .
En çalışkan, tecrübeli, zeki, dikkatli, pratik personeller kıdemleri arttıkça operasyonun başına geçerlerdi. Şubeler adeta onlara emanetti.
Çekleri yazılan, ödemeleri aksayan , tahsilat yapamayan firmalardan, malını mülkünü satıp nakde dönen müşterilerden ilk onların haberi olur, şube içindeki kötü niyetli işlemleri de ilk onlar farkederdi. Operasyoncusu iyi olan şubenin sırtı yere gelmezdi kısacası.
2000’li yıllardan itibaren Bankacılık’ta sert esmeye başlayan pazarlama rüzgarları ilk önce operasyoncuları vurmuştu .
Bazı bankalar yeni ufuklara yelken açarken, yenilenen şubelerde en dip köşelerde, penceresi bile olmayan dört duvar arasına göndermişti operasyoncularını. Müşteri ile bağlantısı koparılırken, yaşam ile olan bağlantıları da düşünülmemişti nedense.
Pazarlama tarafında görev almak terfi etmek gibi görülürken , operasyonda kalmak sürgüne gitmek gibiydi. Oysa bu dönemlerde de yine en soğukkanlı, dikkatli, çabuk gaza gelmeyen (!), zeki ve çalışkan kişiler operasyon tarafında kalıyordu.
BU NASIL KÜL KEDİSİ?
Pazarlamacılar bir taraftan abartılı şekilde pohpohlanıp, diğer taraftan günde 3-5 ziyaret, rasyonel olmayan rakamsal hedefler ve yüzlerce çeşit ürün peşinde koşturulurken, operasyonculara da Baloya gitmesine izin verilmeyen Külkedisi muamelesi yapılıyor , tüm işler Zaman baskısı ve kalite beklentisi ile önlerine yığılıyordu . Operasyoncular şubeden herkesten geç çıkıyor, herkesten çok sorumluluk alıyor, herkesten az takdir ediliyordu .
Yine de pazarlama tarafında kaynayan kazanları görüp haline şükredenler oluyordu. (Ya da pazarlama tarafındaki parlak ışıklara aldanıp o tarafa geçmek için kendini göstermeye çalışanlar..)
Sonuç olarak şubeler, pazarlaması ve operasyonu ile bir bütündü yıllar boyu.
Şubelerdeki operasyonel işlemlerin merkezileşmesi ve bir çok işlemin bilgisayarlar tarafından hızlıca gerçekleştirilmesi ile birlikte maliyetleri düşürmek adına yapılan ilk şey yine bu alanda görev yapanları işten çıkarmak oldu .
GÜÇLER AYRILIĞI KALKTI
Artık müşteri peşinde koşmaktan yorgun düşen pazarlamacılar, kendi operasyonel işlerini de kendileri yapacaklar muhtemelen . Bankacılık’taki güçler ayrılığı da böylece ortadan kalkmış olacak. Operasyon tam olarak pazarlamanın eline geçecek belki. İşlemlerin kanuna , kurala uygunluğunu denetlemekle görevli ve tam bağımsız olması beklenen iç kontrol ve Teftiş kurullarının çalışanları da bir ucundan kıyısından Pazarlama ile ilişkilendirilebilirse, örneğin işe alımları ya da terfi koşulları Pazarlama’nın ağzının içine bakan İK’lara devredilirse işte o Zaman Güçlü Bankacılık (!) dönemi başlayacak .
Ama tarih boyu binlerce kez yaşandığı üzere, bu (teknolojik) devrim de ilk önce kendi çocuklarını yiyecek . Devrimi devrimciler yapsa da, düzeni fırsatçılar kuracak. Ruhunu agresif pazarlamaya teslim eden bu sektör, aklını da teknolojiye emanet ettiği an , beyin ölümü tam olarak gerçekleşecek.
İşsiz kalan tüm Bankacıların, ” Oh be, hayat varmış.” diyecekleri mutlu ve huzurlu günler görmeleri dileği ile…
Hanife Serter
Banka CEO’sunun Evi Neden Yok?
Türkiye’nin gündeminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran var. Hakan Aran, Antalya’da gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında kiralardan yakınıyor. Aran, 12.500...